Kanser hastalarına 'Amerika'ya gelmeyin' diyorum

Türkiye’ye bilim alanında ilk Nobel Ödülü'nü kazandıran Profesör Doktor Aziz Sancar, 1946 yılında Mardin’in Savur ilçesinde başlayıp, Amerika’nın Kuzey Carolina Eyaleti'ne uzanan başarılarla dolu hikayesini Amerika’nın Sesi’ne anlattı. Türkiye’deki kanser hastalarına “Amerika’ya gelmeyin. Tedaviler standart” diyen Nobelli Prof. Dr. Aziz Sancar “Tedavide temel destek aile desteğidir buraya geldiklerinde aile desteğinden yoksun kalıyorlar” uyarısı da yaptı.

Ailesinden okul yıllarına, Amerika’daki ilk günlerinden evliliğine ve onu ödüle taşıyan araştırmalarına dair tüm ayrıntıları içtenlikle paylaştığı röportajında başarılı bir profesörün ötesinde, Aziz Sancar’ın insani yönleri de dahil olmak üzere başarı hikayesini ve özellikle kanser hastalarına yönelik uyarılarını Amerika'nın Sesi Radyosu'na anlattı.

Özlem Tınaz ve Celal Çevirgen’in hazırladığı ‘Nobel Hikayesi’nde, Türkiye’nin adını bilim dünyasına altın harflerle yazdıran Aziz Sancar, Savur’dan Amerika’ya ve oradan da Nobel ödülüne uzanan kariyerine ve yaşamına yönelik kritik açıklamalarda bulundu.

Reklam
Reklam

SANCAR KANSERDEN KORUNMAK İÇİN NASIL BESLENİYOR? NELER YAPIYOR?

Sancar, şu anda kanser tedavisinde kullanılan ilaçlardan birinin etkisini artırmak konusunda çalıştıklarını da söyleyerek şu öneri ve uyarıda bulundu:

"KANSER HASTALARINA 'AMERİKA'YA GELMEYİN' DİYORUM"

“Kanseri engellemek için vejetaryen yiyeceklerle besleniyorum. Günde 5-10 kilometre yürümeye çalışıyorum. Uykuyla aram iyi değil. Kanser hastalarına ‘Amerika’ya gelmeyin’ diyorum. Yapılan tedaviler standarttır. Amerika, Avrupa ve dünyanın her yerinde aynı tedavi tatbik ediliyor. Tedavide temel destek aile desteğidir, buraya geldiklerinde aile desteğinden yoksun kalıyorlar.”

"BENİ O KADAR SEVERLERDİ Kİ, REÇETEMİ MUSKA DİYE BAŞLARINA KOYARLARDI"

İstanbul’da tıp eğitimini bitirdikten sonra Savur’a bağlı Sürgücü Köyü’ndeki sağlık ocağında görev yapmaya başladığını anlatan Prof. Dr. Aziz Sancar şunları anlattı:

“Beni o kadar severlerdi ki onları muayene ettikten sonra reçete doldururdum, reçetemi başlarına muska diye koyarlardı. O zamanları özlüyorum, bana sorarsanız hayatımın en güzel dönemi Sürgücü Beldesi’nde doktorluk yaptığım dönemlerdi. Damda yatardık, Suriye’nin uzaktan iki şehrinin ışıklarını seyrederdik. Sabah ezan sesi ile uyanırdık.”

Reklam
Reklam
Anahtar Kelimeler: