"Kavuştuğumuz nimetlere şükredebiliyor muyuz?"

İlahiyatçı Yazar Said Arvas, "Şükretmiyorsak veya az şükrediyorsak bunun birçok sebebi var: Birincisi bedâva bulduğumuzdan ve hiç eksik olmayan nimetlerini nimet olarak görmemeye başladığımızdan" dedi.İlahiyatçı yazar M.

İlahiyatçı Yazar Said Arvas, "Şükretmiyorsak veya az şükrediyorsak bunun birçok sebebi var: Birincisi bedâva bulduğumuzdan ve hiç eksik olmayan nimetlerini nimet olarak görmemeye başladığımızdan" dedi.
İlahiyatçı yazar M. Said Arvas, şükretmek ile ilgili bir yazı kaleme aldı. İşte o yazı:
"Kavuştuğumuz nimetlere şükredebiliyor muyuz?
Hazreti Hüseyin buyuruyor ki: "Ya Rabbi, bize nimetler verdin ona şükretmedik. Sıkıntılar hastalıklar ve musibetler verdin, ona da sabretmedik.
Rabbimizin üzerimizdeki nimetleri sayılamayacak kadar çoktur. İçinde bulunduğumuz bunca nimetleri biz istemedik, böyle bir talebimiz de olmadı. Bizim bunlara muhtaç olduğumuz, bunlarsız yapamayacağımız bilindiği için ihsan edildi.
Kavuştuğumuz bunca nimetlere şükrediyor muyuz? İtiraf edelim ki hayır. Rabbimiz de; şükreden kullarım azdır buyuruyor.
Şükretmiyorsak veya az şükrediyorsak bunun birçok sebebi var: Birincisi bedâva bulduğumuzdan ve hiç eksik olmayan nimetlerini nimet olarak görmemeye başladığımızdan.
Hava, büyük nimettir. O olmazsa, hayatta kalmamız mümkün değildir.. Yeryüzünden hava çekilse çok değil, on dakika sonra hepimiz ölürüz. Havayı yaratan, her dakika hayatımızı kurtarıyor. Ne kadar şükretsek yine de azdır.
Oksijenin ne kadar büyük nimet olduğunu, havasız kaldığımızda anlarız. Birisi boğazımızı sıkarsa veya sauna gibi havasız yerde uzun kalırsak o zaman havanın kıymetini anlarız. Ama neye yarar!..
Sıhhatin güzelliğini, sabahlara kadar sancılar içinde kıvrananlar bilir. Gözün değerini âmâ olanlar daha iyi anlar. Kulağın kıymetini de sağır olanlar takdir eder.
Hürriyetin değerini hapistekiler anlar. Hayatın kıymetini mevtâlar bilir. Hiçbir mevta yoktur ki, hayata bir gün dahi olsa dönmeyi istemesin. Salih âmel işleyenler, daha çok sevap kazansınlar, dereceleri daha çok yükselsin diye. Azap içinde olanlar ise, tövbe etmek için dönmeyi çok arzu ederler ama bu imkân hiç kimseye verilmemiştir ve verilmez de.
Mahşerdekiler diyecekler ki: "Ya Rabbi biz her şeyi gördük ve anladık, bize bir fırsat daha tanısan, tekrar dünyaya döndürsen, bu defa çok iyi olacağız, neyi emretmişsen onları yapacağız, neyi haram kılmışsan onlardan da uzak duracağız."
Bu isteklerine melekler cevap verecek: "Ahmak adam! Sen dünyadan gelmiyor musun? O zaman yapsaydın ya!"
Su olmazsa yaşayamayız. Hayatımız onunla devam ediyor. Suyun ne kadar büyük nimet olduğunu susadığımız zaman anlarız. Susamak da, oruçla, hele uzun ve sıcak günlerde tutulan oruçla meydana gelir.
Oruç tutmakla melekler gibi oluyoruz. Malum onlar da yemezler, içmezler.
Rabbimizin şükrünü hakkı ile yapmamız mümkün değildir. Nimetlerin O’ndan olduğunu bilmemiz kâfidir.
Bu haftaki yazımızı Hazreti Hüseyin’in çok güzel bir sözü ile bitirelim. Buyuruyor ki: "Ya Rabbi, bize nimetler verdin ona şükretmedik. Sıkıntılar hastalıklar ve musibetler verdin, ona da sabretmedik. Şükretmedik diye nimetlerini kesmedin, sabretmedik diye de sıkıntılarımızı devam ettirmedin. Sen kerimsin, kerimden kerem meydana gelir..."
Büyüklerin sözü, sözlerin büyüğüdür..."

Reklam
Reklam