Kanser tedavisinde biorezonans desteği

Dr. Sinan Akkurt’un biorezonans tedavisi alanında yoğunlaşmasındaki asıl tetikileyici olay, annesi ve kız kardeşinin art arda kanser hastalığına yakalanması ve modern tıbbın sunduğu uygulamaların yanında biorezonans tedavisinin de yardımıyla yeniden sağlıklarına kavuşmaları oldu.

Karın zarı kanseri olan annesi ve meme kanseri olan kız kardeşinin tedavilerine destek olarak biorezonans metodunu uygulayan Dr. Sinan Akkurt, bugün itibariyle 500’e yakın kanser hastasının tedavisinde bu metodu uygulayarak Türkiye’de biorezonans ile kanser tedavisinde en çok vaka üzerinde çalışmış hekim oldu.

Literatüre göre kanserin %5-15 oranında genetik unsurlara bağlı olarak geliştiği belirtiliyor. Dr. Sinan Akkurt’a göre, bu oran bardağın temelini oluşturuyor. Üzerine çevresel faktörlerin geldiğini aktaran Dr. Akkurt, “Bardağımızı dolduran önemli bir faktör de çevresel faktörler. Bunun içine alerjiden tutun da virüs, bakteri, parazit, ağır metaller, kimyasal maddeler, mantarlar gibi nedenler de giriyor. Örneğin HPV virüsü, uzun yıllar sigara içmenin etkisi, Hepatit B virüslerinin karaciğerdeki etkisi gibi birçok unsuru sayabiliriz.” diyor. Bardağın en üst kısmını bilinçaltımızda biriken (doğumdan itibaren yaşımız kaç olursa olsun) çözümlenmemiş iç çatışmaların oluşturduğunu söyleyen Dr. Akkurt, buna örnek olarak da çocukluk çağında yaşadığımız travmaları gösteriyor.
“Genetik kodda yaza kanser türlerini çevresel faktörler de beslerse kanser gelişir.” diyen Dr. Sinan Akkurt, “Genetik unsurlar ve çevresel faktörler bardağımızı doldurur. Bunların üzerine yaşadığımız ani bir travma veya şok, kronik bir üzüntü bardağın taşmasına sebep olur ve genetik kodda yazan kanser türlerini besleyen çevresel faktörlerin durumuna uygun kanser hastalığı gelişir.” diyerek durumu açıklıyor. Biorezonansın özellikle çevresel faktörlerin etkilerini gidermeye yönelik bir yaklaşım ortaya koyduğunu dile getiriyor…

Reklam
Reklam

Hikayesini Dr. Sinan Akkurt’tan dinledik: Benim biorezonans tedavisi uyguladığım ilk iki hastam karın zarı kanseri olan annem ve 32 haftalık hamile iken meme kanseri olan kız kardeşimdi. Özellikle kanserin en kötü özelliklerini taşıyorlardı ve hatta anneme birkaç ay ömür biçilmişti. Klasik tıp yöntemi olarak ameliyat ve kemoterapi ile birlikte eş anlı olarak biorezonans tedavisi de uyguladım. Ve altı ay sonra tek bir kanser hücresine bile rastlanmadı. Son on yıldır sağlıklı bir şekilde yaşıyorlar. Hatta kız kardeşim üçüncü kez anne oldu. Bu durum bana cesaret verdi ve biorezonans alanında uzmanlaşmam için çıkış noktam oldu. Türkiye’de biorezonans ile kanser tedavisinde en çok vaka üzerinde çalışmış hekim benim; şimdiye kadar 500’e yakın kanser hastası ile çalıştım. Geriye dönüp baktığımda her hasta için farklı seviyelerde faydalar sağlanabildiğini görüyorum.

Kanser tedavisinde biorezonansın en önemli rolü, bağışıklık sistemini güçlendirebilmesi. Kanser hastalığı bağışıklık sistemimizi zayıflatarak oluşan bir hastalık olduğu için biorezonanstan bu konuda etkin şekilde yararlanabiliyoruz.

Reklam
Reklam

Biorezonansta kullandığımız temel veri, hücrenin etrafına yaydığı frekanslardır. Tıpkı parmak izi gibi tüm hücrelerin biofiziksel frekans kodu da farklıdır. Dolayısıyla kanser hücrelerinin frekansları da farklı bir koda sahip. Biz biorezonans tedavisi yaparken kanser hücresinin frekansını ters çevirip verdiğimizde, sadece kanser hücreleri etkileniyor. Tamamen hedefe yönelik bir tedavi yapabiliyoruz. Bu çok önemli. Ters çevirip gönderdiğiniz frekans sadece kanser hücresiyle çakışıyor ve onu nötrleştiriyor.

Biorezonans tedavisi modern tıbba rakip bir yöntem değildir; yardımcı tedavi metodudur. Hastanın tedavisi modern tıp metodlarının öngördüğü şekilde devam ederken, bir yandan da biorezonanstan destek alınabilir.

Dr. Sinan Akkurt, kanser hastaları için biorezonans tedavisinin ameliyat öncesi ya da sonrasında, klasik tıbbın sunduğu kemoterapi, radyoterapi ya da ilaç tedavileriyle birlikte eş anlı olarak da uygulanabildiğini belirtiyor. Birbirine negatif etki oluşturmayıp, aksine birbirine sinerji yaratabildiklerini kaydeden Dr. Akkurt, “Kemoterapinin etkinliğini arttırırken, yan etkilerini azaltabilir. Hasta kemoterapi sonrasında daha rahat bir dönem geçirebilir. Ayrıca bilindiği gibi etkinliği bir yıl kadar süren ve ciddi yan etkisi olan radyoterapinin de olumsuz etkilerini biorezonans ile azaltmak, ilk doz etkisinden sonra hastanın vücudundan radyasyonu temizleyip sağlıklı hücrelerini rahatlatabilmek mümkündür.” diyor.

Reklam
Reklam

Smear testi rahim ağzı kanseri vakalarında çok önemlidir. Hastalık şüphesi olsun olmasın 21 yaşından itibaren her kadının düzenli rutin kontrollerine devam etmesi, en çok üç yılda bir smear testi yaptırması gerekir. Kanseri erken evrede yakalama şansı bize artı sağlar.

Dr. Sinan Akkurt
www.facebook.com/DrSinanAkkurt
www.sinanakkurt.com.tr

Anahtar Kelimeler: