Kılıçdaroğlu, Boğaziçi Üniversitesi'nin kapısına kelepçe takılmasını yorumladı: Türkiye, sivil darbenin içindedir

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, parti genel merkezinde yeni yıla ilişkin değerlendirmelerde bulunduğu basın toplantısında, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da yanıtladı. Kılıçdaroğlu, “Erdoğan, CHP'den korkuyor, herhalde rüyasında en çok beni görüyordur” dedi. CHP lideri, polisin Boğaziçi Üniversitesi'nin kapısına dünkü gösterilerde kelepçe takılması için ise "Türkiye, sivil darbenin içindedir" dedi. Ayşe Sayın'ın haberi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iktidar sözcülerinin eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un, "Erken seçim kararı alınsaydı 1960 darbesinin olmayabileceği" yönündeki sözlerinin, kendisinin yaptığı erken seçim çağrısısı ile ilişkilendirilmesini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "gündem oluşturamaması ve bu nedenle düşman arayışı içinde olmasına" bağladı.

Erdoğan'ın CHP'den korktuğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Çünkü CHP iktidara geldiğinde devletin nasıl yönetileceğini sadece 83 milyon değil, bütün dünya görecek. İstediği kadar eleştirebilir bizi. Gece de muhtemelen rüyasında en çok beni görüyordur" dedi.

Reklam
Reklam

Kılıçdaroğlu, Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü'ne Prof. Dr. Melih Bulu'nun atanmasına yönelik protestolar üzerine üniversite kampüsü kapısına kelepçe takılmasını ise "Türkiye, sivil darbenin içindedir. YÖK, 12 Eylül darbe hukukun sonucudur. Bugün devam ediyor" sözleriyle değerlendirdi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, parti genel merkezinde yeni yıla ilişkin değerlendirmelerde bulunduğu basın toplantısında, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da yanıtladı.

Toplantıda Kılıçdaroğlu'na parti sözcüsü Faik Öztrak, Grup Başkanvekili Özgür Özel ve Genel Başkan Başdanışmanı ve İzmir Milletvekili Tuncay Özkan da eşlik etti.

"Mağdurları savunacağız"

CHP Lideri, yeni yılın ilk günlerinde yaşanan sert tartışmalara dikat çekerek, "Hiçbir zaman haksızlığın yanında olmadım. Mağdurun hakkını korumak bize düşer. Çünkü mağdur vatandaş sesini çıkarttığında ya savcı çağırıyor ya da sosyal medyada linç ediliyor. Bu mağdurların hakkını biz savunacağız" dedi.

Kısır tartışmaların kimseye yararı olmadığını kaydeden Kılıçdaroğlu, "Mutfaklarda yangın var. İnsanlar gerçekten de perişan. Böyle bir ortamda, kısır tartışmaların içine girmek yerine, vatandaşların var olan sorunlarını çözmeye siyaset kurumunun kilitlenmesi gerekmez mi? Her soruna çözüm ürettik ve her sorun için hükümetin önüne çözüm koyduk. Eksik ya da yanlış bulabilirler ama onlar da çözüm koysunlar. Çözemiyorlarsa demeliler ki biz Türkiye'yi yönetemiyoruz" ifadelerini kullandı.

Reklam
Reklam

"Tefecilerin kucağına oturmazlardır"

İktidarın ülkeyi yönetemenidiğini belirten Kılıçdaroğlu, ekonomide alınan birbirine zıt kararların bunu ortaya koyduğunu ifade etti. Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

" Soruyorum, 18 yıldır ülkeyi yönetiyorsun, 19. yıla girdik. Nasıl olur da 83 milyon vatandaşı Londra'daki bir avuç tefeciye teslim ettin. Dünyanın en yüksek faizini ödüyoruz, neden? Almanya'ya bakın, negatif faizle borçlanıyor. Yani borç verenler, ayrıca para veriyorlar. Parayı işlettiği için. Biz de faiz ödüyoruz. Neden? Bütün bunların tartışılması lazım… Bütün bu işler halktan yana mı, halktan yana mı yoksa bir avuç tefeciden yana mı davranacak ülkeyi yönetenler? Halktan yana yönetseler işsizlik olmazdı, tefecilerin kucağına oturmazdı hükümet, kimse adalet sorunu var mı diye sormazdı. Sokaktaki çocuk bile adalet sorunu olduğunu biliyor. (...) Biz 2021'de sorunu çözecek insanların siyasette yükselmelerini istiyoruz. Vatandaşın da artık yeter demesini bekliyoruz. Bu kadar acı, bu kadar göz yaşı, hak ettiğimiz acı ve göz yaşı değil. Her alanda ciddi sorunlarımız var. Biz bunları aşmaya kararlıyız, aşacağız. Birlikte aşacağız. Bu ülkenin insanlarıyla aşacağız."

Reklam
Reklam

Kılıçdaroğlu'nun gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlar ise şöyle:

*Sözcü gazetesi ile ilgili Erdoğan'ın çıkışı oldu, "**O**kumayın, almayın" noktasına geldi, nasıl değerlendirirsiniz?*

Bunu Erdoğan'ın çaresizliği olarak değerlendiriyorum. Almayın, okumayın ne demek? Benim söylediklerimi okuyun ne demek? Farklı düşüncelere tahammül edememek demek. Doğrular anlatıldığında bunu kabul edemeyen bir ruh haline sahip olmak demek. Hükümetin yanında gazeteler de var, bunlar niye kapatılmıyor diye aklımızdan geçmedi. Herkesin bizi beğenme, düşüncelerimizi paylaşma zorunluluğu yok. İsteyen haberlerini yapar. Medyadan istediğimiz haberi objektif verip, yorumu istediği gibi yapmasıdır. Eleştirirler. Eleştirinin olmadığı bir Türkiye, bir felaket tablosu içinde yaşayan Türkiye demektir.

"Hem sivil, hem askeri darbeye karşıyız"

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un 27 Mayıs'la ilgili açıklaması oldu, dünden beri darbe konuşuluyor, bu tartışmaya nasıl değerlendirirsiniz?

20 Temmuz'dan sonra Türkiye bir sivil darbenin zaten içindedir. Biz hiçbir darbeyi savunmadık. Demokrasinin bu noktaya gelmesinin temelinde darbeler vardır. Darbelere karşı çıkmak hepimizin ortak görevidir. Ama biz hem askeri, hem sivil darbelere karşıyız. 12 Eylül'de Kenan Evren ve arkadaşları ne yaptıysa, 20 Temmuz'dan sonra bunlar da yaptılar. 15 Temmuz'u fırsat bilip OHAL ilan ettiler, anayasayı değiştirdiler. Erdoğan'ı eleştirmeye kaç kişi cesaret ediyor, (Kenan) Evren'i kaç kişi eleştirebiliyordu. O zaman da parlamento askıya alınmıştı, şimdi de buna yakın bir tablo var. Hem sivil, hem askeri darbeye karşıyız.

Reklam
Reklam

https://twitter.com/bbcturkce/status/1346131390761414656

"Darbe döneminin o kelepçeden güzel fotoğrafı olabilir mi?"

Boğaziçi Üniversitesi kampüsüne neden kelepçe takılmıştır? Ana muhalefet ya da toplumsal muhalefetin nasıl bir desteği ya da eleştirisi olacaktır?

Türkiye, sivil darbenin içindedir. YÖK, 12 Eylül darbe hukukun sonucudur. Bugün devam ediyor. 12 Eylül darbecilerinin yasal düzenlemeleri hala yürürlükte. O dönem rektör nasıl atanıyorsa, bugün de aynı şekilde atanıyor. İstediğini Erdoğan rektör atıyor, tek şartı var, partili olması lazım, Erdoğan'ı alkışlaması lazım. Görevi bu. Bu niteliklere sahipse rahatlıkla rektör atanabilir. Akademik özerklik çok önemli. Bilim üretilen yerlerde akademik özerklik vardır. Özgürce düşünülen yerlerde vardır. Akademisyenlerin bildiri yayımlaması sonucu o akademisyenler üniversiteden atılıyorsa, Türkiye'de bir darbe yaşandığını gösterir. Bir üniversitenin bir bilimsel özerkliğinin, yönetsel ve mali özerkliğinin olması lazım. Bunlar varsa üniversite diyoruz, yoksa üniversite demek zor. Darbe döneminin o kelepçeden daha güzel fotoğrafı olabilir mi? 20 Temmuz darbesinin fotoğrafı. Erdoğan, yoktur diyecek ama onunla her yerde her ortamda tartışmaya hazırım. Tabi cesaret edebilirse....

Reklam
Reklam

Erdoğan, iktidara geldiğinde üniversiteler seçiyordu rektörleri. Üç adaydan birini cumhurbaşkanı seçiyordu. Ne oldu 20 Temmuz'dan sonra, seçim kaldırıldı. 12 Eylül darbesi ile 20 Temmuz darbesi arasında hiçbir fark yok.

