Kansersiz Yaşam Derneği Başkanı Dida Kaymaz, Türkiye’deki kanser hastalarının yabancı ülkelerdeki hastalara göre dezavantajlarının bulunduğuna dikkat çekerek, “Hasta, doktorla konuşamıyor, onkopsikolojik destek almıyorlar, herhangi bir beslenme desteği verilmiyor. Toplum çok bilinçsiz. Kanser sürecinde hastaların, hasta yakınlarının en büyük ilacı; doğru bilgi” dedi.Dida Kaymaz, henüz 27 yaşındayken yüzleşti kanser hastalığıyla. Önce mide, ardından kolon, akciğer ve karaciğer kanserine, son olarak da beyin tutulumuna yakalandı. Doktorların 6 ay ömür biçtiği Kaymaz, sadece kendi kanseri ile değil, kanserin kendisi ile savaşmaya karar verdi ve 2010 yılında ‘Kansersiz Yaşam Derneği’ni kurdu. Dida Kaymaz, kurduğu ekibi ile birlikte 5 yılda 193 bin kişiye ulaşarak kanser konusunda bilinçlenmelerini sağladı. 9 buçuk yıl süren mücadelenin ardından kanseri yenen Kaymaz, dernek olarak kansersiz bir dünyanın mümkün olduğuna inandıklarını söyledi.“TÜRKİYE’DE HER KANSER HASTASI KÜÇÜK BİR ONKOLOG GİBİ”Dida Kaymaz, İtalya’da 4.5 yıl süren tedavinin ardından Türkiye’ye döndüğünü ifade ederek, “İtalya’nın eski sağlık bakanı doktorumdu. Dört buçuk yıl sonra Türkiye’ye geldiğimde Türkiye’deki kanser hastalarının orada yaşayan kanser hastalarına göre dezavantajlarını gördüm. Hasta, doktorla konuşamıyor, onkopsikolojik destek almıyorlar, herhangi bir beslenme desteği verilmiyor. Toplum çok bilinçsiz. Her kanser hastası küçük bir onkolog gibi birbirine tavsiyelerde bulunuyor. Bu mücadelenin ortasında mücadelede iyi gitmeye başlayınca ben ne yapabilirim düşüncesiyle 9 kişilik bir ekiple birlikte Kansersiz Yaşam Derneği’ni kurduk. Bu ekibin içindeki herkesin ailesinde bir kanser hikayesi geçmişti. Bu derneği kurduktan sonra eski İtalya Sağlık Bakanı Umberto Veronesi’nin başkanı olduğu Umberto Veronesi Vakfı’nın Türkiye temsilciliği Kansersiz Yaşam Derneği’ne verildi. Böylelikle birlikte Türkiye’de bilimsel alt yapısı olan Avrupa’daki projeleri Türkiye’de getirip gerçekleştirme hakkına sahip olduk” diye konuştu.Kanser sürecinde hastaların ve hasta yakınlarının en büyük ilacının doğru bilgi olduğunu vurgulayan Dida Kaymaz, doğru bilgi insanlara ulaştığında önlemini aldığını belirtti.Kaymaz, dernek olarak iki misyon belirlediklerini ifade ederek, “Bunların biri sağlıklı insanlar nasıl sağlıklı kalabilir konusunda eğitimler, diğeri ise kanser hastalarının yaşam kalitesini nasıl yükseltebiliriz. Kanser hastalarının yaşam kalitelerini yükseltme konusunda bireysel yardımdan çok Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği ile hastaneleri yenilemeye başladık. Bu tarafı yenilendikten sonra yatan hastaların durumu çok daha içler açısı şu anda. Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği ile birlikte Sağlık Bakanlığı’ndan yardım toplama izniyle diğer tarafta yatan hasta servisini yeniliyoruz” dedi.“KANSER HASTASININ YAKINI AĞIR DEPRESYONA GİRİYOR”Bilim Günleri Projesi ile 9 bin 370 tane ilköğretim öğrencisine eğitim verdiklerinin altını çizen Kaymaz, şöyle devam etti:“Biz İstanbul merkezli dernek olduğumuz için bunu Türkiye’ye yaymanın tek yolunun mobil bir konferans salonundan geçtiğini karar verdik ve mobil eğitim TIR’ını yaptık. Bu TIR’ın içinde 80 kişilik eğitim salonu var. Gittiğimiz her yerde ayaklı bir konferans salonu ile gitmiş oluyoruz. Günde beş tane eğitim veriyoruz. İlk eğitim hiç kimsenin anlamını bilmediği kanser nedir, ne değildir. Hepimiz kanseri iyileşemez bir hastalık olarak adlandırıyoruz veya baş edemediğimiz her şeye ‘kanser’ diyoruz. Kanser günümüzde kronik bir hastalık oldu ve tedavi edilebilir bir hastalık. Bunda erken tanı ve tedavinin önemi çok yüksek. Bununla yaşanabileceği, bunun ne demek olduğu, bununda sağlıklı bir insanın bünyesinde olan bir hücre olduğunu, bağışıklık sistemiyle çok doğru orantılı olarak hastalığa dönüşebildiği anlatıyoruz. Biraz stres düzeyinden bahsediyoruz. İkinci eğitimde en çok yalnız kalan kanser hastasının yakınları, kanser