Ergenekon davasında verilen esas hakkındaki mütalaa kapsamında savunma yapan eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz, Heybeliada'da ruhban okulunun açılması için uğraştığını söyledi. Bu nedenle davada yargılanan birçok sanık ile taban tabana zıt olduğunu öne süren Gürüz, hakkında ileri sürülen iddiaların da asılsız olduğunu söyledi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Ergenekon davasının öğleden sonraki bölümünde 28 Şubat soruşturması kapsamında tutuklanan, ancak Ergenekon davasından tutuksuz yargılanan eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz savunmasını yaptı.
Doğu Perinçek'in oğlu Mehmet Perinçek ile aralarında irtibat olduğunun iddia edildiğini belirten Gürüz, "Kendisi ile burada tanıştım. Üniversitenin santral telefonundan görüştüğümüz iddia ediliyor. Santrali aramış olabilirim ama görüşme yapmadım. Ayrıca görevim nedeniyle gelen gazeteler arasında Aydınlık gazetesi de geldiği için okurdum. Fakat dünya görüşümüz tamamen farklı. Aydınlık'ta benim hakkımda 'Oh oldu, Amerikancı tutuklandı' diye haberler yayınlandı." diye konuştu.
Üniversite rektörlerinin Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde toplantıya katıldıklarının belirtildiğini anlatan Gürüz, "Ne toplantıdan haberim var ne de toplantıya katıldım. Haberim olsa da katılmazdım. Böyle toplantılara filan katılmam ben." ifadesini kullandı.
'Cumhuriyete Saygı' yürüyüşüne katıldığı iddiaları ile ilgili olarak da sanık Kemal Gürüz, "Ben böyle toplantı, yürüyüş ya da miting gibi programlara katılmam. Bir arkadaşımının ricası üzerine gittim bu yürüyüşe. Aşırı sol, komunist bir grup 'Ordu göreve' yazılı bir pankart açmış. Herkes beni bilir, böyle marksist, sosyalist, komunist oluşumlarla ilgim olmaz. Bunlar, bir takım ruh hastası insanlar. Ben 8 yıllık görevim sırasında terör olaylarını engellemek için uğraştım ve bir olay olmadı. Ben mi grupları sokağa düşürmüşüm." dedi.
'DEMİREL, RUHBAN OKULU SORUNUNU ÇÖZÜN DEDİ'
Kendisinde ele geçirildiği iddia edilen 'Azınlıklar Tali Komisyonu' isimli belge ile ilgili olarak devletin gizli belgelerini bulundurmakla suçlandığını belirten Gürüz, "2000 yılı Mayıs ayında 8. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel beni Köşk’e çağırdı. Demirel, Heybeliada Ruhban Okulu konusunun Dışişleri‘nde sıkıntılara neden olduğunu anlattı. Demirel ‘Dışişleri Bakanlığı ile bir toplantı yaptık. Heybeliada Ruhban Okulu konusunu çözmeye karar verdik’ dedi. Görüşmede bulunan Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Mehmet Ali Bayar ve bugünün Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’na ‘Kemal beyi konuyla ilgili bilgilendirin ve bu sorunu çözün’ talimatı verdi. Sinirlioğlu ve Bayar bana belge ve bilgi verdi. Patrik Bartholomeos ile Ankara’da Sheraton Otel’in asma katında buluştuk. Bartholomeos 12 avukat ile geldi, ben tek başıma katıldım. 10 saat toplantıdan sonra belli mutabakatlara vardık. Sonra tekrar buluşmak üzere ayrıldık. O zaman bu sorun çözülmek üzereydi. Ancak Demirel gittiksen sonra 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer geldi. Siyasi irade ortadan kalktı. Sezer’in benim hakkımda, benim de Sezer hakkında ne düşündüğümüz bellidir. Hiç aramız yoktur.” şeklinde konuştu.
Daha sonraki dönemlerde Cumhurbaşkanı Sezer tarafından, azınlıklarla ilgili bir toplantıya katılmak üzere 2 kişiyi görevlendirmesinin istendiğini belirten Gürüz, "İki kişinin adını verdim. Toplantıya gittiler ve toplantı sonunda görevlendirilen iki kişiden Hasan Sayın, toplantıya ilişkin tutanakları bana getirdi. Ben de ilerde lazım olur diye eve götürdüm. Gizli belge bulundurmakla suçlandığım belgeler de bunlardır." dedi.
'RUHBAN OKULUNUN AÇILMASI İÇİN ELİMDEN GELENİ YAPTIM'
Ruhban okulunun açılması gerektiğini düşündüğünü belirten Gürüz, "Ruhban okulunun açılması için elimden geleni yaptım. Bu davada ruhban okulunun açılmaması gerektiğini düşünen insanlar yargılanıyor. Benim bu dava ile ne kadar alakam olabileceğinin isbatı bu. Davada yargılanan bu insanlarla taban tabana zıtız." ifadesine yer verdi.
Gürüz, "Ne telefon görüşmelerimde ne evimde bulunan belgelerde ne de bankadaki kasamda, kasam açıldı ve boşmuş, darbe suçlamasına ilişkin hiçbir delil bulunamadı. Ergenekon'u gazetelerden okuyorum. Darbeye dair en ufak bir şüphem olsa ihbar ederdim. Darbelerin kötü olduğuna inanıyorum. Darbeler bu ülkeyi bu hale getirdi." dedi.
Demokrat Partili bir aileden geldiğini belirten Gürüz, "Demokrat Partinin kurduğu İzmir Maarif Koleji, ODTÜ mezunuyum. Demokrat Parti'nin kurduğu Karadeniz Ailem ve benimle o dönem kuyruklu diye dalga geçtiler." diye konuştu.
Bu memlekete çok şey borçlu olduğunu belirten Gürüz, 37 yaşında rektör, 42 yaşında TÜBİTAK Başkanı ve 47 yaşında da YÖK Başkanı olduğunu söyledi. Hiç makam arabası kullanmadığını ve koruma almadığını belirten Gürüz, "Hakkımda birçok kez soru önergesi verildi. Ailem ve ben bu nedenle çok rencide olduk. Ben devletin gizli belgelerini ele geçirecek adam mıyım?" sözlerinden sonra beraatini talep etti.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz