“KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı” çözüm sürecinin başarıya ulaşması için üç talep öne sürdü.
Açıklamada, “2007 Mayıs’ında AKP hükümeti hem PKK’yi hem asker-sivil bürokrasiyi idare etme politikasını sürdüremeyeceğini görerek Dolmabahçe mutabakatıyla PKK’nin tasfiye edilmesi konusunda Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’la anlaşmışlardır. AKP’nin ve siyasal İslam’ın devlet içine alınması bu mutabakat sonucu gerçekleşmiştir” iddiası da yer aldı.
KCK, İlker Başbuğ ile Başbakan Erdoğan arasında “PKK’ya yönelik tasfiye harekâtının güçlendirilmesi için devletin çok teşhir olduğu dil ve kültür alanında bazı yumuşamalara gitme” konseptinde mutabık kalındığını iddia etti.
“KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı” çözüm sürecinin başarıya ulaşması için üç talep öne sürdü. Kandil, taleplerini "Kürtlerin varlığının, kimliğinin, Kürt kültürünün anayasal ve yasal güvenceye alınması, Kürt kimliğiyle düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün tanınması", "Kürtlerin bir toplum olarak kabul edilmesinin gereği özyönetiminin, yani demokratik özerkliğinin kabulü" ve "Her düzeyde anadilde eğitiminin kabul edilmesi" olarak açıkladı KCK çözüm sürecinde gelinen aşamaya ilişkin tutumunu bir deklarasyonla açıkladı.
28 ŞUBAT VE DOLMABAHÇE
Açıklamada, tarihi panorama da çizilirken, 28 Şubat sürecinde bazı aracılarla çözüm mesajları gönderildiğini belirtildi. Açıklamada, “2007 Mayıs’ında AKP hükümeti hem PKK’yi hem asker-sivil bürokrasiyi idare etme politikasını sürdüremeyeceğini görerek Dolmabahçe mutabakatıyla PKK’nin tasfiye edilmesi konusunda Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’la anlaşmışlardır. AKP’nin ve siyasal İslam’ın devlet içine alınması bu mutabakat sonucu gerçekleşmiştir” iddiası da yer aldı.
KCK, İlker Başbuğ ile Başbakan Erdoğan arasında “PKK’ye yönelik tasfiye harekâtının güçlendirilmesi için devletin çok teşhir olduğu dil ve kültür alanında bazı yumuşamalara gitme” konseptinde mutabık kalındığını iddia etti.
KANDİL’İN DEKLARASYONU
Kandil’in ANF’de yayınlanan “deklarasyonu”nda üç temel talep iletildi. Kürt kimliği ve kültürünün anayasal güvenceye alınması, demokratik özerkliğin tanınması ve anadilde eğitimin kabul edilmesini isteyen KCK İmralı’daki Öcalan’ın 21 Mart Nevruzu’nda ortaya koyduğu açıklaması çerçevesindeki bir çözümden yana olduğunu belirtti. 12 sayfalık “Deklarasyon”dan bazı bölümler şöyle:
12 EYLÜL'E BAKIŞ
12 Eylül öncesi binlerce kadro ve sempatizanı, yüzbinlerce taraftarı olan bir hareket (PKK) ortaya çıkmıştır...
-Türkiye’deki devrimci demokrasi hareketinden, özellikle de PKK öncülüğündeki Kürdistan Özgürlük Mücadelesinin yükselişinden kendi sonlarını gören kültürel soykırımcı sömürgeci güçler, 12 Eylül 1980’de faşist bir askeri darbe gerçekleştirdiler. Bu askeri darbeyle PKK’nin kökünü kazıyıp Kürt halkının özgürlük umudunu dirilmeyecek biçimde tarihe gömmek istediler. Sadece PKK kadro ve sempatizanlarını zindanlara doldurmadılar, tüm Kürdistan’ı bir zindan haline getirdiler. Bu kök kazıma harekâtı ve zulmüne karşı PKK kadro ve sempatizanları zindanda direnirken, PKK Önderliği ve kadroları da Ortadoğu alanında her koşulda direnecek bir örgüt yaratma mücadelesi verdiler.
