ANKARA (İHA) - Dışişleri eski Bakanı Şükrü Sina Gürel, AK Parti iktidarının Kıbırıs konusuna ilişkin politikalarını eleştirerek, "Belediyede imar izni verilir gibi Kıbrıs verilemez. Kıbrıs ile AB'ye üyelik arasında bir bağ kurulmasına izin vermek Türkiye'nin çıkarlarına aykırı bir karar oldu. Türk halkının Kıbrıs bilinci bazılarının bilincinden daha üstündür" dedi.
Çankaya Üniversitesi tarafından düzenlenen '2002 İlerleme Raporu Sonrası Kıbrıs Sorunu' paneline Gürel'le birlikte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) Ankara Büyükelçisi Ahmet Zeki Bulunç da katıldı. Panelde bir konuşma yapan Gürel, Kıbrıs sorununun çıkış noktasının, adada iki ayrı ulusun varlığı olduğuna dikkati çekerek, Kıbrıs sorununun, dünyada çözümlenmeyen tek sorun olmadığını vurguladı. Kıbrıs'ta çözüm için dünyayı ayağa kaldıran tarafların İrlanda sorunu ile ilgili henüz bir çözüm bulamadığını belirten Gürel, Kıbrıs sorununun sürekli en öncelikli sorun olarak gösterilmesinin altında yatan sebebin, AB'nin ciddi çıkarları olduğunu belirtti. Sorunun aslını yaşayanların, adadaki iki topluluk olduğuna değinen Gürel, her iki tarafın çözüm yaklaşımlarının birbirinden ayrı olduğunun gözardı edilemeyeceğini söyledi. BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın planında, siyasi eşitlik ve egemenlik kavramlarının yer almadığına dikkati çeken Gürel, "Yapılması gereken en doğru şey KKTC ve Rum
Kesimi arasında düzenlenecek bir antlaşmayla yeni bir ortaklık yapısının oluşturulmasıdır" dedi.
Gürel, AK Parti iktidarının Kıbrıs sorunu ile ilgili politikasını eleştirerek, "Belediyede imar izni verilir gibi Kıbrıs verilemez" dedi. Kıbrıs sorunu ile AB üyeliği arasında bir bağ kurulmasına izin vermenin Türkiye'nin çıkarlarına aykırı bir karar olduğunu dile getiren Gürel, "Malesef böyle bir bağ kurulmasına izin verildi. Halbuki Kıbrıs ve AB arasında direkt bir bağ yoktur. Ancak Kıbrıs'ın ve Türkiye'nin AB üyeliğinde ise sıkı bir bağ vardır. Kıbrıs ancak Türkiye ile eşzamanlı olarak AB'ye üye olabilir. Buna karşın ileriki günlerde AB'nin Rum Kesimi'ni AB'ye aldığını açıklayacağını düşünüyorum" dedi. Gürel, Türk halkının Kıbrıs bilincinin bazılarının bilincinden daha üstün olduğunu savunarak, Kıbrıs'ın Türkiye için önemini Türk halkından başka kimsenin daha iyi bilemeyeceğini söyledi.
"ANNAN PLANININ TEK AMACI KIBRIS'I SORUNSUZ OLARAK AB'YE ALMAK" KKTC'nin Ankara Büyükelçisi Ahmet Zeki Bulunç ise, iki kesimlilik ilkesinin kendileri için hayati önemi olduğunu belirterek, Annan'ın belgesinde egemenlik ilkesi yerine sadece bir ulusun yönettiği bir Kıbrıs'ın öngörüldüğünü söyledi. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın sorunun çözümü konusundaki yaklaşımlarından bahseden Bulunç, Kıbrıs'ın AB'ye üyeliğinin Türkiye ile eşzamanlı olması gerektiğinin altını çizdi. Bulunç, Türkiye'nin AB'ye üye olana kadar Kıbrıs üzerindeki hak ve menfaatlerinin korunmasını savunduklarını dile getirirken, bunun aksi bir durumun ada üzerindeki Türk-Yunan dengesini bozacağını söyledi. Annan'ın belgesinin ilk sayfalarının güzel sözlerle dolu olduğunu belirten Bulunç, belgenin geri kalanının ise Kıbrıs'ı ileride bir Rum Cumhuriyeti haline getirecek hükümlerle dolu olduğunu söyledi. Bulunç, Denktaş'ın bu hali ile belgeyi reddettiğini ifade ederek, "12 Aralık'a kadar bu belgeyi imzalamak herşeyi kaybetmek demekti. Belgeyi kabul etseydik, anayasaya, Rumlar'ın Kuzey'e yerleşmesine ve AB'ye Kıbrıs'ın girişine onay vermiş de olurduk. Bu belge bir müzakere zemini olarak kabul edilemez. Belgenin amacı 12 Aralık'a kadar Kıbrıs'ın AB'ye girişini sorunsuz hale getirmek, sıkıntıları ortadan kaldırmak ve Kıbrıs'ı gelecekte tek bir ulusun yaşadığı bir ada haline getirmektir. O ulus ise Rumlar'dır" dedi. Belgenin baştan sona Rumlar'ın isteklerini kabul edici nitelikte olduğunu belirten Bulunç, hükümlerin KKTC'ye egemenlik hakkı tanımayan bir amaç güttüğünü de sözlerine ekledi.