Katsushika Hokusai’nin en tanınan eseri olan Kanagawa’nın Büyük Dalgası, okyanusun gücünü usta bir incelikle iki boyuta taşıyor. Basit gözükmesinin yanında milyonları büyüleyen bir etkiye sahip bu 19. yüzyıl şaheserinin içinde barındırdığı diğer özellikler de tıpkı resmin insanda yarattığı etkiler kadar derin ve gerçek.
Resmin tam ortasına baktığımızda Japonya’nın en yüksek ve en ünlü dağı Fuji’yi görüyoruz. Resimde bir başka Fuji Dağı daha gizli. Resmin solundaki büyük dalganın altında var olan küçük dalga da aslında karla kaplı Fuji Dağı’nın bir başka görünümü.
Hokusai aslında bir ressam olmasına rağmen Edo döneminde (1603 - 1868) ahşap baskı tekniği sanatçısı olarak ünlendi. Toplam Otuz Altı Fuji Dağı Manzarası serisinden en ünlüsü, Kanagawa’nın Büyük Dalgası. Eserde canlı renklerin ve boşluğun etkili kullanılması sayesinde her bir baskıda Fuji Dağı’nın yüksek zirvesi farklı bir açıdan ve çevreden tasvir ediliyor.
Sanatçının eseri yaparken yetmiş yaşlarında olduğu tahmin ediliyor. Resim yapmaya 6 yaşında başlayan Hokusai, daha sonra tahta oymacılığına merak saldı. 18 yaşına geldiğinde ukiyo-e tarzı baskı resimleriyle tanınan Katsukawa Shunshō’dan dersler aldı. Sanat alanındaki yolunu belirleyen Hokusai, Japonya’nın en ikonik sanat eserini yarattı.
Eser, ahşap baskı tekniğiyle yapıldığı için birçok büyük dalga görebilmek mümkün. Eseri New York’taki Metropolitan Müzesi’nde; Londra’daki British Müzesi’nde; Şikago Sanat Enstitüsü’nde; Los Angeles Lacma Müzesi ve Melbourne’daki Victoria Ulusal Galerisi’nde görebilirsiniz.
Kanagawa’nın Büyük Dalgası eserinin, sadece 1829 - 1832 yılları arasında baskısı alındı. Bu süre zarfında Japonya’nın Çin ve Kore dışında hiçbir ülkeyle alışverişi olmadı. Japonya’nın ithalat ve ihracata açılması sonucu diğer ülkelerle etkileşimi başladı ve 1859 yılında Japon baskıları Avrupa’ya gönderildi. Bu sayede eser Vincent Van Gogh, James Abbott McNeill Whistler ve Claude Monet gibi ünlü ressamlara ilham kaynağı oldu.
Dünya çapındaki bu eser Japon sanatı ve kültürünün sembolü haline gelmiş olsa bile ülkede ahşap baskı tekniği sanat olarak görülmüyordu.
Hokusai, Japon tarzı eserleri çalışırken aynı zamanda Avrupa tarzı eserlerle de ilgileniyor; onları da inceliyordu. Özellikle Flamenk eserlerde kullanılan doğrusal perspektiften etkilenmişti.
Eserin sol üst köşesinde bir kutu içine alınmış ve kutunun dışında kalmış Japon harfleri bulunuyor. Bunlardan kutunun içinde olanlar eserin adını ve bu eserin 36 Fuji Dağı Manzarası’nın bir parçası olduğunu anlatıyor. Kutunun dışında kalan yazı “Adını Litsu’ya çeviren Hokusai’nin fırçasından” anlamına geliyor.
Fransız besteci Claude Debussy La Mer adlı orkestra bestesinde büyük oranda bu eserden etkilendi; kapak fotoğrafı olarak Hokusai’nin dev dalgasının bir görünümüne yer verdi.
Rainer Maria Rilke, Hokusai’nin gayretinden ve oluşturduğu eserden çok etkilendi. Dağ isimli şiirinde bu etkiyi açıkça gözler önüne serdi. Şiir şöyle başlar: “Otuz altı kez ve yüz kez / Ressam dağı resmetmeye çalıştı / Üzüntüden dağıldıkça tekrar tekrar uğraştı / Otuz altı kez ve yüz kez.” Ayrıca günümüzde sanal dünyada sık kullanılan dalga sembolü de yine bu resimden alınan dev dalgaya ait.