"Kayıp trilyon davası" nedir?

ANKARA (ANKA) – Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında "yargılanabilir" kararının çıkmasına neden olan "Kayıp Trilyon" davası Refah Partisi'nin kapatılması davasıyla ortaya çıkan hukuki süreci tanımlamak için kullanılıyor.

Anayasa Mahkemesi "Milli Görüş"ün SP ve FP'den önceki partisi RP'yi 28 Şubat sürecinden sonra, 1998'de kapatınca, yöneticilerden elde bulunan Hazine yardımını devlete iade etmeleri istendi. Ancak RP yönetimi paranın örgütlere gönderilerek harcandığını ileri sürdü ve parayı vermedi. Müfettişlerin yaptığı incelemelerde ise Hazine'ye iade edilmesi beklenen, o günün parasıyla 1 trilyon liranın (bugün 1 milyon lira) "sahte belgelerle harcanmış gibi gösterildiği" ortaya çıkarıldı.
Olayı ortaya çıkaran Maliye Müfettişleri örgüte para aktarımında kullanılan makbuzların sahte olduğunu belirlediler ve olayın yargıya intikal etmesi üzerine Yargıtay Başsavcılığı suç duyurusunda bulundu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da dava açtı.

Reklam
Reklam

"Kayıp Trilyon Davası"nda RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan, "özel belgede sahtecilik" suçundan 2 yıl 4 ay hapse mahkum oldu. Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi, 68 RP yöneticisini de 1 yıl ile 1 yıl 2 ay arası hapisle cezalandırdı. Yargıtay kararı onayınca hukuki çark tamamlandı. Ancak eski RP Genel Başkan yardımcıları İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül hakkında, devamlı dokunulmazlık altında oldukları için ceza davası açılmadı. Necmettin Erbakan hakkında verilen ceza yüz kızartıcı bir suç nedeniyle alındığı için Erbakan'ın siyasi yaşamının bittiği varsayıldı. Erbakan ev hapsi ve af sürecinden sonra siyasi haklarına yeniden kavuştu.

2000'li yıllarda Maliye Bakanlığı ise ve Hazine yasal faizi 11 milyon lirayı bulan kamu zararının parti yöneticilerinden alınması için Abdullah Gül, Necmettin Erbakan ve Abdülkadir Aksu gibi isimlerin de bulunduğu 88 kişi hakkında alacak davası açtı. Kayıp Trilyon Davası'nda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkındaki evrak tefrik edilip, dokunulmazlığı bulunduğu için işleme konulmadı. Gül milletvekilliği süresince dokunulmazlığını korudu ancak Cumhurbaşkanı seçildikten sonra hakkındaki dosyanın akıbeti tartışıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Abdullah Gül hakkında gönderilen bu dosyayla ilgili takipsizlik kararı verdi. Başsavcılık Cumhurbaşkanı Gül hakkında "yasal imkansızlık" nedeniyle, yani kanıt ve unsurlar olmadan soruşturma yapılamayacağı gerekçesiyle soruşturmaya yer olmadığına karar verdi.

Reklam
Reklam

Buna itiraz edilirken son karar Sincan Birinci Ağır Ceza Mahkemesi'nden geldi. Abdullah Gül için "yargılanması gerekir" kararının çıktığı Mahkeme özetle "kamu hukukunda ‘dokunma' kural olduğu için milletvekilleriyle kıyas yapılarak Cumhurbaşkanı için ‘soruşturulamaz' kararı verilmesi yanlıştır" sonucuna ulaştı. Anayasa'da cumhurbaşkanlarının bu tür soruşturmalarının nasıl yapılacağı konusunda boşluk bulunduğu, Anayasa değişikliğine gidilmesi de önerildi.