"Tayyip'i üzmeyen istatistik kurumu"

Emekli ve memurlara yapılan zam oranı açıklandı. Değerlendirmeniz nedir?

18 yılın sonunda Türkiye, ekonomik ve sosyal buhranla karşı karşıya. Türkiye, öyle bir noktaya geldi ki, borcun faizini ödemek için de borçlanmak zorunda. Ana para değil. Borcun faizini ödemek için de borçlanmak zorundasınız. Peki, bu borçların ödenmesi hangi toplumsal sınıflar üstlenecek? Bakıyorsunuz, kimlere veriliyor hak ettiği paralar? Memura, emekliye, işçiye verilmiyor. Milyonlarca işsizimiz var. Toplumun alın teri ile geçinen kesimi, fatura ödemek zorunda kalıyor. Siyasi tercih böyle. Geniş kitleler, bu tercihe karşı çıkıyorlarsa, oylarını ve tercihlerini değiştirmek zorundadırlar, demokrasi budur. Kendilerini yokluğa mahkum eden bir partiye mahkum etmeliler. Tayyip'i üzmeyen istatistik kurumuna talimat veriliyor, enflasyonu o oranda açıklıyor. Bakanlardan biri yüzde 5'e indirebiliriz demiş. E kolay, talimat verilecek, öyle açıklanacak. Merkez Bankası Başkanı'nı "Dediğimi yapmadı" diye görevden alıyorsanız, TÜİK'i de alırsınız. Gerçek enflasyon, yüzde 36,7. Uzmanların açıkladığı. TÜİK'in açıkladığı yüzde 14,6. Vatandaşın yüzde 51,4'ü, yüzde 30'un üzerinde diyor. Bilim insanlarının rakamıyla, vatandaşınki aynı. Farklı olan TÜİK'in rakamı. Ezilen sınıflar biraz daha ezilecek, görünen tablo o. Fatura oraya çıkacak. Önümüzdeki dönemde vergi açısından da bütün yük sırtlarında kalacak.

Reklam
Reklam

"Mülakatı kaldırırım"

İşe alımlarda sözlü sınavlar CHP'li belediyelerde de yapılıyor. Ankara'da itfaiyeci alımında ilk 100'e girenlerin yüzde 80'i elendi...

Rakamları sizden duyuyorum, sorarım, varsa kesinlikle doğru bulmam. Bana kalsa mülakatı kaldırırım, KPSS'den kim yüksek aldıysa ona göre ihtiyaç karşılanır. O konuda Seyit (Torun) Bey'e söyleyelim, gerekirse biz bir genelge yayımlarız. Kadro sorunu, büyük bir sorundur. KPSS'yi genelge ile yürürlüğe koyan Bülent Ecevit'tir. Ama maalesef sözlü sınavlarla bunlar bir şekilde torpilin kurbanı oldu.

*Fikri Sağlar'ın türbanlı hakim açıklamaları konuşuluyor. Sağlar da parti yönetimini kastederek, "**B**enden kurtulmaya çalışıyorlar" açıklaması oldu...*

Gereksiz bir tartışma, herhangi bir değerlendirmem de yok. Türkiye'nin gündeminde olmayan bir tartışmayı Türkiye'nin gündemine getirmenin hiçbir mantığı yok.

Biraz önce konuşmanızda "sorunu çözecek kişi"den söz ettiniz. Cumhurbaşkanlığı için sorunu çözebilecek kişi siz misiniz, yoksa bu kişi nasıl belirlenecek?

Reklam
Reklam

Önce şunu ifade edeyim. Kendimizi bir kişiye kilitlersek en büyük yanlışı yaparız. O bir kişi yönetecek demek. Ama devlet bir kişiden oluşmuyor. Devleti bu çerçevede yöneteceksiniz. Bu algı yaratılmaya çalışıyor, tehlikeli. Bir kişi gelecek, bizi kurtaracak. Biz Ortaçağ'da mıyız? Bizi kurtaracak olan istişare, akıl, bilgi, ahlak, erdemdir. Bir felsefe bizi kurtaracak, bir kişi değil. O felsefeye kimler sahipse, birlikte çözülecek bu sorun. Ben olaya böyle bakıyorum. Birlikte çözüm. Neden üniversitelerde bu kadar bilim alanı var. 21. Yüzyılın gelişmişlik tanımı var, küçük ayrıntılarda iş bölümüne giden ülke, gelişmiş ülkedir.

