Kılıçdaroğlu: İki başbakan var; biri resmi, diğeri gölge başbakan Berat Albayrak

"Sayın Binali Yıldırım, koltuğunuzun hakkını verin ve yetkilerinizi başkalarıyla paylaşmayın"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Binali Yıldırım'ın koltuğun hakkını vermesi gerektiğini belirterek "İki tane resmi başbakan var, biri fiili başbakan Binali Yıldırım, biri gölge başbakan Berat Albayrak. Sayın Binali Yıldırım, koltuğunuzun hakkını verin ve yetkilerinizi başkalarıyla paylaşmayın" dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hakkında "Bilal Erdoğan'a 'basın yoluyla alanen hakaret ettiği" gerekçesiyle düzenlenen iddianameye tepki gösterdi. İddianamede 2 yıl 8 ay hapsi istenen Kılıçdaroğlu, "2 bin 800 yıllık iddianame düzenlemezseniz adam değilsiniz. Sanıyorlar ki çekileceğiz, korkacağız. Kim açmış? Bilal oğlan açmış. Senin ne olduğunu gayet iyi biliyoruz" dedi.

Reklam
Reklam

Savcılık daha önce, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Kılıçdaroğlu hakkındaki şikayetini geri çekmesi sebebiyle "kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret" suçundan takipsizlik kararı vermişti.

Dış politikada kullanılan dilin çok önemli olduğunu belirten Kılıçdaroğlu "Irak halkının güvenliği için Başika'da Türk askeri bulunuyor" ifadesini kullandı. Hükümetin 'terörle mücadele' yöntemini de eleştiren Kılıçdaroğlu "Köklerini kazıyacağız, yeni tedbirler alacağız deniyor. Ya arkadaş ne yapacaksınız bir an önce yapın. Kanun dediniz yetki verdik, anayasa değişikliği gerekiyor dediniz ona da izin verdik. Şehitlerin arkası neden kesilmiyor" ifadesini kullandı.

Doğan Haber Ajansı'nın Tunceli muhabiri Ferit Demir'in gözaltına alınmasına ilişkin CHP lideri "Anlamak mümkün değil, gazetenin haber yapması ne zaman suç oldu? Öyle istiyorlar ki terör haberi yapılmasın. Bir haber yapmak ne zamandan beri terör örgütü propagandası oluyor. Teröristi yakalarsın, kimse bir şey demiyor ki buna. Ama bir gazetecinin tutuklanması bizim haber hakkımızın kısıtlanması demektir" değerlendirmesini yaptı.

Reklam
Reklam

Partisinin grup toplantısında partililere hitap eden Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:

Bunlar terör örgütünün şehit ettiği askerlerimiz. Köklerini kazıyacağız, yeni tedbirler alacağız deniyor. Ya arkadaş ne yapacaksınız bir an önce yapın. Kanun dediniz yetki verdik, anayasa değişikliği gerekiyor dediniz ona da izin verdik. Şehitlerin arkası neden kesilmiyor.

Önlem alıyoruz, ne önlemi alıyorsunuz? Genelkurmay'ın açıklaması, son birkaç aydaki şehit sayımız 88. Siviller hariç. Düne kadar yaptıkları işlerin ne kadar yanlış olduğunu hatırlatıyorduk, böyle önlenmez diyorduk, siz anlamazsınız diyorlardı. 2002'de terörsüz bir ülke devraldılar, şimdi terör batağındayız.

"Aman ha sesinizi çıkarmayın, iyi şeyler yapın" dememizi istiyorlar, peki vatandaşın sesini kim dillendirecek? O da bizim görevimiz. Ülkemizde barış ve huzuru savunuyoruz, bunun olmasını istiyoruz. Teröre hep birlikte karşı çıkacağız, her ortamda lanetlememiz lazım. Yeri geldiğinde doğruları söylemekten kaçınmayacağız, yeri geldiğinde eleştirmekten de kaçınmayacağız.

Reklam
Reklam

Van'ın Özal ilçesi Başkan Yardımcısı PKK'lı terörist tarafından öldürüldü, aileyi aradım baş sağlığımı ilettim. Dicle İlçe Başkanı hayatını kaybetti. Düzenlenen terör saldırısı sonrası iki AKP Başkan Yardımcısı hayatını kaybetti. Başta Binali Yıldırım başta olmak üzere bütün AKP camiasına baş sağlığı mesajlarımızı iletiyoruz.

Bu sabah saatlerinde bir gazetecinin evi basıldı. DHA'nın Tunceli'de görev yapan muhabiri. Bakın gerekçeyi okuyorum; "Toplantı, gösteri, eylem, yürüyüş gibi olayları haberleştirerek terör örgütünün propagandasını yapmak"

Anlamak mümkün değil, gazetenin haber yapması ne zaman suç oldu? Öyle istiyorlar ki terör haberi yapılmasın. Bir haber yapmak ne zamandan beri terör örgütü propagandası oluyor. Teröristi yakalarsın, kimse bir şey demiyor ki buna. Ama bir gazetecinin tutuklanması bizim haber hakkımızın kısıtlanması demektir.

Ankara Garı'nda ölenlerin sayısını hala bilinmiyor. 100, 101, 103, 107 hep değişik sayılar söyleniyor. İşin aslını iddianameden öğreniyoruz, 101 diyor. Peki sonradan ölenler? Ya askerler güle oynaya askerden dönmek istiyorlar. Gençlerimiz güle oynaya dolaşmak istiyorlar. Bütün partiler gittiler, bütün büyükelçiler gittiler, karanfil bıraktılar.

Reklam
Reklam

Dün bunun yıl dönümüydü aileler geldi, yine anmak istiyorlar. Biber gazı, cop, şiddet... Türkiye'ye yakışmıyor arkadaşlar, yakışmıyor. Bir annenin kendi çocuğunun öldüğü yere karanfil bırakması suç mudur? Biz bu ayıbı ortadan kaldırmak için daha ne kadar bekleyeceğiz? Aileler gelmiş, karanfilleri bırakırlar, bir iki konuşup giderler.

Garda önlem almayan dönemin hükümetiydi, bütün güvenlik raporları ortaya çıktı. O aileler tazminat davası açtıklarında bu davaların hepsini kazanabilirler çünkü önlemi almayan hükümetin kendisi. Önlemi almayan hükümet, terörü gerçekleştiren terör örgütü IŞİD'in militanları. İslamı şiddetle tanımlatmaya başladı bunlar.

70 ilden katılım oldu, kokteyl terör örgütü diyorlardı. Şimdi IŞİD terör örgütünden dert yanmaya başladılar, 70 yılda bu terör örgütü eleman devşirirken bu ülkenin iktidarında hangi parti var?

Değerli arkadaşlarım işin özü ülke iyi yönetilmiyor. Bir ayrıma geldik dış politikada, Musul operasyonu başlayacak. Nedir Musul operasyonu? IŞİD bölgeden atıldıktan sonra yeni politikaların gündeme gelmesidir. Türkiye'nin bu noktada çok dikkatli bir dil kullanmalıdır. Erdoğan ama, Dubai merkezli bir kanala verdiği röportajda mezhepçilik endeksli bir politika gündeme getirdi. Dış politika, iç politikadaki söylemleriniz kadar basit değildir. Ne dedi sonra Irak Başbakanı? İşgalci Türkler Irak'tan çekilsin....

Reklam
Reklam

Irak'ın toprak bütünlüğünü her zaman savunduk, savunmaya devam edeceğiz. Ortak kültürümüz var dedik, söylemeye devam edeceğiz. Başika'da bizim askerlerimizin bulunması sıradan bir olay değildir, Iraklıların güvenliği için Başika'da bizim askerlerimiz bulunuyor.

Buradan size ulaşan bazı söylemlerin iticiliğine kapılıp Başika'daki askerlerimizin topraklarınızı terk etmesini söylemeyin. Sorunlar çözüldükten sonra elbette ki askerlerimiz geri çekilecektir. IŞİD'in o bölgeden çıkmasını istiyoruz, kendi vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini de sağlamalıyız. Biz Irak halkıyla dost olmaya kararlıyız.

Dışişleriyle ilgili konuşması gereken biri varsa Dışişleri Bakanı'dır, o konuşmuyorsa Başbakan konuşur. Neden Cumhurbaşkanı konuşuyor? Enerji konferansı yapıyor, Başbakan yok ortada. İki tane resmi Başbakan var, biri fiili başbakan Binali Yıldırım, biri gölge başbakan Berat Albayrak
Sayın Binali Yıldırım, koltuğunuzun hakkını verin ve yetkilerinizi başkalarıyla paylaşmayın. Aksi halde siz kan kaybediyorsunuz. Musul ile ilgili birinin konuşması gerekiyorsa konuşacak kişi Dışişleri Bakanıdır, Başbakandır, Cumhurbaşkanı değil"

Reklam
Reklam
Anahtar Kelimeler: