Jeoloji Mühendisleri Odası Zonguldak İl Temsilcisi Şaban Koç:

Jeoloji Mühendisleri Odası Zonguldak İl Temsilcisi Şaban Koç, 17 Ağustos depremini unutmadıklarını ve yüreklerinde yitirilen...

Jeoloji Mühendisleri Odası Zonguldak İl Temsilcisi Şaban Koç, 17 Ağustos depremini unutmadıklarını ve yüreklerinde yitirilen insanların acısını duyduklarını söyledi.

Jeoloji Mühendisleri Odası Zonguldak İl Temsilcisi Şaban Koç yaptığı açıklamada, 17 Ağustos depremi hakkında bilgiler vererek, depremler bu coğrafyanın jeolojik yapısının kaçınılmaz sonucu olduğunu, ancak afetler bu ülke insanının kaderi olmaması gerektiğini belirtti. Koç, “17 Ağustos 1999 tarihinde, 45 saniyede on binlerce canımızı yitirdik, yüz binlerce konutumuz hasar gördü, milyarlarca dolar maddi kaybımız oldu. Süreç içinde maddi kayıplar telafi edilse de, yitirdiğimiz insanlarımızın acısını hala yüreğimizde yaşamaya devam ediyoruz. Benzer acıları yaşamamak için ilgili meslek Odası olarak, 13 yıl boyunca yaptığımız gibi bundan sonra da kamuoyunu bilgilendirmeye ve yetkilileri uyarmaya devam edeceğiz. 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin devasa boyutta bir felakete dönüşmesinin temel nedeninin, yeterince mühendislik hizmeti görmemiş depreme dayanaksız yapılar ile sağlıksız ve plansız kentleşmeler ve yerleşim alanlarının belirlenmesinde yanlış yer seçimi olduğu gerçeği artık herkes tarafından bilinmekte ve kabul edilmektedir. Deprem, ülkemizin jeolojik yapısı gereği yüzölçümümüzün yüzde 96’sını tehdit eden yadsınamaz bir gerçekliktir. Biliyoruz ki, en aktif fay zonları üzerinde bulunan ülkemizde bir doğa olayı olarak deprem, kaçınılmaz olarak tekrar karşımıza çıkacaktır. Jeoloji Mühendisleri Odası olarak soruyoruz. Aradan geçen süre içinde ilimizde ve ülkemizde yapılması gerekenler yapıldı mı? 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin yıkıcı sonuçları, ülkemizin temel aldığı afet stratejisi olan ‘Yara sarma’ yaklaşımı ile, afet sırasında ve sonrasında yapılması gereken arama-kurtarma, acil yardım, geçici iskan, yeni yerleşim yeri seçimi ve kalıcı konut inşa edilmesi işlemleri eksik de olsa yerine getirilmiştir. Ancak, afet tehlikeleri açısından hassas bir coğrafyada bulunan ülkemizde, yara sarma yerine en temel görev olması gereken afet tehlikelerinin önlenmesi ya da afet risklerinin azaltılması konusunda yeterli hazırlığın yapıldığını söylemek hala mümkün değildir.Bugün bütün dünyada ortaya konan bir gerçek vardır. Afet öncesi hazırlık çalışmalarına yapılan bir birim harcama, afet sonrası yapılacak 7 birim harcamaya karşılık gelmektedir. Bu gerçekten hareketle, afetlerle mücadele stratejisinin; hazırlık, planlama ve zarar azaltmayı önceleyen bir anlayışla kurgulanması gerekmektedir. Kısacası, kriz yönetiminden önce risk yönetimine öncelik veren bir afet yönetimi anlayışı ile doğa olaylarının afete dönüşmesinin önüne geçmek mümkün olacaktır.Yasa bazında gerekli değişiklikler yapılmamasına karşın, 17 Ağustos Depremi sonrasında yürürlüğe konan Yönetmelik ve Genelgelerle, güvenli yapılaşmanın ilk adımı olan zemin etütlerinin ve sağlıklı kentleşmenin altlığını oluşturan imar planlarına esas Jeolojik-Jeoteknik etütlerin zorunlu hale getirilmesi önemli bir gelişme olmuştur. Afet risklerinin azaltılması açısından yaşamsal öneme sahip bu düzenlemelerin uygulanması ve hayata geçirilmesi konusunda başta ilimiz olmak üzere yerel yönetimlerin yeterli duyarlılığı göstermemeleri, hala yeterince ders almadığımızı göstermektedir. Kentimizin en önemli sorunlarından bir diğeri de, daha önce de basın açıklamalarında değindiğimiz gibi tasman olayıdır. Tasmanla ilgili halen başlatılan çalışmalar dar bir alanda bırakılmamalı, Kozlu Kilimli ve Zonguldak’ın afet (tasman) risk haritası çıkartılarak, risk derecelendirmesine göre en riskli ve tehlikeli bölgeler belirlenmelidir. İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’nün yaptırmış olduğu ve Bülent Ecevit Üniversitesi ile Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nin birlikte, belirli bir alanda yaptığı çalışmanın arazi çalışmaları kısmının tamamlandığını biliyoruz, çıkan raporun da yakında kamuoyu ile paylaşılacağını umuyoruz. Ancak çıkacak olan bu raporun tek başına çözüm olamayacağı aşikar olup, yapılan bu çalışma kesinlikle sondajlarla desteklenmeli ve proje kentin bütününe yaygınlaştırılmalıdır. Bu da daha geniş kapsamlı bir mühendislik çalışmasını gerektirmektedir. Bu sürece Türkiye Taşkömürü kurumu da dahil edilmelidir. Afet risklerinin azaltılması sürecinde önemli bir rolü olan Yerel Yönetimlerin, başta jeoloji mühendisi olmak üzere teknik personel alt yapısı güçlendirilerek, uygulama ve denetim görevlerini yerine getirmeleri acil bir görevken bugün arzu edilen bir düzeyde olunmadığı da bir gerçektir. Depremler önlenemez ancak zararlarını azaltmak mümkündür. Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, ülkemizin jeolojik yapısı nedeniyle sıkça karşılaştığımız ve karşılaşacağımız depremlerin, yıkıcı afetlere dönüşmesinin önüne, akıl bilim ve mühendislik yaklaşımı ile geçebileceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz. Rant ilişkilerinin üzerinde şekillenen kentleşme politikaları yerine, toplumsal ihtiyaçları önceleyen kentleşme politikalarını geliştirmek, ve afetlere karşı mücadele kültürünü geliştirmek zorundayız.

Reklam
Reklam

Depremler bu coğrafyanın jeolojik yapısının kaçınılmaz sonucudur. Ancak, afetler bu ülke insanının kaderi olmamalıdır” dedi.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

Anahtar Kelimeler: