"Kara Hafta İstanbul"da Alfred Hitchcock konuşuldu

Yazar Taner Ay: - "Bütün Hitchcock filmlerine baktığımızda onun asıl büyük başarısının kadın oyuncular konusundaki tercihleri olduğu görülecektir. Rollerine o kadar uygun kadın oyuncular seçmiştir ki insanı şaşırtmaktadır"

İSTANBUL (AA) - "Sir Alfred Hitchcock" temasıyla bu yıl 5'incisi düzenlenen "Kara Hafta İstanbul Festivali"nde Hitchcock konuşuldu.

DenizBank iş birliği ve Storytel desteğiyle gerçekleştirilen festivalin, Pera Palace Hotel'deki "Sinemadan Edebiyata Bir Gerilim Ustası" başlıklı oturumunda, yazarlar Taner Ay, Sevin Okyay ve Armağan Tunaboylu konuşma yaptı.

Oturumun moderatörlüğünü üstlenen Fatma Cihan Akkartal, "Psycho", "North by Northwest", "Vertigo", "Rear Window" ve "The Birds" gibi klasikleşmiş filmleriyle tanınan, gerilim filmlerinin usta yönetmeni Alfred Joseph Hitchcock'un sinema yolculuğundan bahsetti.

- "Gerilimi sürprize tercih ediyor"

Sinema kariyeri İngiltere'de başlayan Hitchcock'un 1940'ta ABD'ye geldiğini aktaran Akkartal, "Hitchcockian sinema dendiğinde akla gelen pek çok tema ve yöntem var Hitchcock'un icat etmiş olduğundan bahsedilen. Bunların bir kısmı teknik icatlar. Mesela 'Vertigo' filminde belli bir çeşit zoom tekniğini geliştiriyor ve bunu sinemaya armağan ediyor. Çok yaptığı ve kendisiyle özdeşleşen şeyler var. Mesela yönetmenin 'cameo' yapması. Neredeyse her filminde Hitchcock boy gösteriyor ama bunu gitgide daha da erkene çekerek 'Seyircinin dikkatini dağıtmayalım' diyor. Küçük bir şaka aslında Hitchcock'un yaptığı." ifadelerini kullandı.

Akkartal, Hitchcock'un bir anlatım stratejisi olarak gerilimi sürprize tercih ettiğine dikkati çekerek, "Filmlerinde kimin kurban, kimin kahraman ya da kimin kötü adam olduğu anlaşılamayabilir. Birbirine tıpatıp benzeyen kişiler gibi yanıltmacalı durumlar da olabilir." dedi.

- Favori karakterleri "ne yapacağını bilmeyen adamlar"

Taner Ay, Hitchcock sinemasıyla 1969'da tanıştığını belirterek, şunları kaydetti:

"Hitchcock, 1940'ta Amerika'ya gelene kadar İngiltere'de 24 film çekmiştir. Dört yıl Amerika'da 7 film yapıp İngiltere'ye tekrar gidip iki film yapıyor ve sonra 1945 başında Amerika'ya tekrar dönerek 'Öldüren Hatıralar' ile çok parlak bir başlangıç yapıyor. Peş peşe 23 film daha çeker. Bütün Hitchcock filmlerine baktığımızda onun asıl büyük başarısının kadın oyuncular konusundaki tercihleri olduğu görülecektir. Rollerine o kadar uygun kadın oyuncular seçmiştir ki insanı şaşırtmaktadır."

Hitchcock'un birçok farklı yönünden bahsedilebileceğini vurgulayan Ay, "Hitchcock" markasının aslında eşi Alma Reville tarafından oluşturulduğunu söyledi.

Sevin Okyay da Alfred Hitchcock'un filmlerinde yer verdiği favori karakterlerinin "ne yapacağını bilmeyen adamlar" olduğunu, pek çok filminde kahramanların kendisini bir anda suçlu olarak bulduğunu dile getirdi.

- Hitchcock'la özdeşleşen "MacGuffin"

Armağan Tunaboylu ise Hitchcock'un çektiği filmlerle ayırt edici özelliklere sahip olduğunu söyledi.

Bunlardan biri olan ve Hitchcock'un "Ekrandaki karakterler için önemli olan ancak izleyicinin umrunda olmayan şey" olarak tanımladığı "MacGuffin"in Hitchcock'la özdeşleştiğinin altını çizen Tunaboylu, şöyle konuştu:

"Hitchcock, bir arkadaşıyla trende giderken, arkadaşı 'MacGuffin nedir?' diye soruyor. Hitchcock da oradaki bir nesneyi gösteriyor. 'MacGuffin şunun gibi bir şeydir. İskoçya dağlarında aslan avlamaya yarayan bir alettir.' diyor. İskoçya dağlarında aslan olmadığını söyleyen arkadaşına, 'İşte MacGuffin de hem yok hem var.' MacGuffin, özellikle Hitchcock'un filmlerinde öyküye çok hizmet etmeyen, filmin finaline faydası olmayan ama bir yerde gerilim artıran bir oyun."