TURGUT ÖZAL
-1993 yılında Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Kürt sorununun askeri yöntemlerle çözülemeyeceğini anlamış, Kürt Halk Önderine mesaj ileterek, ateşkes olursa siyasi yollardan çözüm arayışı içine gireceğini belirtmiştir. Önder Apo, siyasal çözüm yoluna şans vermek için 1993 Mart’ında tek taraflı ateşkes ilan etmiştir. Ancak Önder Apo’ya mesaj ileten ve siyasal çözüm yöntemini devreye koymak isteyen Turgut Özal bizzat devlet içindeki çözüm istemeyen güçler tarafından katledilmiştir. Turgut Özal’ın katledilmesiyle birlikte Önder Apo’nun demokratik çözüm girişimi sonuçsuz kalmıştır.
ERBAKAN
Önder Apo 1995 Aralık ayında Refah Partisinin iktidar ortağı olmasından sonra Necmettin Erbakan’dan gelen mesaj üzerine yeniden tek taraflı ateşkes ilan etmiştir. Ancak devlet imha operasyonlarından vazgeçmeyince bu ateşkes uzun sürmemiştir. Necmettin Erbakan’ın bu yıllarda gönderdiği mesajlara hep sıcak bakılmıştır. Eğer adımlar atılırsa olumlu karşılık verme yaklaşımı içinde olunacağı mesajı iletilmiştir. Ne var ki derin devlet Erbakan’ı da 28 Şubat muhtırasıyla etkisiz hale getirmiştir.
28 ŞUBAT SÜRECİNDE ARACILAR GİTMİŞ
Türk devleti 1997 ve 1998 yıllarında bazı aracılarla mesajlar göndermiş olsa da, bunların mücadeleyi durdurup oyalama ve zaman kazanarak Özgürlük Hareketi’ne yönelik tasfiye harekatları yapmak için yapılan girişimler olduğu 1998 9 Ekim komplosuyla netleşmiştir.
DOLMABAHÇE GÖRÜŞMESİ- -(2004’te)
AKP, kimi Kürt siyasetçilerini kullanarak Kürt Özgürlük Hareketi’ni bölme ve zayıflatma girişimlerinde bulunsa da PKK içindeki tasfiyeci-provokatif girişimler gibi bu tür girişimler de sonuçsuz kalmıştır. -1 Ekim 2006’da ilan edilen ateşkese de olumlu bir karşılık verilmemiştir. Hatta devlet içindeki derin güçler tarafından Kürt Halk Önderine yönelik zehirleme girişiminde bulunulmuştur. 2007 Mayıs’ında AKP hükümeti hem PKK’yi hem asker-sivil bürokrasiyi idare etme politikasını sürdüremeyeceğini görerek Dolmabahçe mutabakatıyla PKK’nin tasfiye edilmesi konusunda Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’la anlaşmışlardır. AKP’nin ve siyasal İslam’ın devlet içine alınması bu mutabakat sonucu gerçekleşmiştir.
BAŞBUĞ-AK PARTİ ANLAŞTI İDDİASI
Bu mutabakat sonucu AKP 2007 22 Temmuz seçimlerinde yeniden iktidar olduktan sonra PKK’yi tasfiye etme konseptinin dış ayağı da 5 Kasım Erdoğan-Bush görüşmesiyle oluşturulmuştur. Bu ortamda 2008 Zap harekatı başarısızlıkla sonuçlanınca AKP hükümeti ile asker-sivil bürokrasi arasında PKK’yi tasfiye etmede yeni bir konsept benimsenmiştir. İlker Başbuğ ile Başbakan Erdoğan arasında mutabık olunan bu konsepte göre PKK’ye yönelik tasfiye harekâtının güçlendirilmesi için devletin çok teşhir olduğu dil ve kültür alanında bazı yumuşamalara gitmek gerekecektir. Kürtçe televizyonunun açılması gibi konuların 29 Mart 2009 yerel seçimleri öncesi gündeme gelmesi bu nedenledir. Bu süreç aynı zamanda Oslo görüşmelerinin yürütüldüğü süreçtir. Oslo görüşmeleriyle birlikte çatışmasızlık da sağlanmıştır.
-Açıklanan paket başta Kürtler olmak üzere demokrasi güçlerinde hayal kırıklığı yaratmıştır... Alevi örgütlenmeleri paketi kendileri ve genel demokratikleşme açısından değerlendirdikleri için biz bu deklarasyonda bu konuyu değerlendirmedik.
