Taşlama geleneksel bir cezadır ancak hristiyan şehitleri arasında, ms 36'da kudüs'te ölen st. stephen, bu geleneğin ilk kurbanıdır. erken hristiyan cemaati tarafından seçilen ilk yedi azizlerden biriydi ve bir evanjelist oldu. yahudileri dönüştürmedeki başarısı, sanhedrin'in (yüksek rabbin mahkemesi) öfkesini çekti. “bu kutsal yere ve yasaya” karşı konuştuğu için cezası ölümdü. katolik şehitliğinin birçok ikonunda olduğu gibi aziz stephen da resimlerinde ölüm yöntemini elinde tutar halde tasvir edilmiştir: bir avuç dolusu taş:
Sanatta genellikle san sebastian’ın 288 yılında roma’da bir okçu birliğinin ellerinden çıkan oklarla vurulduğu sanılmaktadır. bu sadece “ilk öldürüldüğü zamandı”. diocletianus'un (gaius aurelius valerius diocletianus) emri altındaki bir pretorian muhafızı olan sebastian, imparator'un askerlerine din değiştirten bir hristiyan olduğu öğrenildikten sonra ölüm cezasına çarptırıldı. bir ağaca bağlandı, oklarla öldürülme cezası verildi ve ölüme terk edildi. ancak o ölmedi ve onu tekrar sağlığına kavuşturacak olan bir kadın (st. irene) tarafından bulundu. sebastian, sonra tekrar ortaya çıkma şansını yakaladı ancak imparator, ona ölümüne işkence etti ve bu, bu sefer işe yarayan bir ceza oldu. gerçekten ölünce de bedeni bir roma kanalizasyonuna atıldı. ama sanat hep onu okla tasvir etmiştir. kanalizasyona atılmak yerine okla öldürülmek sanırım daha sanatsal.
Aziz Lawrence, 258'de roma imparatoru valerianus'un zulmünün kurbanıydı. papa ii. sixtus'un (sonradan aziz ilan edilir ve st. olur) yardımcılarından olan bir papaz, sixtus kendi infazı için alındığı zaman darmadağın olmuş bir halde lawrence'a gelir. sixtus, bu papaz aracılığı ile aynı kaderin üç gün içinde lawrence'a da düşeceğini ileterek lawrence'ı şehitliğe ulaşacağı fikri ile “rahatlattı”. ve sixtus haklıydı. sixtus başı kesilerek öldürülmüştü ve lawrence da muhtemelen aynı sonu bekliyordu. ama st. lawrence’ın kaderi, kor bir ateşte, canlı olarak yavaş yavaş yakılmak oldu. azizlerin kroniklerini sonradan tutan güruh tarafından, yavaşça işkenceye maruz kaldığı, modern bir aksiyon filmi kahramanı tarzında sakince ölüme gittiği belirtilse de çığlıklarının da çok çıktığı belirtilmekte. isa'ya, "beni öbür tarafa al, ben bu tarafta yeterince yandım, orada huzura ereceğim." diye yakarır.
Sadık bir protestan ve iman savunucusu olan kraliçe i. elizabeth'in saltanatı sırasında askeri ve manevi anlamda olan baskılar yüzünden roma katolikleri yeraltına girmek zorunda kaldılar. york'taki bir protestan kasabın katolik-eşi olan eşi margaret clitherow, cemaatini kraliçeye karşı korumak için elinden geleni yaptı. kitlelerin gizlice evinde toplanmasına izin verdi ve orada rahipleri de barındırdı. margaret, 1583'te yasalaşan bu tür suçlara ölüm cezası uygulayan yeni yasaya karşı gelmiş oldu ve cezası ölümdü. yüz üstü yatırıldı ve üzerine ağır bir kapı kondu. kapının düz yüzeyine de yaklaşık 363 kg'lık (800 pound) ağırlıklar yavaş yavaş konuldu. ölmesi yaklaşık 15 dakika sürdü.
Cassian, 363'te italya, imola'da bir öğretmendi. roma imparatorluğu'ndaki hristiyan zulmü döneminde, pagan öğrencilerin hristiyan öğretmeni olarak, cassian tehlikeli bir durumdaydı. cassian yerel yetkilileri, misyonu ile kızdırmıştı ve imola ahalisi, pagan tanrılarına tapmayı reddeden ve gençlerin aklını bulandıran bu öğretmeni ölüme mahkum ettiler ve infazın uygulayıcıları olarak da cassian'ın öğrencilerini seçtiler. cassian’ın ölümü zalimce oldu: ders verdiği, öğrencileri olan çocuklar, tabletleri ve stiluslarıyla (yazmak için kullanılan sivri uçlu demir aletler) cassian'a saldırdılar ve acı dolu geçen uzunca bir süre boyunca vücudunun her yerinde çok sayıda kesik ve delik açtılar. bu uzun süreç boyunca bilinci yerinde olan cassian, inancı için ölmeye istekli olduğundan dolayı çocukları, vurmaları için teşvik etti.