PARİS (İHA) - Keldani asıllı yazar Sabri Atman, Ermeniler'den önce Keldaniler'in Türkler tarafından soykırıma uğradığını öne sürerek, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda 'soykırım suçu bulunduğunu' iddia etti. 1915'deki mantalite ve düşünce tarzının Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerinde bugün de devam ettiğini ileri süren Atman, "Türkiye, 89 yıl önceki soykırım için özür dilemelidir" dedi. Atman, Türkiye'nin Kürtler'den korktuğunu da öne sürerek, "Önümüzdeki 20 yıl Irak ve Suriye Kürtleri'nin birleşmesini istemiyorlar. Bizi müzelere yerleştirmek istiyorlar ve kafalarındaki senaryolar da hazır. AB'ye girme arefesinde dışarıya, 'Bakın aramızda Hıristiyanlar da var. Gül gibi geçinip gidiyoruz' diyorlar" diye konuştu.
Yazar Sabri Atman, Fransa'nın başşehri Paris'in yakın banliyösü Sarcelles'deki Keldani Derneği'nde Türkçe verdiği konferansta, Ermeniler'den önce Keldaniler'in soykırıma uğradıklarını öne sürdü. Pek çok ülkede, bu konuyla ilgili konferanslar ve aktiviteler düzenlendiğini vurgulayan Atman, "Büyük bir gelişim bu. Sadece 23 Nisan'larda değil, senenin 12 ayında bu tür faaliyetlerle karşılaşmak mümkün" dedi.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NE 'SOYKIRIM' SUÇLAMASI Atman, 19 Ekim 1923 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, 'katliam üzerine kurulduğunu' ileri sürerek, "1915'de yüz binlerce insan öldü demek yeterli değildir. 1915'de İttihat ve Terakki Partisi niçin Hıristiyanlar'ı katletmek istedi? Bu olay, kimliğimizi nasıl etkiledi? Kürtler'in ve Almanya'nın oynamış olduğu rol nedir? İslam'ın rolü ne olmuştur? Soykırım demek yeterli değil, ispat etmek gerek. Konferansta hepsini deşemeyiz. Bu konularda doktora tezleri gerekir. Bu konuda çalışan yüzlerce insan var" diye konuştu.
Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerinin, soykırımı kabul etmeden AB'ye girmek istediklerini savunan yazar Sabri Atman, "AB'de 300 bine yakın Ermeni yaşıyor. Ve ne yazık ki 1915'deki mantalite ve düşünce tarzı, Türkiye Devleti'nde dün olduğu gibi bugün de devam ediyor" ifadelerini kullandı.
Atman, bundan bir kaç ay önce Hürriyet Gazetesi'nde, yüksek rütbeli bir askerin, (Ülkemizde bazı parazit düşünür ve yazarlar var Bu ülkenin tek ulus, tek bayrak olduğunu kavrayamamışlardır. Ulusumuzun bu şekilde kalacağını anlayamamış bazı parazitler vardır) şeklindeki sözlerinin yer aldığını hatırlatarak, "Sizce, böyle bir düşünce ile 1915 arasında bir fark var mı?" diye sordu.
'KATLİAM BİLEREK YAPILDI' Türkiye'de bazı gelişmeler olduğunun da göz ardı edilemeyeceğini kaydeden Keldani asıllı yazar Sabri Atman, "Dünyada değişmeyen tek şey vardır, o da değişmektir. 1915'de bilerek katlettiler. Bugün sadece 10 bin Asuri, Süryani ve Keldani kaldı. Şimdi başka telden çalıyorlar. Bunun bazı nedenleri var. Türkiye Cumhuriyeti'nin tepesindeki yöneticiler kendilerini düşünüyor. 10 bin Keldani'nin hiç kimseye zararı olamaz artık" diye konuştu.
Atman, Türk Devleti'nin tepesindeki insanların, (Asuriler bizim mozaiğimizdir, zenginliğimizdir) ve (Köylerinize dönün) dediklerini ifade ederek, "Türkiye Cumhuriyeti'nin yönetici sınıfı, bizim geldiğimiz bölgeye yatırım yapmak istiyor. Fakat istikrar olmadığı için hiç bir işveren gitmiyor. Ekonominin işlemesi bu bölgeye gelen turistlerdendir" dedi.
Türkiye'nin Kürtler'den korktuğunu öne süren Atman, "Önümüzdeki 20 yıl Irak ve Suriye Kürtleri'nin birleşmesini istemiyorlar. Bizi müzelere yerleştirmek istiyorlar ve kafalarındaki senaryolar hazır. Türkiye, AB'ye girmek istiyor. Ve dışarıya, 'Bakın aramızda Hıristiyanlar da var. Gül gibi geçinip gidiyoruz' diyorlar" diye konuştu.
Atman, Türkiye'nin, 1915'deki soykırım için özür dilemesi gerektiğini savunarak, "Bu özür, gelecekte aynı şeyi yapmayacağının garantisi olur. Aksi takdirde böyle bir şeyin bir daha gerçekleşmeyeceğinin garantisini kim verebilir? Fransa'ya mı güveneceğiz, Belçika'ya mı, yoksa BM'ye mi?" diye sordu.
1994 yılında Ruanda'da bir soykırım gerçekleştiğini ve olaylarla ilgili olarak yüzlerce kişinin yakalanıp cezaevine konulduğunu hatırlatan Atman, "Oradaki soykırım söz konusu olunca ne diyorlar biliyor musunuz, 'Sözde soykırım'?.. Ve 'sözde soykırım' sözü, Doğu Perinçek ile Emin Çölaşan'ın ağzından hiç eksik olmuyor" dedi.
KELDANİLER HAKKINDA
Bu arada, İHA muhabirinin derlediği bilgilere göre, Hıristiyanlığın bir grubu olan Keldaniler, Asur ve Kalde'nin mirasçısı ve 'Doğu'nun Katolikleri' olarak nitelendiriliyorlar. Keldani, 'Kaldeli' anlamına geliyor. Güneydoğu'daki terör yüzünden Kuzey Irak ve Avrupa'ya büyük çapta göç ettiler. Doğu Katolik Kilisesi'nin kabulü, Kaldeliler'i, Babil-Keldani Katolik Kilisesi'nin çatısı altında topladı. Bugün din merkezleri Kuzey Irak'ın Erbil kentinde bulunan Keldaniler, dört ayrı piskoposluk bölgesinden idare ediliyorlar. Türkiye'den göç eden Keldaniler'in büyük bölümü, kendilerine sığınma yeri olarak Erbil kentini seçmişler. Bu kent, Kalde ülkesinin de ortasında. Şu anda Erbil nüfusunun büyük bölümünü Keldaniler oluşturuyor. Özellikle 'Ain Qawa' semti, tümüyle Türkiye kökenli Keldaniler'den oluşuyor. Keldani-Babil Patrikliği'ne bağlı Metropolitlik burada görev yapıyor. Keldani ayin usulü, Doğu Süryani ayinleri usulü olarak da anılır.
Keldani terimi, Kıbrıs Nasturileri'ni asıl Nasturiler'den ayırmak için ilk kez 1445'te, Papa IV. Eugenius tarafından kullanıldı. Asıl Nasturiler'e de o tarihten sonra Asurlular denildi. 1551'de Nasturiler'in bir kanadı, Patrik Yuhannan Sulaka'nın Katolikliği benimsemesi üzerine Roma'yla birleşti. O tarihten itibaren de bunlara 'Katolik Keldani' ismi verildi.
Babil Patrikliği günümüze kadar varlığını sürdürdü. Önceleri 'Rabban Hodmizd' adlı manastırda bulunan patrikhane saldırı ve göçler sebebiyle Musul, Bağdat gibi şehirlere taşındı. Keldani dili, Urartular'ın konuştuğu ve Hint-Avrupa kökenli olmayan bir dildir. Ama bu dilin tarihçesi ta Hurrilere' kadar uzanır. İlk dönemlerinde ilkel bir yapıya sahip olan Keldanice, zaman içinde gelişerek edebi ve dini metinler yazılabilecek konuma gelmiştir. Doğu kiliselerinin, özelilikle Türkiye'de bulunan kiliselerin kütüphanelerinde Keldanice çok önemli metinler yer alır.