"Umudun önüne para konulamaz"

SMA hastası için bir kampanya başlatıldı. Sağlık Bakanı buna, "kirli bir kampanya" dedi. İktidarın bu tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Umut her zaman değerlidir. Umudun önüne para konulamaz. Para, umudu desteklemek zorundadır. Acaba karşı çıkanlar, kendi çocukları aynı pozisyonda olsa karşı çıkarlar mı? Başkasının çocuğunu kendi çocuğu gibi görmeyen insan, devleti sağlıklı yönetemez. O annelerin durumunu o beyler biliyor mu? Para her şey değil, insandır esas olan. Parayı öncelerseniz, insanın sorunları ikinci sıraya düşer. Acı olan ise bunun bir hekim tarafından dillendirilmesidir.

Reklam
Reklam

"Parlamenter sistem çalışmamız var"

2021'de muhalefetle, parlamenter sisteme ilişkin bir çalışma yapacak mısınız?

Güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili olarak, çalışmamız var. Ön çalışmalar yapılıyor. Parti içinde de dışında da görüşlere başvuruyoruz. Sadece biz değil. Gelecek Partisi yaptı, Millet ittifakını oluşturan diğer partiler de çalışmalarını yapıyorlar. Belli olgunluğa eriştikten sonra belki ittifakı oluşturan partiler bir ortak metin çıkarabilirlerse, Türkiye'nin önüne çok güzel bir metin konulmuş olacak.

HDP ile bir temas var mı? HDP'yi bu çalışmalarda nerede görüyorsunuz?

Bütün siyasi partiler bizim için değerlidir. Hangi siyasi parti yapar gönderirse, teşekkür ederiz. AK Parti de yapar gönderirse teşekkür ederiz. HDP yapıyor mu çalışma bilmiyorum ama yapıp gönderirse, memnun olurum.

Millet **ttifakı**'**nın ismi parlamenter sistem olabilir mi, böyle genişleyebilir mi?*

Ben ittifakın sözcüsü değilim. Bir araya gelir karar veririz. Güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili yaklaşımını, önümüzdeki günlerde her partinin başkanı görüşünü kamuoyuyla paylaşacak. Sayın Akşener, bildiğim kadarıyla ilk grup toplantısında anlatacak. Bizim çalışmamız sürüyor. Güçlendirilmiş parlamenter sistem konusunda hemen oturalım, açıklayalım diye bir şey yok. Olgunlaşması lazım. Belli bir olgunluğa ulaştıktan ve genel başkanlar "Evet" dedikten sonra genel başkanlar bunu kamuoyuyla paylaşabilirler. Önemli olan niyet. Bu gidişin, gidiş olmadığını, felaket zincirine yol açtığını görmemiz lazım. Eskiye dönelim değil. Darbe hukukundan arınmış, askeri ve sivil, birinci sınıf demokrasinin uygulandığı bir ülke olmak zorunda Türkiye. Herkes düşüncesini söyleyecek, siyaset harcadıklarının her kuruşunu vatandaşa verecek. Türkiye Varlık Fonu denetim raporu gelecek, pandemi nedeniyle gelmemiş. Pes. Her gün gazeteler basılıyor. Sanki stadyumda hazırlıyorlar raporu. Aklın alacağı bir şey mi? Yalan söyleyecekseniz bari, akla uygun söyleyin. Covid oldu deyin denetim kurulu. Toplumun bile gülümseyerek söylediği yalanlardan siyasetin kaçınması lazım.

Demokrat Parti'nin ittifaktan ayrıldığı iddialarına ne diyorsunuz?

Hiç endişeniz olmasın, herhangi bir sorun yok. Belki Erdoğan'ı beslemek için yapıyorlar bu haberleri ama hepsi asparagas. Sayın Genel Başkan'la 3-4 gün önce birlikte yemekteydik.

"CHP'den korkuyor"

İlker Başbuğ'un açıklamaları, sizin erken seçim çağrılarınıza bağlandı, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Fikri Sağlar'la ilgili disiplin işlemi olacak mı?

