Kalpte hem alarm hem müjde

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ölüm nedenleri arasında başı çekiyor kalp hastalıkları.

Ani ölüm nedenleri arasında da ilk sırada yer alıyor. Artık çocukluk yaşlarına kadar inen hareketsizlik, obezite ve sağlıksız beslenme kalp hastalıklarına tam anlamıyla davetiye çıkarıyor. Hazır gıda tüketimi ve sigaranın yanı sıra stres de kalbi vuran faktörler arasında. Bu nedenle kalp hastalıklarının görülme sıklığı son yıllarda hızla artıyor. Buna karşın tıpta ve teknolojide yaşanan baş döndürücü gelişmeler sayesinde kalp hastalıklarının tedavisi hızla gelişiyor ve kalpten ölüm oranları giderek azalıyor.

Reklam
Reklam

Acıbadem Kadıköy Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı ve Acıbadem Üniversitesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Profesör Doktor Sinan Dağdelen, 12-18 Nisan Dünya Kalp Haftası öncesi çok önemli bilgiler verdi. Son yıllarda gelişen yöntemler sayesinde artık tek bir iğne deliğinden kalp hastalıklarının tedavisinin mümkün olduğunu belirten Prof. Dr. Dağdelen, hastanın bir yerini kesmeden, biçmeden, kanatmadan kasık damarlarından veya kol damarlarından girmek suretiyle ameliyatsız tedavi yapılabildiğini vurguluyor. Prof. Dağdelen, kalp sağlığına yönelik önemli uyarı ve önerilerde bulundu.

İğne deliğinden kalp tedavisi

Kimi zaman kalp nakli bekleyenler listesinde hayatını kaybeden, çocuğunu lunaparka götürmeye hasret giden bir anne olarak çıkıyor karşımıza, kimi zaman okulunun bahçesinde futbol oynarken ani kalp krizi nedeniyle oracıkta can veren gencecik bir fidan olarak. Çoluk çocuk genç yaşlı dünyada her yıl milyonlarca kişinin ölümüne neden olan kalp hastalıkları, dünyada da Türkiye’de de ölüm nedenleri arasında ilk sırada geliyor. Türkiye’de yaklaşık 3 milyon koroner kalp hastası var. Her 7 kişiden 1’i de kalp krizi riskiyle karşı karşıya. Acıbadem Kadıköy Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı ve Acıbadem Üniversitesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Dağdelen, kalp hastalıklarının ani ölüm nedenleri arasında da başı çektiğini, sinsi bir şekilde can alabildiğini, bu nedenle kalbin ürkütücü ve korkutucu bir organ olarak algılandığını belirtiyor. Buna karşın son yıllarda tıpta ve teknolojideki gelişmeler sayesinde tedavi yöntemlerinin de hızla geliştiğinin müjdesini veren Prof. Dr. Dağdelen, artık tek bir iğne deliğinden girilerek kalp hastalıklarını tedavi edebilmenin mümkün olduğunu vurguluyor. Hastanın bir yerini kesmeden, biçmeden, kanatmadan kasık damarlarından veya kol damarlarından girmek suretiyle invaziv yani ameliyatsız tedavi yöntemleri yaygınlaşıyor. Bu şekilde kalp kapakçıkları, kalp damarları, akciğer damarları ve kalpteki deliklerle ilgili tedavi yöntemleri hızla gelişiyor. Aynı zamanda kalpte uygulanan pil tedavisi denilen yöntemle, pille kalpteki bazı hastalıkları tedavi edilebiliyor. Kalpteki bazı anormallikleri ısıtarak, yakarak tedavi etmek de mümkün oluyor. Prof. Dr. Dağdelen, “Damarlarda bazı bölgelerdeki aşırı adrenalini kontrol etmek için, kalbi ve tansiyonu rahatlatmak için yaptığımız tedavi yöntemleri var. Bunların hepsini invaziv tedavi yöntemleri dediğimiz kanatmadan ve kesmeden, ameliyat etmeden kateterizasyon sayesinde tek bir iğne deliğinden yapmak mümkün” diyor.

Reklam
Reklam

Hastalığın görülme sıklığı artıyor

Geçmişte hastane içi kalp krizinden ölümler yüzde 15 seviyelerinde iken bugün yüzde 2 seviyelerine kadar geriledi. Bir kalp krizi hastası ne kadar teşhis edilir, ne kadar erken hastaneye ulaştırır ve ne kadar erken doğru kateter ile ilgili tedaviye başlanırsa o hastanın ölüm oranı o kadar düşürülüyor. Prof. Dr. Dağdelen “Artık biz hasta insandan korkmuyoruz; teşhis edilmemiş ve geç kalınmış insandan korkuyoruz” diyor. Buna karşın günümüzde genç yaşlı demeden kalp hastalıklarının görülme sıklığı ise giderek artıyor. Çocuk yaşlardan itibaren hareketsiz yaşam tarzındaki artış, spor yapma alışkanlığının olmaması, kötü ve hazır beslenme, hazır gıdalarla kontrolsüz beslenme ve sigara kalp hastalıklarında görülme sıklığını artırdı hatta küçük yaşlara çekti.

Kalbimizi vuran faktörler

Prof. Dr. Sinan Dağdelen kalbimizi vuran faktörleri ise şöyle sıralıyor: Tuzlu ve şekerli ve aşırı yağlı gıda tüketimi, lezzeti artırıcı aromalar ve birçok katkı maddesi içeren hazır gıdalar, egzersiz yapmamak, hareketsiz yaşam tarzı, fazla kilo, sağlıksız beslenmek, kalple ilgili sinyalleri dikkate almamak. Aşırı stresin de kalp üzerinde son derece olumsuz etkisi olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Dağdelen, “Stres demek adrenalin demek. Adrenalin demek ise damar ve organ hasarı demektir. Bir vücutta bazal olarak yükselen adrenalin seviyesi ne kadar fazlaysa o kişinin organlarının ve damarlarının ve kalbinin maruz kaldığı stres de o derece fazladır” diyor. Aşırı stres, organların daha erken yaşlanmasına, hücrelerin daha erken bozulmasına ve daha erken ölmesine neden olarak pek çok hastalığa davetiye çıkarıyor.

Reklam
Reklam