İşkence skandalı ile çalkalanan Kuzey Irak'taki cezaevlerinin durumu içler acısı. Tutuklulara elektrik şoku gibi yöntemlerle işkence yapıldığı iddia edilen hapishanelerde işkence izleri ilk kez belgelendi.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün (HRW) hazırladığı raporda Kürtlerin denetimindeki Kuzey Irak'ta peşmerge güçleri tarafından tutuklulara, elektrik şoku vermek gibi yöntemlerle işkence yapıldığı ve mahkumlara hiçbir kanuni hak tanınmadığı ortaya çıktı. Binlerce Arap, Kürt ve Türkmen vatandaşının yanı sıra aralarında yabancı uyruklu tutukluların da bulunduğu cezaevlerinde yaşananlar kısıtlı olsa da ilk kez belgelendi. Çoğunluğu terör örgütü mensuplarının oluşturduğu mahkumlar kalabalık koğuşlarda, yere serilen eski battaniyeler üzerinde büyük zorluklar içinde serbest kalacakları günü bekliyor.
Kuzey Irak'ın Erbil, Süleymaniye ve Dohuk kentlerinde peşmerge kuvvetlerine ait Akra, El Selam, Kaloja ve El Emin El Gam gibi kapalı cezaevleri bulunuyor. Süleymaniye'de bulunan El Emin El Gam Cezaevi İHA kameralarının kısıtlı bir şekilde görüntü almasına izin verdi. Ancak mahkum koğuşları gibi mekanların kalabalık görünmemesi için çekim öncesi boşaltıldığı anlaşıldı.
Çoğunlukla Arap ve Kürtlerin tutuklu bulunduğu cezaevinde üzerinde Türkçe olarak "seviyorum" yazan bir battaniyenin bulunması Türkmen vatandaşların da gözaltında tutulduğunu gösterdi. İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün raporundan sonra cezaevlerine klima takıldığı ancak klimaların elektrik kesintileri nedeniyle çalışmadığı öğrenildi.
Öte yandan, cezaevinde ismi gizli tutulan bir mahkumun vücudunda ameliyat izlerine rastlandı. Cezaevi yönetimi tutuklu mahkumun fıtık sancısından dolayı ameliyat edildiğini dile getirirken ismini açıklamayan bir cezaevi görevlisi mahkumun aşırı şiddet sonucu kasık fıtığının zarar görmesi nedeniyle acilen ameliyata alındığını ifade etti. Gardiyanların gözetiminde bilgi veren tutuklu mahkum ise, "Ben uyuşturucu taciriyim. Yakalandım. Suçumu itiraf ettim. Fıtık ameliyatı oldum. Şu anda sağlığım eskiye oranla daha iyi" dedi.
Kuzey Irak'taki cezaevlerinde Iraklılar dışında çoğunluğu El Kaide terör örgütüne mensup çok sayıda yabancı uyruklu kişiler de bulunuyor. Cezaevinde tutuklu olan, El Kaide terör örgütünün üst düzey yöneticisi Zerkavi'nin yardımcılarından Mustafa Egap Ruman İHA'ya konuştu. Eylem yapacağı sırada yakalandığını söyleyen Mustafa Egap Ruman, "Zerkavi'nin yöneticilik yaptığı İslam örgütüne hizmet ediyordum. Kürt bölgesinde birçok eylem yaptım. 4 yıl önce Kürt liderlere ait bir parti bürosuna saldırı hazırlığı yaptığım sırada yakalandım. Ürdün vatandaşı olduğum için Irak hükümetinin beni Ürdün polisine teslim etmesi gerekiyordu ancak bunu yapmadılar. Ben 4 yıldır hakim karşısına çıkmayı bekliyorum. Cezaevi şartları iyi, arkadaşlarla uyum içindeyiz" şeklinde konuştu. Cezaevi yetkilileri ise Mustafa Egap Ruman'ın iadesi için Ürdün'den dosya beklendiğini, Ruman'ı bu sebeble yargılayamadıklarını belirtti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) tarafından hazırlanan raporda işkence yapıldığına dair ağır eleştiriler alan Kuzey Irak'taki bölgesel hükümet bu iddiaları yalanlarken, İHA'ya konuşan tanıklar, hapishanelerdeki işkenceden dolayı pek çok Arap kökenli Iraklı'nın yaşamını yitirdiğini ortaya koydu. Özellikle Kerkük ve çevresinde göz altına alınıp Süleymaniye ve Erbil gibi Kürt idaresindeki cezaevlerine gönderilerek yıldırılmaya ve kentten uzaklaştırılmaya zorlanan kişilerin ağır işkenceden geçirildiği
belirtiliyor. Irak polisi tarafından gözaltına alınarak hapse atılan oğlunun hayatından endişe ettiğini belirten, adını açıklamak isteyen bir başka Iraklı kadın ise, Süleymaniye'deki Kani Koma cezaevine konulan çocuğunun son durumunu bilmediğini anlattı. Yaşlı kadın, "Arap kökenli olduğumuz için bizi komple terörist görüyorlar. Oğluma, ayaklarından tavana asarak işkence ettiler. İftira attılar. Vücudunda sigara söndürdüler. Bu şekilde yıldırıp kentten uzaklaştırmak istiyorlar. Biz terörist değiliz. Sadece Irak halkıyız" şeklinde açıklamada bulundu.
