İSTANBUL (AA) - Kalebodur’un, mimarlık sektörünün gelişimine katkıda bulunmak amacıyla hayata geçirdiği Kalebodur'la Mimarlar Konuşuyor söyleşi programı, yeni yılda yeni konuklarla devam ediyor.
Şirketten yapılan açıklamaya göre, Prof. Dr. Celal Abdi Güzer'in sunduğu ve sektörün önemli isimleri ile mimar adaylarını buluşturan programın ocak ayındaki konuğu ise İstanbul Kent Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tansel Korkmaz Bilgin oldu.
Bilgin, ODTÜ lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimini tamamladıktan sonra yeni bir şeyler yapmak için İstanbul’a taşınmaya kararı verdiğini belirtti.
Türkiye’de birçok fakültenin herhangi bir kurgusu olmadan açıldığına kaydeden Bilgin, fakülteyi açalım, nasılsa öğrenci gelir gibi bir yanlış anlayış olduğunun altını çizdi.
Bilgin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Oysa, hikayesi olan bir okul çok daha önemlidir. Bugün konuştuğumuz ve başarıları ile övündüğümüz ODTÜ’nün, Boğaziçi’nin birer hikayesi var. Biz de Bilgi Üniversitesi’nde bunu yapmaya çalıştık. Mimarlık yüksek lisans programının ne ve nasıl olması gerektiğini 2002’de konuşmaya başladık. 2004’te ise Bilgi Üniversitesi, mimarlık yüksek lisans bölümü açmak üzere YÖK’e başvurdu ve 2005’de de eğitime başladık. Yaklaşık 3 yılı, tartışmalarla geçirdik. En zevkli kısmı da bu oldu. Çünkü, bu tartışmalardan biz de çok şey öğrendik.
Tartışmak aslında insanı dinç tutuyor. Bu yaklaşımı fakülte kurulunca da devam ettirdik. İdeal bir mimarlık eğitiminin peşinde değildik, çünkü zamanla birlikte ideal eğitim de sürekli değişiyor. Dolayısıyla, ideal eğitim diye bir şey yok. Bilgi Üniversitesi’nde de bu şekilde düşündük. Şu anda Kent Üniversitesi’nde de aynı şeyi yapmaya çalışıyoruz. Üniversite, insanın ekmek parasını kazanmak için yatırım yaptığı bir yer değil, önemli olan insanın, hayat enerjisi bulduğu bir yerde, iyi bir eğitim almasıdır."
"Bugün artık tasarım ve mimarlık, çok zengin bir alan ve çok büyük bir şemsiyeyi oluşturuyor. Buradan alınan eğitim ile uzun dönemde farklı işler yapmak da mümkün" diyen Bilgin şunların altını çizdi:
" Hakkı verildiği zaman mimarlık eğitimi; hayatta ilerlemek için çok iyi bir donanım sunuyor. Var olanı iyi çalışmak, sınırlarını iyi anlamak ve onu geliştirmenin yöntemlerini üretmekten geçen bir yaratıcılık altyapısından bahsediyoruz. İnsan, mezun olunca ne kadar para kanacağım diyerek başlamamalı. Aksine, dört seneyi iyi geçirebileceği bir eğitim ortamının olup olmadığına bakmalı. Zaten, o iyi eğitim aldıktan sonra birçok yerde başarılı olması mümkün hale gelir."
- "Artık bütün canlılarla birlikte yaşamayı konuşuyoruz"
Bilgin, insan merkezli düşünmenin bırakılması yerine, doğa-insan-toplum düşüncesinin tekrar kurulması gerektiğini belirterek, "Eskiden birlikte yaşamayı konuşuyorduk. Bunu da farklı sınıfların, farklı jenerasyonların, farklı kültürlerin bir arada kentte nasıl yaşayacağı temelinde konuşuyorduk. Yani, insan merkezli düşünüyorduk. Şimdi ise, artık bütün canlılarla birlikte yaşamayı konuşuyoruz." ifadelerini kullandı.
Bugün gelinen noktada genel olarak, koruma başlığının, artık temel bir iş olduğunu düşündüğünü belirten Bilgin, ekolojik sistemlerin korunması, kültür mirasının korunması, mağdurların korunması ve tüm bunların nasıl birlikte yaşayacağı bir sistem olduğunu kaydetti.
Bilgin, "Bu aslında mimarların, hatta bütün üniversitelerin de konusu. Eğer birlikte yaşama kültürünü oluşturamazsak, o zaman hem iklim krizi hem de sosyo-ekonomik kriz açısından çok tehditkar bir gelecek bizi bekliyor demektir. Bizler, yeryüzünün efendisi değil, mütevazi bir parçasıyız. Ona her zarar verdiğimizde, dönüp bizi vuruyor. Aslında salgın da o, gelmekte olan kuraklıkta o. Bu nedenle artık disiplinler arası değil, disiplinler ötesini konuşmamız gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.