İSTANBUL (AA) - Medipol Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yasemin Yüksel Durmaz, hemorajik şok durumunda sıvı ve kan kullanımını azaltıcı alternatif bir ürün geliştirmeyi hedeflediklerini bildirdi.
Üniversiteden yapılan açıklaya göre, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi tarafından Kan ve Kan Ürünleri Çalıştayı düzenlendi. Çalıştaya, Prof. Dr. Gürkan Öztürk, Prof. Dr. Ece Salihoğlu, Prof. Dr. Ergin Koçyıldırım, Doç. Dr. Yasemin Yüksel Durmaz ile Öğretim Görevlisi Banu Köse konuşmacı olarak katıldı.
Çalıştayda konuşan Doç. Dr. Durmaz farklı disiplinlerden profesyonellerin yer aldığı bir ekiple bir proje sürdürdüklerini belirterek, şu bilgileri verdi:
"Travmatik yaralanmalarda ölümlerin yarısını kanamaya bağlı ağır hipovalemi oluşturuyor ve genellikle bu durum 2 saatten kısa bir süre içerisinde gerçekleşiyor. Dolayısıyla bu süre içerisinde hastaya güvenli ve pratik bir müdahaleye olanak sağlayacak bir resüsitasyon ajanına ihtiyaç duyuluyor. Genellikle uygulanan tedavi, kanama sonucu kaybedilen hacmin uygun bir sıvı ile yerine konması şeklinde. Eğer bu sıvı kan ise soğuk zincir ihtiyacı, kan grubu uyumu ve enfeksiyon riski gibi problemler içeriyor. Yürüttüğümüz projeyle sürükleme azaltıcı polimer kullanımıyla kan ürünlerinin hazırlanma maliyeti, potansiyel enfeksiyon riskleri, soğuk zincir ihtiyacı, raf ömrü gibi problemlere çözüm üretip, hemorajik şok durumunda sıvı ve kan kullanımını azaltıcı alternatif bir ürün geliştirmeyi hedefliyoruz."
- "Bazı sentetik ürünleri kan yerine kullanmak için çalışıyoruz"
Aynı zamanda projede de görev alan Pittsburgh Üniversitesi McGowan Rejeneratif Enstitüsünden Prof. Dr. Ergin Koçyıldırım da biyolojik kanın belli bir raf ömrüne sahip olduğunu, bu sebeple belli bir soğuk zincirde saklanması gerektiğini aktardı.
Koçyıldırım, şunları kaydetti:
"Daha küçük hacimlerde olan, soğukta saklanması gerekmeyen ve son kullanma tarihi olmayan bazı sentetik ürünleri kan yerine kullanmak için çalışıyoruz. Sentetik polimerleri kullanarak kanın içindeki akışkanlığı veya dokulara kanın oksijen götürebilmesini sağlamak mümkün. Seneler önce biyonik insandan bahsediliyordu. Her türlü fonksiyonunu kaybeden organın bazı mekanik parçalarla yenileneceği anlatılıyordu. 90'lı yıllarda bu tür girişimler vardı. 2000'li yıllardan sonra da kök hücre çalışmaları başladı. Bu işin mekanik yerine biyolojik olarak yapılması gündeme geldi. Rejenerasyonun ya da diğer bir ifadeyle fonksiyon kaybının kök hücrelerden yapılması çalışmaları hızlandı. Bu konuda birçok organı yaptık, bazı organları da yapma aşamasındayız."