Kan donduran toplu intihar vakaları

Bazıları geleneklere uydu, bazıları korktu, bazılarıysa kendilerine göre onurlu davrandı... İşte tarihten kan donduran bazı toplu intiharlar

Selim Gerçeker / Mynet Haber

Jauhar

Özellikle 12. ve 14. yüzyıllar arası güçlü bir hükümdarlık süren Rajput Krallıkları'nda Jauhar, Kraliçe ve Kraliyet ailesindeki kadınların düşman işgali sırasında düşmanlara teslim olmaktansa kendilerini yakarak öldürmeyi tercih etmeleri anlamına geliyordu.

14. yüzyılda Chittor Kraliçesi Rani Padmini, Delhi sultanı ve askerlerine esir olmamak için birçok saraylı kadınla ateşe yürümeyi tercih etti. Kadınlar esir düşüp tecavüz edilmek yerine yanarak intihar etmeyi seçti. O gün kraliçeyle birlikte yakşalık 700 kadın intihar ederek hayatına son verdi. Aradan geçen yüzyıllarda birkaç Jauhar daha yaşandı ve en sonunda Rajput Krallıklarının soyu tükendi.

Reklam
Reklam

Seppuku ya da Harakiri

Seppuku tek başına da yapılabilen fakat genellikle iki kişi tarafından gerçekleştirilen Japonlara özgü bir intihar biçimi. Argoda 'karın deşmek' anlamına geldiği için Harakiri pek fazla kullanılmıyor. Kelime anlamı 'iç organların dışarı çıkması' olan Seppuku şereflerini, onurlarını kaybeden samurayların intihar etme yöntemi. İnanışa göre intihar eden samuraylar Seppuku sayesinde kaybettikleri onuru yeniden kazanırlar.

Toplu intihar kısmına gelirsek; bir dönem sonra bu onur meselesi sadece samuraylar arasında değil, askerler ve halk arasında da ilgi gördü. Özellikle İkinci Dünya Savaşı'nda ağır yenilgiler alan Japonlar bu başarısızlığı onursuzluk olarak gördü ve toplu intiharlar meydana geldi. Seppuku biçim olarak; kişinin samuray kılıcını kendine doğru yöneltip, karnını deşmesiyle gerçekleştiriyor. İkinci bir kişi ise intihar eden kişinin kellesini kesiyor.

Naziler'in II. Dünya Savaşı'nda Demmin'de intihar etmesi

1 Mayıs 1945'te gerçekleşen Sovyet Kızıl Ordusu'nun Demmin'i işgalinden önce ve sonrası gerçekleşen toplu intiharlar II. Dünya Savaşı biterken yaşanan en kan dondurucu olaylardan biri.

Reklam
Reklam

Savaş kaybetmek sadece Japonlar'da onursuzluk sayılmıyordu... Hitler ve Nazi propagandaları halka savaş kaybetmenin onursuzluk olduğunu çok güzel biçimde aşılamıştı. Avrupa'ya ilerleyen Kızıl Ordu, Almanya'daki Demmin'i işgal etti, ancak bazılarına göre Almanlar, daha ordu gelmeden intihar etmiş, bazılarına göreyse ordunun yapmış olduğu işkencelere dayanamayıp çoğu insan intihar etmiş... Kesin bir bilgi bulmak güç ancak 1000-1500 insan kendini jiletleyerek, zehirleyerek ve nehirde boğarak intihar etmiş.

911 kişilik tarikatın toplu intiharı Jonestown Katliamı

Tüm dünyanın günümüze kadar şaşkınlıkla karşıladığı bu toplu intihar vakası Jim Jones adındaki bir rahibin önderliğinde gerçekleşti. 1950'de kilisede vaiz olan Jim Jones, ırkçılık karşıtı sosyalist bir tarikat olan Halkın Tapınağı ile üyelerine komünal bir hayat sundu.

Daha sonra Guyana'ya taşınan ve Jonestown evlerini inşa eden Jim Jones burada huzurlu şekilde halkıyla birlikte hayatını sürdürdü. Ancak daha sonra işler bulanmaya başladı ve Jones'un uyuşturucu bağımlılığının iyice arttığı ve halkı sömürmeye başladığı dedikoduları yayıldı. Hatta Jones, müridleriyle birlikte sık intihar provaları yapıyor, onlara intihar etmeyi öğretiyordu.

Reklam
Reklam

Bu olayların ardından insan hakları ihlali gerekçesiyle senatör Leo Ryan ve araştırma ekibi Jonestown'u ziyarete geldi. Bu ziyaret esnasında pek olağandışı bir şey yoktu ancak dönerken halktan birkaç kişi 'bizi de götürün' dedi. Gitmek isteyenleri de yanına alan senatör ve ekibi uçağa bindirildikleri sırada tapınak adamları tarafından kurşuna dizilerek öldürüldü.