Erdoğan'ın CHP'yi hedefe koyup eleştirmesini anlıyorum. Çünkü söyleyecek bir şeyi yok. Gündem yaratamıyor, birisini düşmanlaştırması lazım, onun için de CHP'yi eleştirecek. BU acizliğini, yönetemediğini, sorunların altında kaldığını gösteriyor. İstediği kadar saldırsın. Çünkü kendisinden sonra CHP'nin geleceğini görüyor. Korkuyor Erdoğan. CHP'den korkuyor. Çünkü CHP iktidara geldiğinde devletin nasıl yönetileceğini sadece 83 milyon değil, bütün dünya görecek. İsrafla, yolsuzlukla nasıl mücadele edilir. Bunları görecek. İstediği kadar eleştirebilir. Gece de muhtemelen rüyasında en çok beni görüyordur. Sayın Sağlar'ın açıklamaları bizim partimize zarar vermez. Son 10 yılda en büyük değişimi yaşayan parti CHP'dir. Erdoğan, bunu sindiremiyor. CHP, sokaktaki vatandaşın partisidir. Erdoğan'ın dokunamadığı bütün kesimlere CHP dokunuyor. Taşeron işçilerin sorununu biz çözdük. Asgari ücreti belediye olarak onlardan fazla veriyoruz. CHP'li belediyeler, Erdoğan'ın dışarıdan aldığı borcun faizinden daha düşük faizle borç alıyor. Erdoğan, bunların dillendirilmesini istemiyor. CHP artık 2021 yılının en güven veren partisidir. Söylediği her söz, eleştirileri doğrudur. Çözüm konusundaki görüşü yüzde 100 doğrudur. Erdoğan, apartman görevlilerinin, orman köylülerinin durumunu bilemez. Biz biliriz. Onlar devleti arpalığa çevirdiler. Milyonlar işsiz var, Erdoğan'a yakın olan ise 5 maaş alıyor. Nasıl 5 maaş alıyorsun? Tabi, bunları dillendiren partiyi suçlayacak. Aşı tartışması, aşı gelirse oluruz. Karşı çıkmak doğru değil. Kararı doktorlar verir.

HDP konusunda Bahçeli kapatılsın çağrısı yaptı, ama iktidardan ses gelmedi. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu AK Parti ile MHP arasındaki bir sorun. Oturup konuşsunlar. Bizim görüşümüz, anayasa açık, siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurudur. Parti kapatılır mı, kapatılabilir. Darbe dönemindeyiz, her şey yapılabilir. Ama doğru değil, demokratik standartları geriye götürür, var olan demokrasi kırıntısını da götürür. Her türlü eleştiriyi yapın ama kapatma yoluna giderseniz bu doğru değil.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, cumhurbaşkanlığına ait uçak sayısını 8 olarak açıkladı

13 diyordum, 8 uçakmış meğer. Diğerleri başka kurumlarınmış. 8 uçak, iyi yani. Biri Katar'ın bağışladığı...Bu yüzden Katar Emiri'ne minnet borçlu. Türkiye devletini yöneten kişi armağan edilen uçağa binmez ya, devleti bu duruma soktular.

Aşı konusunda diğer muhafet partilerinin liderleri endişelerini dile getirdiler. Sizin değerlendirmeniz nedir?

Aşı konusunda benim açıklamam doğru olmaz. İnandığım değerlere de aykırı. Çin aşısı ya da başka bir aşı daha mı iyi, daha kötü mü? Bunu tartışmak yerine, kim ne zaman aşı olacak, bunu tartışmalıyız. 5 maskeyi dağıtamayan iktidar var. Aşılar geldi, kim olacak? Köydeki ne zaman olacak, mahalledeki ne zaman olacak? Aşıların dağıtımı nasıl olacak? Bunları bilmiyoruz. Toplumun önüne bir aşı takvimi koymak zorundalar. Maske takvimi koyamadılar, bari bir aşı takvimi koyun.

"Damadı feda etti"

Ekonomide yapılması gereken en ivedi konu nedir sizce?

Ekonomide yapılması gereken en ivedi konu şu, iktidar derhal Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplayacak. Sadece Erdoğan değil, bütün kesimler katılacak buna. Sorunu yaşayana sormazsanız, nasıl çözüm üreteceksiniz? Kibri görüş almaya izin vermiyor Erdoğan'ın. Zaaf olarak görüyor bunu. 5 Şubat 2009'dan beri Konsey toplanmadı. 2021'deyiz. Şimdi damadını da tasfiye etti. Bütün sorunu sırtına yıktı. Damadın suçu yok ki, talimatı Erdoğan veriyordu. Ama kendini başarılı göstermek için damadı feda etti. Sorunu çözemezler. Bilgi ve kapasiteleri yok. Öngörüleri de yok. Dünyayı okuyamıyorlar. Ekonominin e'sinden bile habersiz Erdoğan. Ekonomi tahsili görmüş. İyi ki başka bir tahsil görmedi.