ANDIMIZ
İçeriğinin Kürtlerin ve demokrasi güçlerinin taleplerini karşılamadığı açıktır. Öyle ki Akil İnsanların hazırladığı raporlar dahi ciddiye alınmamıştır. Sadece başta Kürtler olmak üzere kamuoyunda teşhir olmuş, meşruiyeti kalmamış ve kendileri açısından da kambur hale gelen ‘andımız’ gibi ırkçı ve çağ dışı uygulamaları kaldırarak Kürt halkı ve demokrasi güçlerinin demokratik çözüm taleplerinin savuşturulmak istendiği görülmektedir... AKP’liler ve yandaşları dışında hiç kimse bu paket demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü için önemli bir adımdır dememiştir.
PKK, KCK, BDP İLİŞKİSİ
PKK, KCK ve BDP Kürtlerin tümünün olmasa da, Kürtlük bilincinde olan, Kürtlük adına talepleri olan toplumun çok önemli bir bölümünü temsil etmektedir. Onlarca yıldır siyasi alanda yaşananlar bu gerçekliği kanıtlamıştır. Bu açıdan Önder Apo’nun, PKK’nin, KCK’nin ve BDP’nin Kürtleri büyük oranda temsil ettiği inkar edilemez gerçekliktir. -Eğer bir süreçten ve Kürt sorununun çözümünden söz edilecekse bunun iki taraflı irade, müzakere ve mutabakatla gerçekleşmesi gerektiği herkes tarafından takdir edilecek temel bir yöntemdir.
Türk devletiyle yıllardır görüşmeler yapılmaktadır. Kürt Özgürlük Hareketi Türk devleti ve AKP hükümetinin oyalama ve zaman kazanma için bu görüşmeleri yaptığını bilmesine rağmen zaman içinde yaklaşımları değişir düşüncesiyle sorun yapmamıştır.
"3 TEMEL TALEP"
Kürt sorununun içerik olarak çözülmesinin temel koşulları vardır. Bu temel talepler karşılanmadan ayrıntıda konuşulan ve yapılanlar hiçbir anlam ifade etmez. Bu temel talepler, parametreler ve koşullar bellidir. Bunlar birbirinden koparılmayacak biçimde bir bütünü ifade ederler.
Birincisi: Kürtlerin varlığının, kimliğinin, Kürt kültürünün anayasal ve yasal güvenceye alınması, Kürt kimliğiyle düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün tanınması.
İkincisi: Kürtlerin bir toplum olarak kabul edilmesinin gereği özyönetiminin, yani demokratik özerkliğinin kabulü.
Üçüncüsü: kültürel soykırımla yok edilmek istenen bir halk olmasından dolayı her düzeyde anadilde eğitiminin kabul edilmesidir.
Bunların nasıl somutlaşacağı ve pratikleşeceği ise tartışma, müzakere ve mutabakatla belirlenir.
ALAVERE DALAVERE KÜRT MEHMET NÖBETE...
-Kürtleri muhatap almadan, siyasi iradesini tanımadan, dolayısıyla müzakere yapılmadan da bu sorun çözülür demek, en başta da Kürtleri kandırmak, oyalamak anlamına gelir. Bunun da ‘Alavere dalavere Kürt Mehmet nöbete’ yaklaşımının günümüzdeki pratikleşmesi olduğu açıktır.
TEORİK YENİLENME VE PARADİGMA DEĞİŞİKLİĞİ BU YÖNLÜ ÇÖZÜMÜ KOŞULLAMAMAKTA...
Kürt Özgürlük Hareketi olarak demokratik siyasi çözümden yanayız. Her zaman da tercihimiz bu yönlü olmuştur... Kürt Özgürlük Hareketi’nin teorik yenilenmesi ve paradigma değişikliği de bu yönlü çözümü koşullamaktadır. Eğer Kürt sorununun çözüm diyalektiği ve gerekleri yerine getirilmez, bugünkü tutumda ısrar edilir ya da bugünkü tutum farklı biçimde sürdürülmek istenirse Hareketimiz bu durumu değerlendirecek, teorik çizgimiz ve paradigmamız doğrultusunda özgür ve demokratik yaşamı kendi iradesi, gücüyle yeni yol ve yöntemlerle gerçekleştirme yoluna gidecektir.
ULUSLARARASI GÜÇLERE ÇAĞRI
Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi tüm Ortadoğu’yu ve dünyayı da doğrudan etkileyecek karaktere sahiptir. Bu nedenle ilerici demokratik insanlığı ve sorumlu uluslararası güçleri de Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi konusunda Kürt halkı ve demokrasi güçlerinin yanında yer almaya çağırıyoruz.”