CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Armağan Çağlayan'ın YouTube'da yayımlanan "Gör Beni" programına katıldı. Soru üzerine 1999 yılında SSK Genel Müdürlüğünden emekli olduğunu, 2001'den beri aktif siyasetin içinde yer aldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, emekli olduktan sonra bir dönem sivil toplum kuruluşlarında da çalıştığını anlattı.
Kılıçdaroğlu, oğluna bedelli askerlik yaptırmamasıyla ilgili soru üzerine, "Genel Başkan olduğunuz andan itibaren sadece sizin değil, ailenizin, yakınlarınızın kamuoyunun merceği altında olduğunu unutmamanız gerekiyor." dedi.
Genel Başkan olduktan sonra çemberin daha da büyüdüğünü, eşinin ve çocuklarının da artık daha dikkatli davranması gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, kızının eviyle ilgili yaşananlara ilişkin soru üzerine, şöyle konuştu:
"Beni yıpratmak amacıyla kızımın aldığı bir daire üzerinden gazetelere manşetler atıldı. Ben de bir televizyon programında 'Şu kadar para verirseniz size veririm.' dedim o evi. Öyle villa falan değil, mütevazı, yanlış hatırlamıyorsam iki odalı bir ev. 'Biz o parayı veririz.' dediler, 'Çok mutlu olurum.' dedim. Parayı aldık, şimdi kızım daha güzel bir ev aldı, orada oturuyor. Bir kızım avukatlık yapıyor. Kendisine ilk söylediğim söz şu: 'Hiçbir CHP'li belediyeden içeri girmeyeceksin.' Çünkü olur ya girer bir yere, hemen iki fotoğraf, 'Vay efendim geldi, şu oldu, bu oldu vesaire...' bir sürü laf edecekler. Çocuklarım da eşim de çok dikkatliyiz. Zaten bizim normal hayatımız da böyleydi."
Siyasetin topluma adanmışlık olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Siyaseti kişisel hırslarınızı, egonuzu tatmin etmek için yapıyorsanız, zenginleşme amacı olarak siyaseti kullanıyorsanız o, topluma büyük zararlar veriyor. Siyaset kurumuna olan güven aşama aşama zayıflıyor." dedi.
"Siyasete hiç girmeseydim" diye düşündüğü bir an olup olmadığı sorusu üzerine de Kılıçdaroğlu, "Onu pek düşünecek bir zamanım olmadı. Siyaset yıpratıcı bir şey kabul etmek lazım. Ben de siyasete girmeyip normal insanlar gibi caddelerde sokaklarda gezmek isterdim." ifadelerini kullandı.
Normalde siyasetin bu kadar yoğun olmaması ve siyasetçilerin de kendi yaşamını sürdürebilmesi gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin hızlı değişen gündeminin buna izin vermediğini anlattı.
Şehit cenazesinde yaşanan olayların eşi ve çocuklarını nasıl etkilediğinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, "Onların yaşadığı acıyı, dehşeti gördüm, tanığıyım. Eşimin nasıl ağladığını, çocuklarımın nasıl ağladığını biliyorum. Biz bunları kamuoyuyla paylaşmadık. Ama acı her yerde acıdır, kim olursa olsun." ifadelerini kullandı.
Stres atabilmek için film izlediğini anlatan Kemal Kılıçdaroğlu, en sevdiği "12 Öfkeli Adam" filmini birkaç kez izlediğini dile getirdi. Metin Erksan'ın filmlerini de çok sevdiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, siyasal içeriği olan, haksızlıkla mücadele edip sonunda galip gelenlerin hikayelerini anlatan filmlerin dikkatini çektiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, siyasete atıldıktan sonra kendisini en çok üzen olaylara ilişkin, şunları kaydetti:
"Ben Türkiye'de olmama rağmen, 'Almanya'da saunaya gitmişim, saunadan çıktıktan sonra PKK'lıların arabasına binmişim, Alman polisi önümüzü kesmiş.' Bunu söyleyen kişi, 'Yarın da belgesini açıklayacağım' diyor. Yahu ben o tarihlerde Ankara'dayım. Bereket o gün İstanbul'dan Ankara'ya THY ile gidiyorum, belgesi var. Sonra bir belge yayınladılar televizyonda güya Alman polisinin yazdığı ceza. Biz de Almanya'dan bir avukat tuttuk ve belgenin sahte olduğu ortaya çıktı. Bir de bunu televizyonlara çıkıp ballandıra ballandıra anlattılar. Siz olsanız üzülmez misiniz? Bir insanı eleştirebilirsiniz ama iftira yalan yazıktır, günahtır. Bir de bunu yapan Müslüman geçinen kimseler. Bir diğer üzücü olay da linç olayı. Şehidin cenazesini kıldırmadılar. Bırakın önce bir namazımızı kılalım, duamızı edelim, bari bunu yapalım, sonra ne isterseniz yapın. Hakaretler, küfürler, bana saygı durmuyorsan şehide saygı duy. Bu olaylar beni üzen olaylar. Bir de Şavşat'a giderken PKK'nın saldırısına uğramıştık, bizim önümüzde giden araçta bir asker şehit oldu o da beni üzen olaylardan biridir."
Kılıçdaroğlu, "Seçim kaybettiğiniz gecelerde ne hissediyorsunuz?" şeklindeki soruya şöyle yanıt verdi:
"Sonuçta bir emek vermişsiniz ve bir sonuç alamamışsınız elbette çok üzülüyoruz. Ancak siyaset biraz direnme, ısrar kurumudur. Olumsuz bir tablo ile karşılaştığınızda geri adım atmamaktır. Biz seçimlerde ezilen bir sonuç almadık. Beklediğimiz bir sonuç değildi daha iyi bir sonuç alabilirdik. Zaman içinde topluma güven vererek bunu sağlıyorsunuz biz de bunu sağladık büyük ölçüde, önümüzdeki süreçte daha iyi bir tabloyu göreceksiniz."
Kılıçdaroğlu, her ay anket yaptırmadıklarını bu kadar imkanları olmadığını dile getirerek, "Toplumun eğilimini biz de görmek isteriz, bunun için diğer kurumların yaptığı anketleri alarak kendimiz değerlendiriyoruz. Oradan sonuç çıkarmaya çalışıyoruz. Özel bir konu olursa bedelini ödeyip anket yaptırıyoruz" dedi.
Son 10 yılda en büyük değişimi yaşayan partinin CHP olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, "En genç belediye başkanları bizde. MYK üyeleri içinde yaş ortalaması 48. Dolayısıyla genç arkadaşlarımız var. Çok ciddi bir değişim ve dönüşüm var parti içinde. Tabii bunları yapmak kolay değil, belli zaman içinde olacak. Partinin gençleşmesinin önünü de açtık. Geçmişteki sağ sol kavramlarının üzerine 21. yüzyılın sorunları çözülür mü? Geçmişteki sağ sol kavramlarının üzerine 21. yüzyılda yeni şeyler inşa etmek zorundayız. Yeni şeyler inşa edemezseniz topluma beklediğini veremezsiniz. " diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, "Sosyal medyada sizin için 'Aslında Kılıçdaroğlu da AKP'nin adamı' gibi şeyler yazılıyor. Siz ne hissediyorsunuz o zaman?" sorusuna şöyle cevap verdi:
"Demokratik yollarla o beyefendiyi oradan aşağı indireceğim. Gerçek anlamda sosyal demokratız, Kuvay-i Milliyeciyiz. İnanç, etnik köken, yaşam tarzına bakmadan bütün vatandaşların sorunuyla ilgilenen bir siyasi partiyiz. Bize, 'sağa kaydı' diyenlere şunu sorun; taşeron işçilerin sorununu kim gündeme getirdi? Orman köylüsünün sorununu kim gündeme getirdi? Biz getirdik. Nasıl oluyor da biz sağcı oluyoruz. Bizim sorunumuz bunları yeteri kadar anlatamamak. Biz bunu Hakkari'de İstanbul'da da anlatmalıyız. "
Kılıçdaroğlu, bugüne kadar en çok etkilendiği olayın Suriye'de 36 askerin şehit edilmesi olduğunu aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hem endişe hem acı ikisi üst üste geldi. Ne oldu bu askerlerimize, kim bombaladı, gerekli önlemler neden alınmadı, bundan sonrası ne olacak? Büyük bir endişe. Siyaset ile ilgileniyorsanız ve ülkenizi seviyorsanız, bir askerinizi yabancı bir ülkeye göndermişseniz onun burnunun kanamasını dahi istemezsiniz. Gereken her türlü tedbiri alırsınız. Bugüne kadar 36 şehidimizin hesabı bile sorulmadı. Acı mı acı. Bir de iki askerin canlı canlı yakıldığı görüntüleri izlettiler. O video seyredilir mi? Kim yapıyor bunları? Acı üstüne acı. Bakın bunlar benim yüreğimi gerçekten dağlayan ve hafızamdan silemediğim olaylar. Siz sosyal medyayı yavaşlatarak bu olayları toplumun gözünden kaçıramazsınız. "
Kılıçdaroğlu, rakibi de olsa herkese saygı duyduğunu belirterek, "Eğer siyaseti toplumun çıkarı için yapıyorsanız, sizin veremeyeceğiniz hesabınız yoksa herkesle rahatlıkla diyalog kurabilirsiniz. Ancak bir devlet başkanı çıkıp da, 'Bak, malvarlığını araştırırım' diyorsa ve öteki de ses çıkarmıyorsa o ülkede sorunlar bitmez. Çünkü o ülkeyi yöneten kişi aslında teslim alınmış demektir. Her şeyden önce insan olduğumuzu unutmamalıyız, siyaseti toplum için yapıyoruz. Bugün siyasette en ihtiyaç duyduğumuz şey düşünmektir. Hayatı sorgulamak zorundayız." ifadelerini kullandı.
"Asla af etmem" dediği kimse olmadığını ancak bir şartı olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'ne burs veriyorlarsa onları affediyorum ve davamı geri çekiyorum." dedi.
Gelecekten umutlu olduğunu güzel ve dinamik bir Türkiye beklediğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, "Çok büyük bir zenginliğimiz var ama bunun farkında değiliz. Zenginliğimiz gençlerimiz, taşı sıksa suyunu çıkartırlar. 2035'te Türkiye yaşlı nüfusa doğru gidiyor o yüzden bu zenginliği Türkiye'nin büyümesi ve kalkınması için kullanmalıyız. Siyaset kurumunun bu zenginliği değerlendirmesi gerekiyor ama yönetenler bu zenginliğe sahip değil. Bu işin manivelası eğitim. Yapacak çok işimiz var hepsini yapacağız asla umutsuz değilim." diye konuştu.
(AA)