Çizgi romanlarda kadın, ve beyaz olmayan etnik kökenli kahramanların azlığı ve tasvirleri süregelen birçok tartışmaya konu olmaya devam ediyor. Özellikle geçtiğimiz aylarda Milo Manara'nın çizdiği Örümcek-Kadın'la yeniden alevlenen tartışmalar, kadın karakterlerin çizerlerine acımasızca ve bazen de haksızca yönlendiren eleştiri oklarına neden oldu.
Peki kadın karakterler kendi tasvirleri hakkında ne düşünüyor?
Milo Manara'nın tartışmalara neden olan Spider-Woman çizimi
İsmini vermek istemeyen bir süper kahraman kadın “çizerlerin bizi olduğumuzdan çok daha farklı tasvir etmesinde bir sıkıntı görmüyorum, sonuçta bütün hayatımızı kötülerle savaşarak ve ağır şartlar altında çalışarak geçiriyoruz, gerçek halimizi çizseler kimse çizgi roman okumak istemez” dedi.
Çizgi roman dünyasının en meşhur kadın kahramanlarından Wonder Woman ise “gerçek bir Amazon savaşçısıyla karşılaşsanız korkudan dizlerinizin bağı çözülür” dedi. Özellikle (Wonder Woman'ın çizerlerinden biri de olan Ed Benes gibi) bazı sanatçıların fantezi ve gerçek sentezini fazlasıyla takdir ettiğini söyleyen Wonder Woman, gerçek bir süper kahraman kadının çok yoğun çalışan bir vücut geliştirmeci kadından farkı olmadığını ekledi. Bu açıdan vücutlarını ne manken gibi zarif ne de hayatını vücut geliştirmeye, profesyonel/lisanslı spora veya ağır fitness antrenmanlarına adayan kadınlar gibi tasvir edilmesinin doğru bir karar olduğunu düşünüyor.
Ed Benes'in Wonder Woman'ı
She-Hulk olarak da tanınan Jennifer Walters da Wonder Woman gibi düşünenlerden. Walters, çizgi romanların bir hayal ürünü, fantezi olduğunu unutulmaması gerektiğini bu yüzden sanat tarihinde de, Maniyerizm akımının öncüsü sayıldığı, stilize tasvirlerin çok da büyültülmemesi gerektiğini belirtti. Hem başarılı bir süper kahraman hem de avukat olan Walters “kahramanlık da yaparım, kariyer de” diyerek erkek egemen kültür tarafından kadınlara verilen “sözde” cesaretlendirici cinsiyet rolünü mizahi biçimde alaşağı ediyor.
Çizgi roman dünyasının en seksi iki kadın kahramanı dersek kesinlikle abartmayacağımız Marvel Evreni'nden Emma Frost ve DC Evreni'nden Power Girl ise tartışmanın farklı tarafında yer alıyor. Tasvirlerinden memnun olmayan Frost “fiziğimle değil aklımla gündeme gelmeyi tercih ederdim” diyenlerden. Marvel Evreni'ndeki en güçlü psişik mutantlardan biri olmasına rağmen “seksilik”le gündeme gelmekten pek hoşlanmadığını söyleyen Frost, çizgi romanlarda cinselliğinin fazla abartıldığını belirtiyor. Power Girl ise Wonder Woman ve She-Hulk'un tarafında, güçlü bir karakter altyapısı oluşturulduğu sürece fiziksel tasvirinin çok da önemli olmadığını açıklıyor.
Milo Manara'nın Emma Frost - The Black Queen yorumu
Çizerlerine yakarışta bulunan bir diğer kahraman ise, yine Marvel Evreni'nden Elizabeth Betsy Braddock (Psylocke). Güçlü psişik bir mutant olmasının yanında uzak doğu dövüş sanatları ve yakın dövüş silahları uzmanı olan Braddock, çizerleri arasında Jerome Opena dışındakilerden fazla memnun değil. “Çekici bir kadın olduğumun farkındayım ama beni çekici kılan tasvir edildiğim gibi seksi bir vücuda sahip olmam değil” diyerek söze başlayan Braddock da, Emma Frost gibi yetenekleri; ve X-Men'deki kritik konumunun, seksiliğinden çok daha öne çıkması gerektiğini düşünüyor.
Jerome Opena'nın kaleminden Elizabeth "Betsy" Braddock
Bu tartışmaların alevleri belli ki uzun bir süre daha zaman zaman harlanacak ama durum gösteriyor ki azalarak bitme ihtimali de yüksek. Çünkü son zamanlarda küresel çizgi roman pazaranın en büyük iki firması Marvel ve DC, kahramanlarında gittikçe çeşitlenen bir kimlik portföyüne sahip olmaya başladı. Özellikle Marvel'in son zamanlarda bu konudaki çabası birçok çizgi roman okuyucusu tarafından takdir ediliyor. Peki sizce çizgi romanlardaki beyaz heteroseksüel erkek egemenliği hükmünü yitirmek üzere mi yoksa katedilmesi gereken yol daha uzun mu?