Prof. Dr. Korhan Taviloğlu
Genel Cerrahi Profesörü
Kalın bağırsak kanseri nasıl yayılır?
Kalın bağırsak kanseri, direkt temas yolu, lenf, kan veya karın zarı (periton) yolu ile yayılma, sıçrama, atlama veya metastaz yapabilir. Vakaların % 30'unda lenf bezi tutulumu mevcuttur. Hastaların % 50'sinde karaciğere ve % 10'unda ise akciğere yayılma görülür.
Kalın bağırsak kanserinin tedavisi nasıldır?
Kalın bağırsak kanseri tedavisinde sıklıkla Gastroenteroloji, Genel Cerrahi, Radyoloji ve Onkoloji Uzmanları birlikte çalışır. Kalın bağırsak veya kolon kanseri tedavisinde başlıca şu tedavi yöntemleri kullanılır.
Kalın bağırsak kanserinin cerrahi tedavisi nasıl yapılır?
Tümörü ve lenf bezlerini çıkartmaya yönelik cerrahi işlem, kalın bağırsak veya kolon kanserleri için en yaygın olarak tercih edilen tedavi yöntemidir. Ameliyat öncesinde bağırsak hazırlığı veya bağırsak (kolon) temizliği uygulanır.
Ameliyat öncesinde, enfeksiyondan korunmak için antibiyotik ve bağırsak kanseri hastalarında sıkça rastlanılan damarlardaki pıhtılaşmayı önlemek içinse düşük molekül ağırlıklı heparin (kan sulandırıcı) uygulanır. Kalın bağırsak veya kolon kanseri ameliyatı açık cerrahi, laparoskopik cerrahi veya robotik cerrahi yöntemlerinden birisi ile gerçekleştirilebilir.
Laparoskopik cerrahi veya robotik cerrahi yöntemleri, birkaç küçük delikten kalın bağırsak kanserinin alınması ve farklı bir bölümünden az daha büyük bir kesi yaparak tümörlü kalın bağırsağın bir torba içinde deriye temas ettirilmeden (bölgesel tümör ekimini önlemek için) dışarıya alınması prensibi ile gerçekleştirilir. Her iki teknikte, daha az ağrılı olma, daha erken işe geri dönme olanağı, daha az sıklıkta ameliyat yeri fıtığı belirlenmesi gibi avantajlar taşırlar.
Çoğu hastada cerrah, kalın bağırsak veya rektumun sağlıklı parçalarını tekrar birleştirilir (anastomoz), ancak bazı durumlarda kalın bağırsağın geçici veya kalıcı olarak karın derisine dikilmesi işlemi (bağırsağın dışa alınması, stoma, kolostomi) gerekebilir. Kalın bağırsağın sağ yarısında olan kanserlerde sağ yarısının alınmasına sağ kolektomi veya sağ hemikolektomi adı verilir, kalın bağırsağın sol yarısında olan kanserlerde sol yarısının alınmasına sol kolektomi veya sol hemikolektomi adı verilir. Bağırsağın devamlılığı sağlıklı iki ucun birleştirilmesi (kolo-kolik, kolo-rektal veya kolo-anal anastomoz) ile sağlanır.
Kalın bağırsak kanseri ameliyatları Genel Cerrahi Uzmanları tarafından gerçekleştirilir, başlıca uğraşı alanı bağırsak cerrahisi (kolorektal cerrahi, koloproktoloji) olan cerrahlar ise kolorektal cerrah olarak adlandırılır.
Kalın bağırsak kanserinin cerrahi tedavisi sonrasında ne tür sorunlar görülebilir?
• Kalın bağırsak (barsak, kolon) kanseri ameliyatı sonrasında ağrı olabilir, ancak ilaçlarla kontrol altına alınır, birkaç gün gıda verilmeyip serum tedavisi uygulanabilir.
• Rahim, idrar kesesi (mesane), idrar yolu (üreter), dalak, vajina vb. komşu organlarda yaralanmalar olabilir.
• Bacak damarlarında pıhtı oluşabilir (emboli veya derin ven trombozu): bu nedenle hastalara ameliyat sonrasında yaklaşık bir ay boyunca varis çorabı (antiembolik çorap) giydirilir ve kan sulandırıcı iğneler (düşük molekül ağırlıklı heparin) uygulanır.
• Yara yerinde iltihaplanma olması
• Ameliyata bağlı bağırsak yapışıklığı (adhezyon) gelişmesi
• Birleştirilen kalın bağırsak uçları ayrışıp, sızıntı yapabilir, bu duruma anastomoz kaçağı adı verilir. Bazen, basit bir kateter yerleştirilmesi ile bu durum düzeltilebilirken, bazen ikinci bir girişimle bağırsağı deriye ağızlaştırmak (kolostomi veya ileostomi işlemi) gerekebilir.
• Rektum kanseri ameliyatları sonrasında özellikle erkek hastalarda sertleşme (ereksiyon) kusuru ve cinsel ilişki sonrasında boşalamama (retrograd ejakülasyon) gibi bazı cinsel sorunlara rastlanabilir. Traa ve ark. meta-analizinde bağırsak kanseri ameliyatı sonrasında cinsel fonksiyonun etkilendiği 39 makale incelenmiştir.
Bu çalışmaların % 34'ünde erkeklerde gelişen cinsel sorunlar, % 9'unda kadınlarda gelişen cinsel sorunlar ve % 57'sinde ise hem erkek, hem de kadınlarda gelişen cinsel sorunlar ele alınmaktadır. Erkeklerin % 37-79'unun ameliyat öncesinde cinsel olarak aktif oldukları ve bağırsak kanseri ameliyatı sonrasında % 5-88'inin cinsel sorunlar yaşadığı belirlenmiştir.
Kalın bağırsak kanserinin kemoterapi tedavisi nasıl yapılır?
Kanser hücrelerinin öldürülmesi ve çoğalmalarını önlemek için kanser ilaçlarının toplar damar yolu ile uygulanmasına sistemik kemoterapi adı verilir.
Buna karşın, direkt olarak bir organ yada bir vücut boşluğuna (karın boşluğu içine) kemoterapi verilebilir, buna da bölgesel kemoterapi denilir. Karaciğere sıçrama (metastaz) yapan tümörlerde ise karaciğerin atar damarının (hepatik arter) içine ilaç verilebilir ve bu işlem de kemo-embolizasyon olarak adlandırılır.
Ameliyat sonrasında uygulanan kemoterapi tedavisine adjuvan kemoterapi adı verilir ve sıklıkla 2. ve 3. evre kalın bağırsak kanserlerinde uygulanır. Bazı 4. evrede olan kalın bağırsak kanserlerinde ameliyat öncesinde tümör çapını küçültmek ve cerrahi girişimin başarısını arttırmak amacı ile kemoterapi uygulanır ve buna da, neoadjuvan kemoterapi adı verilir.
Kemoterapi genellikle, iki veya daha fazla ilacın karışımı şeklinde uygulanır. Kalın bağırsak kanserinde kemoterapi uygulaması, ortalama iki haftada bir ve 6 ay süre ile yapılır.
Kalın bağırsak kanseri tedavisinde sıklıkla aşağıda detayları açıklanan FOLFOX, FOLFİRİ ve CapeOX protokolleri tercih edilmektedir. Kemoterapi ilaçlarının uygulanmasını takiben, bulantı, kusma, iştah kaybı, ağızda yaralar, ishal, kansızlık, güneş ışığına hassasiyet, el ve ayaklarda ağrılar, enfeksiyonlara yatkınlık, kollarda oluşan morluklar, ciltte soyulma ve kabarıklıklar gibi yan etkiler görülebilir. Yan etkilerin sorumlu Onkoloji Uzmanı'na veya tedaviyi yürütmekte olan sağlık ekibine bildirilmesi gerekmektedir.
Günümüzde, ilaç sektöründeki gelişmelere paralel olarak, yaşlı hastalarda da kemoterapi tedavisinin çoğunlukla rahatça yapılabildiği gözlemlenmektedir.
• 5-Fluorourasil (5-FU): 5-FU ilacı kalın bağırsak kanseri tedavisinde uzun yıllardan beri kullanılmakta olan ana ilaçtır ve sıklıkla lökovorin (folinik asit) ile birlikte verilir. İlaç toplardamar yolu ile yaklaşık 2 saat içinde hastaya sıklıkla bir serum pompası aracılığı ile verilir.
• Lökovorin (folinik asit): bağırsak kanseri tedavisi için 5-FU, irinotekan, oksaliplatin gibi ilaçlarla birlikte kullanılan ana ilaçtır.
• Kapesitabin (Xeloda): bu ilaç hap şeklinde olup 5-FU kadar etkilidir. Genellikle, günde iki kez 2 hafta boyunca verilir. Genelde yan etkileri 5-FU'ya oranla daha az olmakla birlikte, el ve ayaklarda görülen ağrı sorunu 5-FU'ya oranla daha fazladır.
• İrinotekan (Camptosar): Bu ilaç sıklıkla 5-FU ve lökovorin ile birlikte verilir ve buna FOLFİRİ protokolu denilir. Bu ilaç damar yolu ile 30 dakika ile 2 saat içinde verilir. Bazı hastalarda genetik sorunlar (rutin olarak araştırılmaz) nedeniyle, İrinotekan vücuttan rahat atılamaz ve aşırı ishal vb. fazla sayıda yan etki yaratabilir. Bilürübin seviyesi yüksek olan ve yaşlı hastalarda bu ilacın kullanımı risklidir.
• Oksaliplatin (Eloxatin): Bu ilaç sıklıkla 5-FU ve lökovorin ile birlikte verilir ve buna FOLFOX protokolu denilir. Kapesitabin ile birlikte verildiği protokol ise CapeOX protokolu adını alır. Bu ilaç damar yolu ile iki saat içinde ve her 2-3 haftada bir verilir.
• Bevakizumab
• Setuksimab
• Panitumumab
Kalın bağırsak kanserinin ışın tedavisi nasıl yapılır?
Radyasyon veya ışın tedavisi, kanser hücrelerini öldürmek ve çoğalmalarını önlemek için yüksek enerjili X ışınlarının kullanımını içerir. Doktorlar radyasyon tedavisini, cerrahiden önce (tümörü küçültmek ve nüks şansını azaltmak amacıyla) veya cerrahiden sonra kullanabilirler. Işınlar dışarıdan (eksternal radyasyon) verilir veya doku içerisine yerleştirilen bazı iğneler ile doku içerisine verilir (internal radyasyon).
Kalın bağırsak kanserinin hedefli tedavileri nasıl yapılır?
Kemoterapinin kanser hücreleri yanında sağlıklı hücrelerde etki etmesi nedeniyle, bu yan etkiden korunmak amacı ile hedefli tedaviler geliştirilmiştir. Sadece o hedefler için özel olarak geliştirilmiş ilaçlarla (monoklonal antikor tedavisi) kanser hücrelerinin vurulmasını amaçlar. Monoklonal antikor tedavisi, bağışıklık sisteminin tek bir hücresinden laboratuvar ortamında üretilen kanser hücreleri savaşacak olan antikorlar ile gerçekleştirilir. Bu antikorlar kanser hücrelerine yapışır, onların büyümelerini ve yayılmalarını engellerler. Monoklonal antikorlar damardan verilir, tek başlarına ilaçları taşırlar, bazı zehirleri ve radyoaktif maddeleri normal hücrelere ulaştırmadan direkt olarak kanser hücrelerine taşıyabilirler.