Kalp ve damar hastalıkları gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki en önemli ölüm nedeni olarak ön plana çıkmaktadır. Gelişmiş olan ülkelerde oran daha yüksek olmakla birlikte ülkemizde tüm ölümlerin % 40’ ına kalp ve damar hastalıkları neden olmaktadır. Sanayileşme ve gelişen teknoloji ile bu oranında yıllar öncesine göre peyderpey bir artış olmuştur. Özellikle bu yüzyılın başlarında en önemli ölüm nedenleri infeksiyon hastalıkları iken yüzyılın sonlarına doğru ilk sıraları damar hastalıkları almıştır. Başta tütün ve tütün ürünlerinin kullanımı olmak üzere tansiyon yüksekliği, kolesterol yüksekliği, şeker hastalığı, ailevi geçiş, stres, sedanter yaşam, alkol tüketimi başta olmak üzere dengesiz beslenme gibi pek çok faktör bu hastalıkların gelişmesine neden olarak kanıtlanmıştır.
Damar sistemi hastalıkları pek çok değişik formda klinik olarak karşımıza çıkmasına rağmen en çarpıcı olan şekilleri kalp damar hastalıkları ve inmedir. Kalp ve beyin gibi bu iki hayati dokunun kan akımındaki kısa veya uzun süreli tam ve kısmi bir azalma hayati sonuçlar doğurabilir. Kalbin pompa fonksiyonundaki ani bir azalma basit bir göğüs ağrısından ani kalp ölümüne kadar uzanan bir yelpazede klinik sonuçlar doğurabilir. Aynı şekilde beyin dokusunun yeterince kanlanmaması da felç yani inme denilen ciddi nörolojik arazlara neden olabilir.
Kalp ve damar sistemi hastalıklarına değiştirilebilir ve değiştirilemez birçok faktör neden olmaktadır. Bunların bir kısmı çevresel bir kısmi ise genetik kökenlidir.
Bunların en sık görülenleri şunlardır :
Gelişen sanayileşme ve modernizasyon ile uzayan yaşam süresi başta damar sistemi hastalıkları olmak üzere kronik hastalıkların görünürlüğünü arttırmıştır. Beklenen yaşam süresinin uzaması ile özellikle şeker hastalığı, tansiyon yüksekliği ve kolesterol metabolizma bozuklukları daha sık karşılaşılır olmuştur. Bu risk faktörleri içinde hem değiştirilebilir olması hem de öneminin yüksek olması nedeniyle şu 3 tanesi çok dikkatli olunması gereken faktörlerdir; Kolesterol yüksekliği, tütün ürünlerini kullanımı, tansiyon yüksekliği
Tütün ürünlerinin tüketilmesi ile kalp hastalıkları arasında ciddi bir doğrusal ilişki vardır, tüketilen sigara miktarı ve tüketim süresi arttıkça bu risk de artmaktadır. Sigara tüketiminin kalp hastalıklarına neden olduğu çok uzun zaman öncesinden beri bilinen bir gerçektir. 2. Dünya Savaşı zamanından beri yapılan klinik ve deneysel çalışmalarda sigara kullanımının zararlı etkileri değerlendirilmiştir. Damarlarımızın en iç yüzeyini çepeçevre saran ve benzersiz fonksiyonlara sahip olan “endotel” denilen hücreler topluluğu sigara içiminden en önce etkilenen hücrelerdir. Sigara tüketimi ile bu pürüzsüz yüzey, özelliklerini kaybetmeye başlar ve zamanla damar daralır. bu damarın beslediği dokuda kan akımı azalır ve doku yeteneklerini kaybeder veya aniden kan azalması yaşanırsa dokuda kangren gelişir.
Sigara tüketimi kan kolesterol değerlerini bozmaktadır. Sigara içimi ile iyi kalpli koleterol olan HDL kolesterol seviyesi azalır ve özellikle kötü kalpli kolesterol olarak bilinen LDL kolesterol düzeyi artar, bu dengenin bozulması ile artan kolesterol damar içinde birikmeye başlar ve damar sertliği denilen hastalık gelişir. Ayrıca sigara tüketimi kanın akışkanlığını azaltır ve pıhtı gelişmesini kolaylaştırır. Zaten azalmış olan kan akımına bir de pıhtı gelişimindeki kolaylaşma eklenince kalp krizi belirgin olarak artar.
Ayrıca sigara içinde yanma ile ortaya çıkan karbon monoksit, formaldehit, nitrozaminler, akrolein, azot oksitleri gibi zehirli gazlar sigara içimi ile kan dolaşımına geçer. Bu maddeler damar duvarının bozulmasını hızlandırır ve özellikle danar direncini yükseltir. Artan direnç kan akım hızını azaltır ve damarın zarar görebilmesi ihtimalini arttırır.
Bu şekilde düşünüldüğünde sigara içmek kalp krizi ve inme riskini belirgin olarak arttırmaktadır. Sigara içmeye devam etmek ortalama olarak kalp krizi riskini hiç içmeyen insanlara göre en az 6-7 kat arttırır. Sigara içmeyi bırakmak ise bu riski yavaş yavaş azaltır. Risk, 3-4 yılda yarı yarıya iner, 7-8 yılda iyice azalmış olur. Bu nedenle sigaranın bırakılması son derece önem taşımaktadır. Ancak yine de kliniklere sigara bırakılması ile başvuran hasta sayısı oldukça azdır. Kalp ve damar sağlığınız için sigara içmekten vazgeçin ve sigara içilen ortamlardan uzak durun, unutmayın ki pasif içiciler denilen sigara dumanına maruz kalan ve sigara kullanmayan vatandaşlar da bu riskleri taşımaktadırlar.