Sputnik'in haberine göre ABD'deki Dartmouth Üniversitesi Geisel Tıp Okulu'ndaki araştırmacılar, kedi dışkısındaki öldürücü bir parazitin kanser tedavisinde kullanılabileceğini tespit etti.
Yalnızca kedi kakasında bulunan toxoplasma gondii isimli parazit, toksoplazmos ve şizofreni gibi hastalıklara yol açıyor. Ancak ABD'li araştırmacıların gerçekleştirdiği ve PLOS Genetics dergisinde yayınlanan son çalışmada, bu kötücül parazitin yumurtalık kanseri tedavisinde etkili olabileceği belirtiliyor. Yani şizofreni hastalığına yol açan bir parazit kanserimize çözüm olabiliyor. Açıklamaları ise kısaca; parazitin salgıladığı proteinlerin bağışıklık sisteminin kanserli hücreleri yok etmesini kolaylaştırdığı yönünde.
Daily Mail'e konuşan araştırma ekibinden Prof. David Bzik, parazitteki proteinlerin kullanımının bağışıklık sistemini kontrol eden önemli mekanizmaları harekete geçirebileceğini söyledi. Öte yandan bu parazit kullanılarak oluşturulan bir aşının da fareler üzerinde denendiğinde yalnızca yumurtalık kanseri değil göğüs, böbrek, akciğer ve karaciğer kanserli hücrelere de etki ettiği de gözlemlenebiliyor.
Kısaca bu gelişmeler özellikle tedavisi bir türlü bulunamayan kansere kedi kakasının iyi gelebileceği yönünde somut deneyler mevcut.
Aslında kedi kakasındaki keramet sadece tıbbı ilgilendirmiyor
Luwak adındaki bir kahve (yakın zamanda dünyanın en pahalı kahvesi olarak gösteriliyordu) kedi kakasından yapılıyordu.
Her yıl yalnızca 300 kg üretilebilen kahve, Misk kedisinin Luwak kahvesinin çekirdeklerini henüz yetişmemişken yemesi ve ardından bu çekirdekleri çiğneyemediği için direk yutmak zorunda kalmasıyla yapılıyor. Böylelikle hayvanın sindirim sistemindeki enzimlerin birleşimiyle dışa vurulan dışkıdan dünyanın en pahalı kahvesi üretiliyor. Yani iğrenerek kokladığımız kakanın 500 gramı ülkemizde 350 TL'ye satılıyor.
Peki tek kerametli dışkı kedilerin mi?
Aslında dışkıların dünya ve insan için yararlı olduğunu en basitinden gübrelerden bile anlayabiliriz. Ancak bazı hayvanların dışkıları doğaya insanoğlundan daha fazla yarar sağlıyor.
BBC'de yayınlanan bir haber dışkının hem tarihsel açıdan hem de çevre ve besin bakımından sağladığı yararları anlatıyor.
ABD'deki Vermont Üniversitesi'de görev yapan biyolog Joe Roman "balinalar son kez dalmadan önce yüzeye çıkıp dışkılarını bırakır" açıklamasında bulunuyor. Bu nitrojen, demir ve fosfor bakımından zengin dışkı somon balıklarının temel besinleri arasında. Bu balığı avlayan deniz kuşları da bu besinleri kıyıdaki yavrularına taşıyor. Bu yavrular ise ayı gibi hayvanlar tarafından yeniliyor. Yani kısaca bir dışkıyla denizden karaya ulaşan geniş bir besin zinciri oluşuyor.
Çevre koruma ve dışkının araştırılması konularına gelecek olursak...
En iyi koku cihazından bile daha sağlam burunları olan av köpekleri, dışkı koklama konusunda eğitiliyor ve bu sayede hangi yabani hayvanın nerede olduğu saptanabiliyor. Bu uygulama yabani hayvanları avlamak için değil yaşam şartlarının incelenmesi için gerçekleştiriliyor.
Salford Üniversitesi'nden biyolog Robert John Young hayvan dışkılarını, eski mikroskop yöntemleri yerine yeni genetik testlerde kullanarak çok daha kapsamlı bilgiler ediniyor. Young bu sayede bazı Güney Amerika maymun türlerinin sayısını artırmak için bilgi topluyor. Aynı zamanda bu hayvanların DNA dizinleri de elde ediliyor. Babalarının kim olduğu ve renk körü olup olmadıklarına dair bilgiler de edinilebiliyor.
Young'un araştırmaları haricinde dışkıdaki hormon seviyelerine bakılarak hayvanların stres durumu ya da dişilerin yumurtlama dönemlerini tespit edebilmek mümkün. Yani bugün kokusundan rahatsız olduğumuz, görüntüsünden irite olduğumuz dışkı, ekosistem oluşturabiliyor, yeni türleri sınıflandırabiliyor, kahve yapabiliyor, hatta kansere bile çözüm olabiliyor...
Peki ya insan dışkısı ne yapıyor?