*CHP Muğla Millet**v**ekili Süleyman Girgin hakkında Pınar Gültekin cinayeti ile ilgili iddialar vardı. HTS kayıtlarında neler var? CHP'deki taciz ve tecavüz iddiaları için ne diyorsunuz?*

Bir iftira var. Sonuna kadar gidin ve hesabını sorun. Ses kaydı varsa onu sorun. Milletvekili, "Varsa istifa ederim" dedi. Daha ne desin bu adam. Partileri, partilerin üyeleri üzerinden, şöyle ya da böyle suç işleyen üzerinden yargılamak doğru değil. Diyelim biri gitti, sokakta birini dövdü, bıçakladı. O suçu tümüyle partiye yıkmak kadar yanlış bir şey yok. Kişi suç işlemişse savcının harekete geçmesi ve gereğini yapması lazım. Partinin de gereğini yapması lazım. Gereğini yapıyor muyuz, yapıyoruz. Bu kadar basit.

İftira dediniz, iftirayı kim atıyor?

Önümüzdeki günlerde bu konu ile ilgili detaylı açıklama yapılacak, hiç meraklanmayın.

Hizan ilçe başkanı bu nedenle mi görevden alındı?

Hayır, başka bir nedenden görevden alındı.

Erken seçime ilişkin bir öngörünüz var mı? Seçimde kaybetmeniz halinde, siyasi kariyeniz için yol haritanız var mı?

Türkiye'de bir öngörüde bulunmak mümkün mü? Kimsenin, önümüzdeki ay ne olacağını bilme şansı yok. Öngörü için sağlıklı planlama lazım. Biz yarın seçim olacakmış gibi çalışıyoruz. Bütün hazırlıklarımız var. Kimsenin endişesi olmasın. Yeni strateji… Çok güzel projelerimiz var. Müthiş, Türkiye'yi sarsacak projelerimiz var.

Kişisel kariyerim için herhangi bir düşüncem yok şu anda. Özel bir kariyer peşinde değilim. Kişiselleştirmek karakterime de uygun değil.

Hazine garantili "kamu özel işbirliği" projelerini nasıl iptal edeceksiniz?

Soracağız, kar marjı neyse verip, kapatacağız. İntikam duygusuyla yapmayacağız. Hukukun üstlüğü neyi öngörüyorsa öyle karar alınır. İntikamla devlet yönetilmez. İhaleler bir kere yasalara aykırı. Bunların ayrıntıları değerlendirilir. Kimseyi mağdur etmeyiz. Maliyet, artı makul karı vereceğiz, mesele bitmiş olacak.

Basına yönelik baskıları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sivil darbe nedeniyle elbette bu baskıyı görüyorlar. Ama özgür medya bu haberleri yapacak. Sahte diplomayla bankaya atanıyor, itiraf ediyor, erişim engeli geliyor. Kenan Evren'in aklına gelmezdi. Medya üç tür baskı altında, birinci baskı haberi yapana yönelik baskı. İkincisi gazeteye ceza. Üçüncüsü de Maliye Bakanlığı gazetenin patronuna yapıyor. Basın İlan Kurumu aracılığıyla havuz medyası besleniyor. 300 bin tiraj deniyor, 30 bin bile satmıyor. 180 bin tirajlı Güneş gazetesi kapandı. Akıl var mantık var, kapanır mı? 5 bin bile satmıyordu. Ama Basın İlan Kurumu para veriyordu 180 bine göre. Bağımsız bir kurum gelsin, araştırsın. Denetlenmeyeceğinizi bilerek hayali tiraj gösteriyorsunuz, para alıyorsunuz. Devlet soyuluyor. Bekliyorum, Cumhurbaşkanı Yardımcısı ne yapacak.

Muharrem İnce ayrı parti kuracağını söylüyordu, partinizden istifası genel merkeze ulaştız mı?

Hayır, bilmiyorum, Genel Merkez'den kim ayrıldı ya da üyelikten kim ayrıldı, ayrılmadı. Onu genelde şöyle yapıyoruz. Her hafta MYK'de kaç kişi üye oldu, kaç kişi ayrıldı, onun rakamları gelir. Onun dışında partimiz gayet iyi yani, herhangi bir sorunumuz yok.