CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu ortak basın açıklaması yaptı.
Ahmet Davutoğlu'nun açıklamalarından satır başları şu şekilde:
Krizin gerçek mahiyetini anlayamadılar. Yaşadıklarımız herhangi bir ekonomik kriz olarak yansıtılamaz. Herkes dışarıdan bir saldırıdan bahsediyor. Bu tablo, iktidarın yanlış politikalarının ürünüdür. Dışarıdan müdahale olsaydı, Erdoğan bilir, 1 Mart tezkeresi reddedildiğini ülkede kriz beklentisi oluştu ama dolar 1.62 çıktı, geri döndü.
Hükûmete 6 maddelik bir çağrıda bulunmak istiyorum. Artık bu yanlış yolda devam etmeyin:
Türk lirasının değeri onurumuzdur. Bugün yaşanan gelişmelerle elinde fırsatçı şekilde dolar biriktiren bir kitle ile Türk lirasını cebinde taşıyan milyonlar arasında geniş bir uçurum vardır.
Bir tarafta dolarla yaşayanlar, bir yandan da Türk lirası ile yaşayanlar arasında gelir adaletsizliği var.
Dolar karşısında her gün Türk lirasının değerini düşüreceksiniz sonra da dış mihraklara kafa tutuyoruz diye bunlar yaşanıyor diyeceksiniz.
Bütçe artık geçerliliğini yitirmiştir. Türkiye ödemeler düzeni sarmalına giriyor. Bunun sorumlusu bu yönetim biçimidir. Her açıklama füze gibi Türk ekonomisini vuruyor.
12 bin dolara alışmış orta sınıfın erimesinin risklerini herkesin görmesi lazım.
Erdoğan'a çağrıda bulunuyorum: Bu hataları hamasetle örtme çabanız size de ülkeye de en büyük cezayı verecektir.
Başta TÜİK ve Merkez Bankası olmak üzere büyük bir çözülme yaşanıyor. Kurumsal bir yenilenmeye büyük bir ihtiyaç var
Erken seçim demiyorum hemen seçim diyorum. Kimse ümitsizliğe kapılmasın, en zor şartlarda Kurtuluş Savaşı'nı omuz omuza yapmışsak, yeniden yapacak insan birikimine sahibiz.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şu şekilde:
11 Ağustos 2018'de bir ekonomik kriz çıkacağını açıklamıştım. Bir şey yapılmadı. Arkasından 18 Mayıs 2020'de ekonomik buhrandan nasıl çıkarız diye 16 maddelik bir açıklama yaptım.
Ve geldik bu tablodan sonra kara kış fonu kurun, önlem alın diye çağrıda bulundum. Açık ve net piyasalarda yangın var. Piyasalar durmuş vaziyette, en küçüğünden en büyüğüne herkesin kafasında kocaman bir soru işareti var. Kimse önünü göremiyor. Bugün partide oturup toplantı yaptılar, neden daha önce toplanmadınız?
Türkiye Cumhuriyeti bir kişiye devredilebilir mi? Böyle bir devlet geleneği Mete Han'dan beri hiç olmamıştır. Fiyat istikrarından sorumlu kurum fiyat istikrarını sağlayamıyor. Yetkisi elinden alındı, kim aldı? Erdoğan aldı bir kararname ile.
Böyle bir tabloyu görmedim, yaşamadım da. Öyle bir noktadayız ki, döviz kuru elektrik sayacından daha hızlı çalışıyor.
Bu kafayla bu ülkenin sorunlarını çözemezler, kapasiteleri yoktur. Fatura vatandaşa çıkıyor.
Bu ülke bizim ülkemiz, başka gidecek bir yerimiz yok. Dolayısıyla bir araya gelmeliyiz. Türkiye'yi bu karanlık kuyudan çıkarmalıyız. Cumhuriyet'in bütün deneyimleri var, buradan çıkılabilir.
Seçim. Millete niye güvenmiyorsunuz ya? Neden kaçıyorsun? Türkiye en derin krizlerinden birini yaşıyor. Suçu dış güçlere atıyorlar. Türkiye bu kadar zayıf mı ya? Milli diyorlar, yerli diyorlar; bunlar ne yerlidir ne millidir. Bir insan kendinde olmadığı bir şeyi dillendirir.
Bahçeli'ye seslenmek istiyorum: Yüreğinde bir damla millet sevgisi varsa, erken seçimin kapısını aç, kardeşim.
Açıklamaların ardından Kılıçdaroğlu ve Davutoğlu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Davutoğlu'nun verdiği yanıtlar şu şekilde:
(Merkez Bankası'nın açıklaması) Bu dışarıdan bir operasyon yaptıysa, kim yaptı açıklayın. Eğer sizin cehaletiniz yüzündense istifa etmeniz gerekir. Ama Türk Lirası yerlerde sürünecek. Böylesine rezil edemezsin Türkiye'yi. Bunun bedelini millete ödetemezler. Oynaklıkmış, ortada oynayacak zemin mi bıraktınız.
Mandacılık bugünlerde yapılıyor. Gelir, ekonomik kaynaklarınızın üzerine çöker birileri. Türk lirasını yerlerde sürükleyerek bir manda himayesine sokmaktır bu, izin vermeyiz.
Yarın arz talep dengesi ortadan kalktığında ne yapacaksınız? Nerede döviz bulacaksınız?
Bu sıradan bir kriz değil. Türkiye'deki gelir dağılımını yerle bir eden dolar zenginlerini vatandaşa karşı destekleyen bir süreçten geçiyoruz. Kimse Kurtuluş Savaşı gibi retoriklerle geçiştiremezler. Bir kez daha sesleniyorum: Hamaset yapmayın.