Bu yaşanan olayın akşamında içinde çok sayıda çocuğun da bulunduğu Jones ve 911 müridi intihar etti. Müridler siyanür içerek kendini zehirlerken Jim Jones, koltuğunda silahıyla intihar etmişti. Olay ertesi günün sabahı patlak verirken helikopterle çekilen ölü insan yığınlarının görüntüsü tüm dünyayı şok etmişti. Ayrıca ölümlerin kutsal olduğunu vurgulayan Jim Jones'un ses kaydımevcut.

1994'de gerçekleşen 48 kişilik toplu intihar

İsviçre merkezli, Kanada'da faaliyet gösteren Güneş Tapınağı yani Ordre du Temple Solaire/OTS üyelerinin 1994'de gerçekleştirdiği bu toplu intiharda 48 kişi hayatını kaybetti.

1984'de Doktor Luc Jouret ve Joseph di Mambro tapınak şövalyelerinin hayatını sürdürebilmesi, dünyayı İsa'nın ikinci gelişine hazırlamak ve Hristiyanlıkla İslam'ı birleştirmek gibi hedeflerini gerçekleştirmesi için kurduğu bu tarikat 1994'e kadar bazı kesimler tarafından 'Deccal' olarak görülüyordu. Amaç olarak belki dinleri birleştirmek gibi olumlu mesajları benimsemiş olabilirler ancak 3 aylık bebeğin kurban edilmesine kadar birçok suçla çoktan ilişkilendirilmişlerdi.

Reklam
Reklam

İntihar vakasına gelirsek; 1994'de İsviçre'nin Cheiry kasabasında bir evde yangın çıktı ve yetkililer yangını söndürdükten sonra bir yeraltı şapeli buldular. Şapelin içinde tapınak sembolleriyle kuşanmış ve kafasından vurulmuş çoğu çocuk 48 tapınak üyesi dua eder şekilde bulunmuştu. Bu 48 kişi tapınak için toplu intihar gerçekleştirmiş.

Cennetin Kapısı tarikatına üye 39 kişinin intiharı

1970'lerde Marshall Applewhite ve Bonnie Nettles'in San Diego'da kurduğu 'Cennetin Kapısı' tarikatı, kıyamet korkusunu hedef alıyordu. Tarikat cennete gitme amacıyla gerçekleştirdiği toplu intiharla birlikte kendisini yok etti.

Tarikatın inanışına göre dünyayı yok etmek için doğaüstü ruhlar el birliğiyle çalışmaya başlamıştı. Özellikle tarikatın kurucularından Marshall Applewhite'ın tarikat üzerinde çok etkin rolü vardı. Ona göre tarikata katılmak için insanlar aile, iş, gelecek kaygısı gibi kendisini dünyaya zincirleyen kaygılardan vazgeçmeliydi.

Bundan sonrası için sıkı durun... Marshall Applewhite kıyametten kurtulup cennete gitme adına kendince yeni bir kestirme yol buldu. Planı şu şekildeydi; Cennete yani kendince bahsettikleri bir sonraki sahfaya geçmek için 1997'de Hale-Bopp adlı kuyruklu yıldızın peşinden gitmek için bir uzay gemisine binmeyi planlıyorlardı. Kuyruklu yıldızın en parlak göründüğü saatte sırf gemilere binebilmek için Applewhite ve 38 tarikat üyesi aynı kıyafetleri giyerek intihar ettiler. Gerçekten sonraki sahfaya geçtiler mi bilinmez ancak senaryo filmleri aratmıyor :)

Reklam
Reklam

Tanrı'nın On Emrini Yeniden Tesis Hareketi tarikatının daveti üzerine 1000 kişinin toplu intihar etmesi

Uganda'da Credonia Mwerinde, Joseph Kibweteere ve Bee Tait'in liderlik ettiği tarikat 1980'lerde iki kişinin Bakire Meryem'i görmesiyle kurulmuş ve Roma Katolik kilisesine apolitik şekilde başkaldırmış.

Tarikata göre kıyametin kopacağı mahşer günü 1 Ocak 2000 olarak belirlendi. Bu tarih gelene kadar tarikata üye olan kişilere seks yasaklandı ve zorunlu oruç tutulmaya tabi tutuldu. Mahşer günü yaklaştıkça tarikata üye sayısı artıyor, tarlalar satılıyor, insanlar işlerini bırakıyordu. Ancak mahşer günü geldiğinde beklenilen kıyamet gerçekleşmedi ve 17 Mart'a ertelendi. Bu sırada tarikat 1000 küsür kişiye mahşere birlikte yükselme davetinde bulundu. 17 Mart 2000'de Uganda'lılar büyük bir patlama sesiyle yetkililere haber verdi. Patlama yüzünden oluşan yangın söndürüldü ve geriye 1000 kadar insanın zehirlenerek öldüğü yarı yanmış bedenleri kaldı.

Reklam
Reklam

_Kaynaklar: brainz.org, listverse.com, tr.wikipedia.org, en.wikipedia.org_