Barcelona’yı Torino’da yıkan adam Dybala zor bir hayatın içinden geliyor. Babasını daha 15 yaşındayken kaybetti genç Arjantinli. Pankreas kanseri olan babası onun futbolcu olması için her şeyi yaptı. Bir gün bile idmanlara yalnız gitmeyen Dybala, onun ölümünden sonra tesislerde kalmaya başladı. Hem babasının hatırasını sürdürmek hem de annesi ve kardeşleriyle hayata devam etmek için futbola tutunan Dybala, Arjantinli olmasına rağmen kökleri Avrupa’ya dayanan bir aileden geliyordu.
Büyükbabası Bolesław Dybała, Polonya'daki Krasniow köyünden II.Dünya Savaşı sırasında Arjantin'e kaçmıştı. Büyükannesi ise Napoli kökenli ve o da Arjantin’e göç etmişti. İşte bu karışım bile onun Arjantin’de hayatını sürdürmemesi için bir nedendi.
Instituto de Cordoba’da gösterdiği performansla İtalya’nın Palermo takımına transfer olan Dybala, burada geçirdiği üç yıl boyunca adından söz ettirmeye başladı. Özellikle topu sürme yeteneği ve vuruş stili onun kısa sürede Messi ile kıyaslanmasına neden oldu. Yeni Messi lakabıyla birlikte ona Arjantin’de ‘mücevher’ yakıştırmaları yapılmaya başlandı. Ve Juventus bu mücevherin ihtişamına kayıtsız kalamadı.
Dybala, Torino’ya adım atar atmaz bir zamanlar Zinedine Zidane, Pavel Nedved ve Andrea Pirlo’nun giydiği 21 numaralı formayı istedi.
Büyük bir Pirlo hayranı olan Dybala tıpkı onun gibi serbest vuruş uzmanıydı. Ama onu bu kadar özel kılan ise heyecan verici top sürme yeteneğiydi.
Üst düzey antrenörlerin bile nadiren görebileceği şekilde Messi’yi hatırlatıyordu Dybala. Hızlanması, topu sürüş şekli hatta vuruş stili bile neredeyse aynıydı. Ondaki olağanüstü tekniğin klonlanmış hali gibiydi ve bu ona taktiksel anlamda da özgürlük sağlıyordu.
Ama o hiçbir zaman Messi olmak istemedi. Barcelona ile oynadıkları maçtan önce sanki kariyer basamaklarını nasıl çıkacağını özetler gibiydi;
“Sadece bir Messi var. Tıpkı sadece bir Maradona olduğu gibi. Messi'ye çok fazla hayranım ancak Juventus için oynuyorum ve kazanmak için her şeyi yapmak istiyorum.”
SPORDA SON 24 SAATTE NELER OLDU?