Iraklı kadın, polis tarafından göz altına alınıp Kani Korma cezaevine gönderilen oğlu için endişe ettiğini söyleyerek, "Oğlumu yasal bir sebep olmadan göz altına aldılar. 3 gün karakola gidip geldim, fakat polis memurları bana cevap vermedi. Sonra, onu Süleymaniye'deki Kani Korma cezaevine gönderdiler. Bana sadece oğlumun terörist olduğunu söylediler. Cezaevinde dayanılmaz işkencelere maruz kaldı. Kulağını patlattılar, bacağına ütü bastılar. Tavana baş aşağı astılar. Bedeninde sigara söndürdüler."
Bir gece yarısı baskınla evde bulunan tüm erkek yakınlarının gözaltına alınarak hapse atıldığını söyleyen Meryem Harban el-Sami ise, cezaevlerindeki işkence olaylarının durdurulmasını istedi. El-Sami, "Bir gün ani polis baskınıyla evdeki bütün erkekleri gözaltına alıp hapse attılar. 14 gün işkence yaptılar. Bedenlerinde dayak ve elektrikli işkencenin izleri vardı. Kamera karşısında uydurma ve yalan açıklama yapmaya zorladılar. Şu anda konuşamayacak haldeler" dedi.
Iraklı avukat Alzam el-Hamdani de, bölgede Kürt yönetiminin ağır insan hakları ihlalinde bulunduğunu söylerken, HRW'nin raporlarının tümüyle gerçeği yansıttığını ifade etti. El-Hamdani, suçsuz yere pek çok Iraklı'nın Kerkük'ten alınarak Süleymaniye ve Erbil cezaevine konulduğunu, burada da ağır işkenceden geçirildikten sonra üzerlerine atılan iftirayı kabul etmelerinin istendiğini anlattı. Bunun tek amacının Irak anayasasındaki 140. madde üzerinde oynanan kirli oyunlara hizmet etmek olduğunu ifade eden Iraklı avukat, "Suçu olmayan bu kişiler aylarca hapiste tutuluyor. Bunları savunmaya yeltenen hukukçular da maalesef tehdit altında bırakılıyor. Araplar ve Türkmenler bu şekilde yıldırılarak kentten uzak tutulmaya ve başka bölgelere göçe zorlanıyor. Gözaltında ve hapishanede işkence edilerek ölen pek çok insan var, bunların hiç biri kamuoyuna yansımıyor" diye konuştu.
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün geçtiğimiz günlerde Irak'ın kuzeyinde bulunan bölgesel Kürt yönetimi idaresindeki hapishanelere ilişkin hazırladığı 58 sayfalık raporunda, Kuzey Irak'ta işkence ve kötü muamelenin sistematik olarak yapıldığı tespit edilmişti. Nisan 2006 ila Ekim 2006 arasında 150 tutukluyla yapılan görüşmelere dayanan raporda işkencenin bir sorgu yöntemi olarak kullanıldığı belirtilmişti. HRW, Kürt güvenlik güçlerinin tutuklulara elektrik şoku verme, demir çubuklarla dövme gibi çeşitli yöntemlerle rutin olarak işkence yaptığı ve tutukluların aşırı kalabalık hapishanelerde hiçbir suçlama yöneltilmeden ve kanuni yardım alma hakkı tanınmadan alıkonduklarını öne sürmüştü.
