Kahraman bakkal kitap okuyan çocuklara istediklerini bedava veriyor

İstanbul'un Üsküdar ilçesindeki Uysal Bakkal'ın sahibi Kanber Bey ve oğlu Fırat, okuduğu kitabın özetini kendilerini anlatan çocuklara diledikleri her şeyi bedava veriyor.

Sosyal medyada 'kahraman' haline gelen Uysal Bakkal'ın sahibi; çocukların 'Kanber amcası'^ve 'Fırat abisi' bu yazın başından beri çocuklara istedikleri şeyi ücretsiz olarak dağıtıyorlar. Ama bunun için tek bir şart var: Kitap okumaları.

Fikir, Kanber Bey'in oğlu Fırat'a ait. Fırat, bakkalda durduğu sıralar bazı çocukların parası çıkışmadığı için istediğini alamadığına sık sık şahit olmuş. Bu yüzden arada bakkala mal geldiğinde mahallenin çocuklarını çağırıyor ve yardım edene "Alın istediğinizi, benden" diyormuş. Sonra bu yaz bir çocuğa kitap vermiş. "Git, oku, sonra da gel bana anlat, ne istersen bedava" demiş. Sonra bunu mahallenin diğer çocukları da duyunca bu bir gelenek halini almış.

Reklam
Reklam

"FIRAT ABİ SANA KRİSTOF KOLOMB'U ANLATACAĞIM"

Hatta bir gün hiç tanımadığı bir çocuk gelip Fırat'a "Fırat abi sana Kristof Kolomb'u anlatacağım" demiş. Fırat da "Neden?" diyince "E bir şeyler veriyormuşsun" demiş. Böylece dünyanın en sevimli kampanyası da başlamış olmuş.


BAKKALDA DEV KÜTÜPHANE

Bununla da kalmamış Uysal Bakkal. Gitmiş, mahallenin çocukları okusun diye çocuk kitapları almış, kendince küçük bir kütüphane yapmış. Tüm mahallenin çocukları okuma alışkanlığı edinmiş böylece. Okuma yazma bilmeyenlere de büyükleri sesli şekilde kitapları okuyormuş bir şeyler alabilsinler diye.

Ara sıra çakallıklar yapanlar da oluyor, okumadığı kitabı başkasından dinleyip anlatanlar da oluyormuş. Ama bu Fırat abilerinin gözünden kaçmıyormuş tabii. Mesela Küçük Kara Balık'ı okumuş gibi yapan minik Turgay gibi... Bunun üzerine Fırat abileri "Yukarı mahalle sizden çok okuyor" diyince önce sadece mahalleler arası maç rekabeti varken şimdi kim, daha çok okuyacak rekabeti yaşanmaya başlamış.

Reklam
Reklam

"GECE YATAĞA YATTIĞIMDA MUTLU OLUYORUM"

Fikrin sahibi olan Fırat düşüncelerini şöyle anlatıyor:

"Gece yatağa yattığımda böyle bir şeye vesile olduğum için mutlu oluyorum. Dükkandan aldıkları ürünler de öyle çok pahalı falan değil daha çok ailelerinin almadığı ama canlarının çektiği ürünler. Bu konuda da babamla küçük bir tartışma yaşadık. Bu işi ben başlattığım için çocukların aldığı ürünleri ben karşılayacağım dedim. Babam da olmaz sen öğrencisin ben hallederim dedi. Benim de ona gönlüm razı gelmedi. Artık eğer dükkanda babam varsa alınan ürünü babam karşılıyor, ben varsam ben. Böylece anlaştık."

Kanber Amca ise kendi okuyamamış. Ama kendini çocuklarını okutmaya adamış. Oğlu Fırat'ın desteğiyle bu işi başlattıklarında da o daha çok mutlu olmuş, başka çocukların da okumasına, bir şeyler öğrenmesine vesile olacağı için:

"Biz burada sokağın gözü kulağı gibiyiz. Mahalledeki bütün çocuklar bana emanettir. Biri koşarken düştü mü, ilk ben görürüm. İlk ben giderim yanına. Karınları mı acıktı, ekmek arası yaparım. Anahtar bırakanlar, hesap defteri tutturanlar… İnan defteri görsen şaşırırsın. Kimisi gelir bilirim, durumu yok. E vermeyecek miyiz? Nerede kaldı dostluk, komşuluk. Vermezsek ne farkımız kalır diğerlerinden? Bilirim çok sonra verecek aldıklarını ya da hiç vermeyecek ama veririm. İnsansak insanlığımızı yapmak zorundayız.

Reklam
Reklam

Ben insanları sevmeyi on dört yaşımdayken öğrendim: O zamanlar İstanbul’a yeni gelmişim. Ailem köyde, burada evim yok. Geceleri hanlarda kaçak kalıyorum. Hastalanmıştım bir öğretmen vardı bana bir battaniye vermişti. Ondan öğrendim insanları sevmeyi. Sonra okuyamadık, okuyamadık ama çocuklarımı okutuyorum. Mahallenin çocukları okusun istiyorum. Bu kütüphaneyi de çocuklar okusun diye kurmak istiyoruz. İsteyen istediği kitabı alsın okusun. Fırat bana anlattığında olur oğlum dedim. Okumaktan zarar gelmez. "

Anahtar Kelimeler: