Kardiyoloji Uzmanı Dr. Öznur Özdemir, damar sertliğinden kaynaklanan kalp hastalıkları sonucu ölüm oranının yüksekliğine işaret ederek, koroner kalp hastalıklarında sigara, kolesterol yüksekliği, diyabet (şeker hastalığı), obezite (şişmanlık), stres, hareketsizlik, menopoz ve ailede koroner kalp hastalığı öyküsünün risk faktörleri olduğuna dikkat çekti. Damar sertliğinin esas olarak yağ, bazı bağ dokusu elemanları ve kimi dönüşmüş savunma hücrelerinden oluşmuş plak denilen yapıların damar iç duvarını zaman içinde daraltarak, kalbe giden kan akımını kısıtlaması ve bazen de tamamen kesmesi sonucunu doğurduğunu dile getiren Dr. Özdemir, "Benzer kan akımı kısıtlamasını damar sertliği dışında, farklı bir mekanizma ile damar spazmı da yapabilir. Daha az görülür ve genellikle stresle tetiklenir. Koroner kalp hastalığı denilince yalnızca efor sarf etmeyle ortaya çıkan kararlı göğüs ağrıları, kalp krizine dönüşme olasılığı yüksek olan yeni başlangıçlı veya istirahatta beliren kararsız ağrılar, kalp krizi ve ani kalp kaynaklı ölümler akla gelir" dedi.
Kalp krizinin çoğu zaman kalbi besleyen koroner damarlardaki damar sertliğiyle oluşmuş, damarı içten daraltan plakların yırtılması ve bu yırtılmanın kan pıhtılaşma mekanizmasını tetikleyerek damarı tam tıkaması ile oluştuğunu vurgulayan Dr. Özdemir, "Tıkanan damarın beslediği alandaki kalp kası ölmektedir. Pek çok kişide kalp damar/kroner hastalıklarının ilk belirtisi kalp krizi olabilmektedir. Kalbi besleyen damarlardaki daralmalara bağlı olarak ortaya çıkan göğüs ağrısı ve göğüste baskı hissi, sol omuza veya kola, boyun ve çeneye yayılabilir. Ağrıya terleme, bulantı, halsizlik, kusma eşlik edebilir" diye konuştu.
RİSK FAKTÖRLERİNDEN KORUNUN
Günümüzde kalp krizinde tedavi yaklaşımının krizden sorumlu damarın pıhtı eriticiler veya acil koroner anjiografi ile tıkanan damarın belirlenerek buraya balon anjiyoplasti veya stent uygulaması ile açılması olduğunu ifade eden Dr. Özdemir, kalp krizinin ortalama 3-7 gün süren mutlak hastane bakım ve gözetimini gerektirdiğini açıkladı.
Dr. Özdemir, koroner kalp hastalıklarının risk faktörleri hakkında ise şu bilgileri verdi:
-
Yaş-cinsiyet: 45 yaş üstü erkeklerde ve 55 yaş üstü kadınlarda (özellikle menopoz dönemine girilmişse) kalp damar hastalığı görülme olasılığı artar.
-
Ailede koroner kalp hastalığı öyküsü: Ailede genç yaşta kalp krizi geçirmiş biri varsa bu kalıtımsal olabilir ve bu durumda söz konusu olabilecek risklerin değerlendirilmesi için doktora başvurmak gerekir.
-
Sigara içimi: Sigara kendi başına damar sertliğine neden olduğu gibi, kan basıncında artışa, kanda pıhtılaşma eğilimine, iyi kolesterol seviyesinde düşmeye neden olarak da kalp damar hastalığı riskini artırır. Örneğin, sigara içen bir kişi içmeyenlere oranla iki kat daha fazla kalp krizi geçirme riski altındadır. Sigara kullanımı, ani kalp ölümünün de başta gelen nedenidir. Sigara kullananlarda ani kalp ölümü riski 2-4 kat daha fazladır.
-
Hipertansiyon (Yüksek tansiyon): Yüksek tansiyon, koroner kalp hastalığı için önemli bir risk faktörüdür. Doktorun önerileri ışığında düzenli egzersiz yaparak, belli bir diyet takip ederek ve gerektiğinde ilaç tedavisi uygulanarak bu durum kontrol altında tutulmalıdır.
-
Kolesterol yüksekliği: Temel bir vücut yağı olan kolesterol, hem karaciğerden üretilir, hem de besinlerle alınır. Hücre zarının ve bazı hormonların yapımında kullanılır, ancak kanda fazla miktarda bulunması zararlıdır. Kan kolesterol düzeyleri, kalıtsal ve çevresel faktörlerin etkisiyle oluşur. Beslenme şekli, şişmanlık, sigara içimi ve fiziksel aktivite çevresel faktörlerin en önemlileridir. Kan kolesterol seviyesinin yüksek olması, kalp-damar hastalığı riskini artırır. 20 yaşın üzerindeki kişiler kan kolesterol düzeylerini bilmeli ve bunun gerektirdiği yaşam tarzı değişikliklerini uygulamalıdır. Özellikle anne, baba veya kardeşlerinde erken yaşta kalp-damar hastalığı olduğu bilinen kişiler ve şeker hastaları mutlaka kan kolesterol düzeylerini ölçtürmeli ve gereken önlemleri almalıdır. Kan kolesterol düzeylerinin diyetle veya ilaçla düşürülmesinin, kalp damar hastalığı bulunmayanlarda hastalığın oluşma olasılığını azalttığı, kalp-damar hastalığı bulunanlarda ise yaşam süresini uzattığı kesin olarak gösterilmiştir.
-
Diyabet (şeker hastalığı): Kan şekeri düzeyinin yüksekliğine bağlı olarak ortaya çıkan şeker hastalığı, kalp ve damar hastalıkları açısından önemli bir risk faktörüdür. Uygun tedavi ile kan şekeri kontrol altına alınarak, istenmeyen sonuçlardan korunulabilir.
-
Obezite (Şişmanlık): Vücutta fazla miktarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan obezite mutlaka tedavi edilmelidir. Yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiler ve birçok önemli rahatsızlığa zemin hazırlar. Kilonun boya göre fazla olması, vücuttaki yağın daha çok karın bölgesinde toplanması kalp hastalığı tehlikesini arttırır. Bel çevresinin erkeklerde 102, kadınlarda 88 santimden fazla olması riski yükseltir.
-
Stres: Sürekli ve aşırı fiziksel, zihinsel, duygusal stres de koroner kalp hastalığı için önemli bir risk faktörüdür.
-
Hareketsizlik: Fiziksel olarak aktif olmayan kişilerde kalp damar hastalıkları açısından risk artar. Düzenli uygulanan egzersiz programları vücut direncini arttırır, kilo vermeye, tansiyon ve kolesterol düzeylerini düzenlemeye yardımcı olur. Sağlık durumuna göre egzersizin yaşamın bir parçası haline getirilmesi, koroner kalp hastalığı riskini büyük ölçüde azaltır.
(İHA)