Kuzey Irak'taki cezaevlerinde tutuklulara işkence yapıldığının öne sürülmesinin ardından Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani'nin talimatları doğrultusunda kurulan 3 ayrı komisyonun, işkence olaylarının yaşandığı hapishanelerde inceme yapıp suç işleyen görevliler hakkında soruşturma başlattığı öğrenilirken, Süleymaniye Emniyet Müdürü Seyfettin Ali HRW'nin raporunun çok abartılı olduğunu söyledi. "Hatasız kul olmaz" diyen Emniyet Müdürü Ali şöyle konuştu: "İnsan Hakları İzleme Örgütü 2006 yılına ait cezaevlerimizle ilgili dünya kamuoyuna çok ağır rapor sundu. Halbuki biz heyete 6 saat boyunca olup biteni anlattık. Ancak araştırmayı yapan HRW heyeti bizim açıklamalarımıza yer vermek yerine mahkumların konuşmalarını raporda dile getirdi. Her insan kötülük yapar, elbette bizim de kusurlarımız vardır. Biz mahkumlara kötü davranışta bulunan görevlileri tespit etmeye çalışıyoruz. Mahkumlar ile sürekli toplantılar yapıp sorunlarını dinliyorum, gardiyanların tutuklulara iyi davranması için kurslar açtık, cezaevi doktorumuz sürekli bulunuyor. Hatta bazı cezaevlerimize klima bile taktırdık. Raporu hazırlayan İnsan Hakları İzleme Örgütü şimdiki cezaevlerimizi görürse bu raporu hazırladıklarına utanacaklardır." Kanunlara göre iş yaptıklarını ifade eden Seyfettin Ali, "Arap, Kürt, Türkmen bizim için fark etmiyor. Suçlu kim ise, terör saldırılarında kim bulunuyorsa onları yakalıyoruz. Cezaevlerinde en çok Arap ve Kürt var, hatta suç işleyen Kürtlerikli'i de en ağır cezalara çaptırıyoruz. Bazı mahkumlar az ceza almak için hakim karşısına çıktıklarında 'ifadelerimiz asker, polis zoruyla alındı' gibi yalan beyandan bulunuyor. Bunlar tamamen gerçek dışı. Terör kanunu olmadığı için daha önce teröristler hakim karşısına çıkamıyordu ancak şimdi teröristler için de kanun çıkardık. Herkes mahkeme karşısında eşit haklara sahiptir" dedi. Cezaevlerinde Iraklılar dışında çok sayıda yabancı uyruklu bulunduğunu ancak sayının sürekli değişmesi nedeniyle net rakamı bilmediklerini ifade eden Ali, Kerkük ve Musul kentlerinin Kürt şehirleri için tehdit oluşturduğunu söyleyerek, "Musul, Erbil ve Dohuk kentlerine zarar Kerkük ise Süleymaniye sınırında olduğu için bu kentlerde örgütlenen teröristler Kürt şehirlerine saldırıyor. Kerküklü hakimler korktukları için mahkeme karşısına çıkarılan teröristleri serbest bırakıyor. Serbest kalan terörist gruplarını peşmerge kontrolündeki kentlerde eylem yapacakları sırada yakalıyoruz. 6 bin peşmerge askerinin Kerkük'te konuşlandırılması halinde, bu kentte huzuru sağlayacaktır" şeklinde konuştu.
Tutuklamaların tamamen "kanun ve insanlık dışı" olduğunu vurgulayan Kerkük Arap Meclis Başkanı Abdurrahman Munşit Elasi ise, "Devlet dairelerinden sokaktan kaçırılma şeklinde yapılıyor. Arap ve Türkmen vatandaşlar kaçırılarak toplama merkezlerine götürülüyor. Süleymaniye ve Erbil'e, kabul edilemeyecek yollarla sivil araçlarda götürülüyorlar. Polis, güvenlik kuvvetleri, asker veya ulusal güvenlik güçleriyle ilgisi olmayan sivil kıyafetli silahlı kişiler tarafından insanlar götürülüyor ve bu kişilerden hiçbir haber alınamıyor. Ailelerinin de tutuklamadan haberleri olmuyor. Evlerinden değil, çoğu kez sokaktan, çalıştığı kurumdan veya ofislerinden alınıyorlar ve uzun süre izlerine rastlanmıyor. Bir süre sonra Erbil ya da Süleymaniye'deki hapishanelerde tutuklu oldukları veya serbest bırakıldıkları öğreniliyor. Pek çok cezaevine götürülüyorlar. Orada Erbil veya Süleymaniye'deki cezaevlerinde bulunuyorlar. Erbil'de, Selam'den uzakta adı Selam olarak anılan bir cezaevi, Kalaçolan ve Süleymaniye'de bulunan Kani Goma veya Süleymaniye genel cezaevine götürülüyorlar" dedi. Gördükleri işkenceden dolayı çok kötü durumda olan tutuklular bulunduğunu bildiren Elasi, "Çok vahşi işkencelere maruz kalıyorlar. Pek çok tutuklu serbest kaldıktan sonra ya Kerkük'ü terk ediyor ya da tamamen sessiz kalarak başlarına gelenlerle ilgili tek söz etmeğe cesaret edemiyor. Maruz kaldıkları işkenceler nedeniyle Irak'ın başka bölgelerine, Avrupa'ya ve Irak'ın dışına kaçıp gidiyorlar. Serbest kalan pek çok kişinin şu anda en ufak izine rastlayamıyor ve nereye gittiklerini bilmiyoruz" diye konuştu.
Kerkük'te önceki ay binlerce kadın cezaevlerinde yaşananları protesto etmek için gözyaşları içinde Kerkük valiliğine yürümüştü. Ellerinde pankartlarla isyan eden tutuklu yakınları çocuklarının serbest bırakılması için yetkililerden yardım istemişti.
İHA