Ya da ''Ay şekerim yükseldi!'', veya ''Şeker var bende ayol!’’… Bu cümleleri çevremizden, genel olarak komşu teyzelerimizden ya da severek izlediğimiz dizilerdeki eğlencelik karakterlerden o kadar çok duyduk ki, önemini hatırlamamaya başladık. Halbuki bu yardım çağrıları o kadar kritik bir sağlık durumuna işaret ediyor ki!
Kan şekeri aslında hücrelerimizin enerji ihtiyacını karşılayan Glikoz’dan başkası değildir… Tükettiğimiz besinler sindirim sistemimizde glikoza indirgenir, kanımıza karışır, hücrelerimiz bu temel şekeri alırlar, yakarlar, gereken enerjiyi bu sayede elde ederler. Bu cümlelerden sonra kan şekerinin artması durumu olumlu bir şeymiş gibi, ''Ne güzel işte? Daha çok şeker, daha çok enerji!’’ gibi anlaşılabilir tabii. Lakin tam tersi!
Tıptaki adı Hiperglisemi olan şeker yüksekliği iki tehlikeli durumda ortaya çıkar. Birincisi; hücrelerimizin kandaki glikozu yeterli kullanamaması, bu yüzden kanda şeker birikmesi. İkincisi ise kanımızda hücrelerimizin kullanabileceğinden çok daha fazla şeker bulunması… Diyabetin iki tipini özetleyen bu iki durum, birkaç ay boyunca devam ederse böbrekler, damarlar, sinir sistemi ve gözler başta olmak üzere birçok organımızda kalıcı zararlar yaşanabilir!
‘’Bu duruma nasıl geldik?’’ sorusunun ise birden çok cevabı var. Diyabet ilaçlarının yanlış dozlarda kullanılması ya da şeker düşüklüğünün (hipoglisemi) gereğinden fazla tedavi edilmesi –doktorlar minimum 6 yıl üniversite okuduğu için böyle dikkatsizlikler şaşırtıcı bile olsa- sıkça karşılaşılan iki sebep. Bunların yanı sıra egzersiz yapmamak, stres, yeterli su içmemek ve fazla yemek de Hiperglisemi’nin diğer yaygın sebepleri.
Çok sık tuvalete çıkmak
Konsantrasyon bozuklukları
Sık sık ağzınızın kuruması
Cinsel güçsüzlük
Sık sık tekrar eden enfeksiyonlar
Yaraların çok yavaş iyileşmesi
Sindirim problemleri
Sürekli yorgun hissetmek
Sürekli susamış hissetmek
Kuru ve kaşıntılı ciltler
Sürekli aç hissetmek
Karın bölgesinde artan şişkinlik
Sinirsel rahatsızlıklar
Besinlerde karbonhidrat oranı ne kadar fazlaysa, o besinlerin kanınıza yüklü besinleri seyrek tüketmeniz yerinde bir hareket olacaktır.
Örneğin Glisemik İndeks’i (karbonhidrat yükü) 0 olan yumurtayı her gün rahatlıkla, şeker hastalığı riskinizi hiç kaşımadan tüketebilirsiniz. Aynı şekilde glisemik indeksi 10 olan brokoli, 23 olan yoğurt ve 31 olan barbunya da güvenli taraftadır.
Bir yemek kaşığı balın glisemik indeksi 55’tir, her gün tüketseniz bile abartmasanız iyi edersiniz. Benzer dikkati vermeniz gereken bir diğer öğün de pilav; bir tabak pirinç pilavı yaklaşık 64’lerde seyreder.
Her gün tonla tükettiğimiz, şeker riskimizi nasıl arttırdığına bakmadan mideye indirdiğimiz bazı besinler de şöyle; bir dilim beyaz ekmek (70), bir tabak mısır gevreği (92) ve fırınlanmış patates (85) … Uzak durmak lazım!
Kaynaklar: Justamazingrecipes.com, [Wikipedia.org](https://tr.wikipedia.org/wiki/Glisemik_indeks