ANKARA (İHA) - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Kıbrıs'ta atılacak adımda teslimiyetçi bir politika izlenmemesi gerektiğini ifade ederek, "Buna imza attıktan (Ankara Anlaşması) sonra, AB ülkeleri arasında ayrım yapmak mümkün değildir, mahkemeye verecek mahkeme sonrası gelecek. Daha ortada hiçbir şey yok. Bu çok üzüntü verici bir tablo" dedi. Baykal, Rum gemilerinin Türk limanlarına girmesinin Kıbrıs davasında en büyük geri adım olacağını da söyledi.
CHP Grubu bugün TBMM'de toplandı. Genel Başkanı Deniz Baykal, parti grubunda yaptığı konuşmasına çiftçi sorunlarıyla başladı. "Buğday piyasasıyla ilgili gelişmeleri izliyoruz. Türkiye'de tarımın çok ciddi çöküş tehdidine maruz kaldığı biliniyor" diyen Baykal, "Böyle bir ortamda bu iktidar döneminde 3. kez hububat üreten kesimini doğrudan etkileyecek bir fiyat politikası uyguluyor. Bunu dikkatle izlemeye ve sonuçlarını kamuoyuna aktarmaya devam ediyoruz. En bunalımlı dönemi çiftçilerimiz aşamaya başlamışlardır. Çiftçi yokuş aşağı sürüklenmektedir. Çiftçi olan istihdamın yüzde 40'ını oluşturuyor. Dünyada böyle bir çöküş yoktur, Türkiye'de vardır. Bu tablo iyi bir tablo değildir. 1 yıl içinde 40 bin liralık bir mazot fiyatında artış gerçekleşmiştir. Bu tablo tarımın her kesiminde kendisini göstermiştir. Çiftçiye yönelik hiçbir ciddi destek ortada kalmamıştır. Hepsi perişan edilmiştir" şeklinde konuştu.
Sebze meyve üreticilerinin de önemli sorunlarla karşı karşıya olduğunu ifade eden CHP Lideri, "Rusya hükümetin beceriksizliği yüzünden kapanmıştır" dedi. Başbakan Erdoğan'ın Putin'e telefon açacağını, ancak Putin'in işinin olduğunu, bu durumun son derece vahim olduğunu belirterek, "Hükümetin nasıl dağınık bir manzara izlediğini görebilirsiniz" açıklamasında bulundu.
Baykal, hükümetin tarım politikasında ülkeyi kobay yapmaya çalıştığını söyleyerek, "3 milyon ton olan pancar üretimi Sanayi Bakanlığı'nın kararıyla 500 bin tona kadar kısıtlanabilecek. TBMM komisyonu şu sırada 3 milyon ton civarında olan pancar üretimini 500 bin tona indirecek bir kararı görüşüyor. Ne olacak? Türkiye'nin şeker ihracatı azalacak mı? Türkiye'nin şeker tüketimi azalacak mı? Hayır Türkiye'nin şeker üretimi nişasta bazlı, ithal mısıra dayalı bir biçimde karşılanacak. Türkiye pazara açılacak. Türkiye dünyanın kobayı mı? Tarıma böyle yaklaşıyorlar. Tarıma Kargil şirketinin penceresinden bakılıyor" dedi.
Ücretlilerin de büyük sorunlarla boğuştuğunu kaydeden Baykal, verginin yüzde 70'ini karşıladıklarınız, ama halklarını almadıklarını, geçmiş kayıp haklarını aramalarına imkan verilmediğini söyleyerek, AK Parti yandaşlarının hakkı olmayan şeyleri aldığını, hayali ihracatçılara, naylon faturacılara af çıkarıldığını, Maliye Bakanlığı'nda görev yaptığını söyledi. Baykal, "Artık bu gerçek herkes tarafından görülmelidir. AK Parti'nin kime hizmet ettiği bilinmelidir. Bu hükümeti işsizler kesinlikle affetmemelidir. Çünkü o fabrikaları o işçiler kurdu, o fabrikaları o işçiler ayağa kaldırdı, o fabrikaları o işçiler kar ettirdi" diye konuştu.
"MİLLİ EĞİTİM TUTARSIZ, CİDDİYETSİZ"
Milli Eğitim'deki değişikliklerin yavaş yavaş ortaya çıktığını kaydeden CHP Lideri, yapılan açıklamaların Türkiye'de lise eğitimini farklı bir oluşuma tabi kılacağını ortaya koyduğunu kaydetti. Liselerin 4 yıla çıkarılacağını, isteyenin meslek eğitimi alacağını ifade eden Baykal, Türkiye'de eğitim sisteminin çok büyük sorunları olduğunun bir gerçek olduğunu ifade etti. "Türkiye'de lise eğitiminin perişan olduğu açık" diyen Baykal, hükümette bir kararlılık, vizyon olmadığına işaret etti. "Bakanlık gözünü eğitimi nasıl siyasete alet ederim nasıl belli angajmanlara kullanabilirim demekle meşguldür kadrolaşmayla meşguldür" diyen Baykal, milyonlarla insanı ilgilendiren bir konunun bir basın toplantısıyla duyurulması kadar yanlış bir şeyin olmadığını belirtti.
Hükümetin ne yapacağını bilmediğinin ortaya çıktığını söyleyen Baykal, "Hazırlıksız, tutarsız, ciddiyetsiz bir manzara" ifadelerine yer verdi. Yıl sayısını uzatarak başarılı sonuç almanın mümkün olmadığını söyleyen Baykal, altyapı hazırlığı yapılmadan eğitimin 12 yıla çıkmasının bir anlam ifade etmediğini söyledi. Tam bir keşmekeşe gidildiğini, ciddi bir kaynak hazırlığı olmadığını, bunun gereklerinin yapılmadığını belirten Baykal, "3 kuşağı okutuyorsun 4 kuşağı da okutuver nerde öğretmen bakarız. Böyle bir iş olabilir mi? Onun bunun oyuncağı haline getirilebilir mi? Ne olacağını kimsenin bildiği yok bakanın da yok. Bu laubaliliğe kesinlikle izin verilemez. Türkiye'nin derhal şeffaf kapsamlı bir çalışma yapması, önce 12 yıllık bir eğitim düzenine girmeyi, sonra da ciddi bir yapıya ulaştırılması gerekir. Mesele liseleri 4'e çıkaralım, meslek liseleriyle imam hatip liseleri arasında geçişi sağlayalım son sınıfa gelince imam hatip liselerinde liselere geçiş sağlayalım, yaz-boz tahtasına dönüyor Türk eğitim sistemi. Analar babalar bu oyunun oyuncağı haline geliyor. Yazık değil mi günah değil mi Türkiye'ye?" diye sordu.
TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ
Türkiye-AB ilişkilerinin eksi bir anlayışla yürümeyeceğini ifade eden Baykal, AB'de de temel bazı sorunların ortaya çıktığına değindi. Avrupa tanımının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini kaydeden Baykal, Avrupa nüfusunun bu yüzyılın ortasında 20 milyon azalacağının ortaya çıktığını kaydetti. Avrupa nüfusunun yaşlandığını, hastaneye, sosyal güvenliğe, bakıma, desteğe ihtiyaç duyan, pahalı masraflı yüklü bir toplum yapısı haline düşeceğini kaydeden Baykal, Çin, Amerika ve Kanada ile rekabet etme şansının bulunamayacağını, bu yüzden de dışarıyla kucaklayarak, çevredeki ülkelerin dinamizmini kazanarak yeni bir yapı ve şans elde edebileceğini ifade etti.
Bu açıdan Türkiye'nin son derece önemli olduğunu belirten Baykal, bu ndra af çıkarıldığınüfusun ve ülkenin AB'nin tam ihtiyaç duyduğunu bir ülke olduğunu ifade etti. AB'nin bu aşamada bir değerlendirme durumu olmadığını belirten Baykal, "Gün gelecektir inanıyorum Avrupa Avrupa'nın anlamlı bir bütünlük sergileyebilmesi, dünyada etkin bir yer tutabilmesi için Türkiye'ye sırtını dönebilme değil, Türkiye'yle kucaklaşma dönemi gelecektir. AB'nin geleceği kuşkuludur. AB'nin geleceği tartışmalıdır. Türkiye bu kuşkulu geleceğe sorun koymaz. Bunu Avrupa'nın anlaması lazım. Birilerinin de buna inanıp oraya anlatması lazım" dedi.
Türkiye'deki yöneticilerin "Bize ne verirseniz biz idare ederiz, bu daha yıllar sürecek kim öle kim kala" diye yaklaştığını ifade eden Baykal, bundan sonra AB-Türkiye ilişkilerinde geleceğe dönük önemli açılımlar yapmasının beklenmemesi gerektiğini belirtti. "Biz modernleşmemizi AB yokken yapmaya başladık. Daha Mone doğmamışken bunları ortaya attık. Çok köklü değişiklikler gerçekleştirdi. Ama AB'nin bu konuda önemli bir kaldıraç olacağı konusu bilinmelidir ki, anlamını kaybetmeye başlamıştır. En azından bir süre böyle gidecektir. Bir süre sonra Türkiye AB ile yeni bir raund yapmak durumunda kalacaktır" diyen Baykal, Türkiye'nin bu çerçevede teslimiyetçi bir anlayışla değil tutarlı bir anlayışla hareket etmesi gerektiğini belirtti. Baykal bu dönemin yeni bir açılımla AB-Türkiye ilişkilerinin başlaması gerektiğini de ifade etti.
3 Ekime giderken Güney Kıbrıs Rum kesiminin Ankara Anlaşması kapsamına alınacağını söyleyen Baykal, "Ne diye alacağız, Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti diye mi alacağız? Hayır Kıbrıs Cumhuriyeti diye alacağız. O imzayı attığınız anda Rum Cumhuriyeti. Peki o Kıbrıs Cumhuriyeti ise KKTC ne? Güney Kıbrıs gemileri Türk limanlarına gelecek mi gelmeyecek mi? Uçakları gelecek mi gelmeyecek mi?" diye sordu.
Baykal, Kıbrıs'ta atılacak adımda teslimiyetçi bir politika izlenmemesi gerektiğini ifade ederek, "Buna imza attıktan sonra gemisini gönderecek almadığın zaman AB ülkeleri arasında ayrım yapmak mümkün değildir, mahkemeye verecek mahkeme sonrası gelecek. Daha ortada hiçbir şey yok. Bu çok üzüntü verici bir tablo" dedi.
Baykal, Rum gemilerinin Türk limanlarına girmesinin Kıbrıs davasında en büyük geri adım olacağını da sözlerine ekledi.