hastasına o kadar ilgi var ki, yapılan analizler kanser hastasının iyileştikten sonra, yakını yüzde 97 ağır depresyona giriyor. Bu da kanser hastası ve yakınlarını bu süreçte gerçekten kurtarıcı olabilecek tüyolar veriyor. Sonra küçük bir etkinliğimiz var. Ardından cinsel yollardan bulaşan hastalıklar ve rahim ağzı kanseri, onun ardından meme sağlığı anlatıp bir günü bitiriyoruz. Günde 200 kişiye ulaşıyoruz. Bu eğitimlerde bizim için en önemlisi kendi yolumuzda inandığımız ve güvendiğimiz doktorlarla hareket edebilmek, Adana’da bunu Acıbadem Hastanesi’nin önemli doktorları ile gerçekleştiriyoruz.”“200 BİN KİŞİYE ULAŞMAYI PLANLIYORUZ”5 yılda 193 bin kişiye ulaştıklarına dikkat çeken Kaymaz, “Bu genç bir dernek için kolay bir sayı değil. Bu mobil eğitim TIR’ları ile birlikte bu rakamı 200 bin yapıp evimize dönmeyi planlıyoruz. Bundan sonra ki rotamız Doğu ve Güneydoğu olacak. Ondan sonra Karadeniz’e gitmek istiyoruz. Planımız bundan sonraki illerde bir TIR’da eğitim verip, diğer TIR’da tarama yapabilmek. İki tane TIR’ımız var. Bir tane hazır bekleyen tarama TIR’ımız var. Fakat Sağlık Bakanlığı henüz sivil toplum örgütlerinin tarama yapmasına izin vermiyor. İnşallah izini alırsak bir taraftan eğitim verip diğer tarafta insanları tarayabileceğimiz bir yolculuk yapacağız” şeklinde konuştu.Eğitim TIR’ının 700 bin liraya mal olduğunu kaydeden Kaymaz, “Nilüfer hanım bizden tek kuruş para almadan, İstanbul’da bir gece düzenledi. Bu gecede ücretsiz sahneye çıktı ve biletlerini sattık. Bu geceden elde ettiğimiz gelirle bu TIR’ı alabildik. TIR çok değerli bizim için. 700 bin lirayı bugün bir araya getirmek bir sivil toplum için çok kolay değil. Çıkan sonuçtan memnunuz, her gittiğimiz ilde TIR’a bakıp; ‘Bizim mi bu’ diyoruz. Nilüfer hanıma buradan teşekkür etmek istedim. İnsanı motive eden bir duygu, inşallah 82 ilde de oluruz ve Türkiye’yi tamamladık diyebiliriz” dedi.“BEN X-RAY CİHAZLARINDAN GEÇMİYORUM”Kaymaz, ‘Eğitim YaşaTIR Projesi’nin amacının, sosyoekonomik durumu iyi olmayan insanları bilgilendirmek, erken teşhisin önemini anlatmak ve erken teşhise ulaşabilmeleri için ihtiyaçları olan tüm bilgileri sunmak olduğunu söyledi.Kanserin, bağışıklık sisteminin zayıfladığında, hasar gördüğünde ve vücutta olan kanser hücrelerinin oksijensiz kalarak kontrolsüz çoğalmaya birlikte oluşan bir hastalık olduğunu hatırlatan Kaymaz, şunları kaydetti:“Bu noktada bağışıklık sistemini birebir etkileyen her şey kansere etken olabilir. Genetik faktörlerin rolü de çok büyük. Bir takım kanserlerde var, bir takım kanserlerde yok. Bir kişinin ailesinde genetik bir kanser varsa mutlaka bu kişinin taramalara 38-40 yaşından itibaren başlaması gerekiyor. Kadınlarda meme kanseri yaşı 15 yaşa düştü. İnsanların bilinçli ve özgür iradesiyle birlikte korunabilmek için yapabileceği çok önemli şeyler var. Ben alışveriş merkezlerinde x-ray cihazlarından geçmiyorum. Bunun bir vatandaşlık hakkım olduğunu söylüyorum. X-ray cihazından geçtiğinizde aldığınız radyasyon, burada Londra’ya uçarken aldığını radyasyonla eş değerde, bu bile aslında kendini korumak için bir hak.”“9.5 YILLIK SÜRECİ 180 İSİMLİ KİTAPTA TOPLADIM”Benim için önemli olan 9.5 yıllık süreci 180 isimli bir kitapla toparladım ve insanlarla paylaştım. Kitabı okuyabiliyor muyum? Bazen okuyamıyorum o kadar çok acı çekmişim ki bugün karşınızda görüldüğü gibi kolay değil. Kanser hastası bir peri masalı değil, gittiğimiz illerde de insanlara bu çok kolay ve şahane olacak demek için gitmiyoruz. Bu gerçekten çok zor bir süreç. Bu kitapta insanlara kendi içsel huzurum ve rahatlığım ile birlikte ulaşabildiğimi düşünüyorum. Dernek başkanısın ‘6 ay yaşayacaksın’ dediler ve hala ölmediniz. İnsanlar sizden şunu bekliyor; ben bir şey mi yedim iyileştim, ben bir şey mi içtim iyileştim. Hayır, bu böyle değil, bu kolay bir yol da değil. İçimde yaşadığım dezavantajları ve avantajları bu kitapta topladım” dedi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz