Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Yıldız Eren Çetin, gebelikte kan uyuşmazlığı ile ilgili merak edilenleri yanıtladı.
Op. Dr. Yıldız Eren Çetin şu bilgileri verdi: “Kan uyuşmazlığı; anne ve bebek arasında A, B, O ya da Rh kan grupları açısından uyuşmazlık olduğu durumlarda gözlenir. İnsanların kan hücrelerinde kan gruplarını belirleyen spesifik antijen adı verilen proteinler bulunur. Örneğin A kan grubuna sahip bir kişinin kan hücrelerinde A antijeni vardır. Bu kişi, B kan grubuna sahip bir kan hücresiyle karşılaştığında (yanlış kan nakli gibi durumlarda olabileceği gibi) bağışıklık sistemi B antijenini yabancı olarak tanır ve ona karşı antikor üretir. Antikor, B antijenine sahip hücrenin yok edilmesini sağlar. Bu A, B, O kan uyuşmazlığında meydana gelen olaydır. Annenin ve bebeğin farklı kan grubuna sahip olduğu durumlarda görülebilir ancak Rh uyuşmazlığına göre daha nadir görülür, genellikle daha az soruna yol açar. Kan uyuşmazlığının en sık sebebi olan Rh uyuşmazlığı; annenin Rh (-), bebeğin ise Rh (+) olduğu durumda görülür. Rh (+) kan grubuna sahip kişiler kan hücrelerinde Rh proteini vardır, Rh (-) kişilerde ise bu protein yoktur. Rh (+) bebeğin kan hücreleri plasenta yoluyla anne kanına geçtiğinde, annenin bağışıklık sistemi bu hücreleri yabancı olarak algılar ve hücreleri yok edecek antikorlar sentezler. Bu durum gebelik sürecinde veya doğum sırasında gerçekleşebilir. Anne artık Rh proteinine duyarlı hale gelmiştir. Özellikle duyarlı hale gelen annenin ikinci ya da daha sonraki gebeliklerinde Rh (+) bebeği olduğunda, annenin bağışıklık sistemi bebeğin kan hücreleri yok etmeye başlar. Bu süreç hafif seyredebileceği gibi bebeğin ölümüne yol açabilecek kadar ciddi problemlere neden olabilir.
Kan uyuşmazlığının bebeğe etkileri pek çok faktöre bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Anneden gelen antikorların, bebeğin kan hücrelerini yok etmesi sonucu bebekte kansızlık (anemi) gelişir. Bebekte; kansızlığı telafi etmek için kemik iliği, dalak ve karaciğerde kan hücresi üretimi aşırı artar ve sonuçta bu organlarda anormal bir büyüme meydana gelir. Kansızlığın telafi edilemediği durumda kalp yetmezliği başlar ve bebeğin organlarında sıvı toplanır. Bu seviyeye gelmiş bebeklerde ölü doğum riski oldukça yüksektir. Kan hücrelerinin aşırı yıkımı, vücutta bilirubin adı verilen maddenin artmasına yol açar. Bilirubin adlı maddenin dokularda ve kanda birikmesiyle bebeğin cildi ve dokuları sarımsı bir renk almaya başlar, sarılık görülür. Bilirubin birikiminin neden olduğu en ciddi sorun kernikterus adı verilen durumdur. Kernikterusta bilirubin beyin dokusunda birikir ve nöbet geçirme, sağırlık, beyin hasarı, ölüm gibi çok ciddi sonuçlar doğurur.”
Dr. Yıldız Eren Çetin, kan uyuşmazlığı tanısının annenin rutin muayenesi sırasında ultrason, amniyosentez gibi işlemlerde fark edilen anormalliklere bağlı olarak koyulabileceğini söyleyerek, “Kan uyuşmazlığı açısından riskli kan gruplarına sahip kişilerde, örneğin Rh (-) annelerde Rh proteini antikoru bakılarak da tanı koyulabilir. Tedavi yöntemi; gebelik haftasına, hastalığın şiddetine ve gidişatına, bebeğin genel sağlık durumuna ve annenin tercihlerine göre belirlenir. Tüm bu faktörler göz önüne alınarak bebeğe anne karnında kan nakli veya erken doğum gibi farklı seçenekler uygulanabilir” dedi.
Dr. Çetin; kan uyuşmazlığının önlenebilir bir durum olduğunu belirterek gebe kadınların ilk doktor ziyaretlerinde kan gruplarının belirlenmesi gerektiğini söyleyerek, “Rh (-) kan grubuna sahip hamileler, gebeliğin 28. haftasında Rh antikoru oluşumunu önleyici ilaç almalıdır. Bebeğin Rh (+) olduğu durumda bu ilacın ikinci dozu doğumdan sonraki 72 saat içinde yapılmalıdır. Bebeğin kan grubunun Rh (-) olduğu durumda ikinci doza gerek yoktur. Kan uyuşmazlığı ciddi bir durumdur” diye konuştu. Op. Dr. Çetin; gebelikte erken ve düzenli doktor kontrolünün, pek çok hastalık gibi kan uyuşmazlığının da hem önlenmesi hem de erken tanı ve tedavisine başlanması için oldukça önemli olduğunun altını çizdi.
(İHA)