CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Halk TV canlı yayınında soruları yanıtladı, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
İktidar ve muhalefet arasında yaşanan başörtüsü tartışmalarına ilişkin soru üzerine Kılıçdaroğlu, "Ben Erdoğan'dan 2021'in ilk gününde vatandaşlarına sıcak, sevgi dolu mesaj vermesini beklerdim. Ama bir televizyon programındaki tartışmadan yola çıkarak CHP'yi tekrar başörtüsü üzerinden suçlaması akıl alacak şey değil." ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Yeni bir yıla girmişiz, insanlara hiç değilse sevgiden, saygıdan söz et. İnsanlar bir dert ortamı içindeler, pandemi var, ekonomik sıkıntılar var, CHP'yi suçluyor. Nedeni şu, Erdoğan gündem yaratamıyor. Bütün hayatı CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu. Nasıl ben Kılıçdaroğlu'nu zor durumda bırakırım. Ben yeri geldiğinde CHP'yi de geçmişteki bazı uygulamaları nedeniyle eleştiren biriyim. İnsanlar hata yapabilirler, kurumların da eksiği, yanlışı olabilir. Ama artık 21. yüzyılda başörtüsü sorununu gündeme getirip, 'Bak Bay Kemal konuşmadı, halbuki ben konuştum.' Oradaki sorun şu, bizim konuşmalarımızı havuz medyası vermediği için benim hiç konuşmadığımı sanıyor. Oysa ben konuştum, düşüncemi açıkladım. Üstelik bu düşünce yeni bir düşünce değil. Bu tartışma artık Türkiye'nin gündeminden çıkmalı. Yok böyle bir tartışma. Kadının kılık kıyafetiyle uğraşmak diye bir şey olmamalı Türkiye'nin gündeminde. Kadınlar arzu ettikleri gibi giyinebilirler, arzu ettikleri gibi rahatça gezebilirler. Siyasetçi olarak bizim görevimiz herkese saygı duymaktır. 'Vitrin mankeni' diye daha ağır bir şey söyledi. Çıkıp özür dilemesi lazım bütün kadınlardan. Başı açık, kapalı bütün kadınlardan özür dilemesi lazım. Hiçbir kadın vitrin süsü, vitrin konusu falan değildir. Olmamalıdır, olamaz da zaten."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Sembolik olarak CHP'nin başörtülülere yer verdiği" yönündeki eleştirilerin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, "Hiç de sembolik değil, inanın o kadar çok kişi var ki. Erdoğan sadece adalet yürüyüşüne baksaydı o bile başlı başına... Erdoğan, vaizelerle toplantı yapmamıştır ama bu kardeşiniz vaizelerle de toplantı yapmıştır. Biz bunları alıp siyasete malzeme yapmıyoruz. Ben şov için yapmıyorum. Başörtüsü bizim geleneksel olarak da inanç nedeniyle de taktığımız bir şey. Kırda da takarız, kentte de takarız. İnsanların kendi tarzıdır, benim görevim onlara saygı duymaktır. Bu siyasetin alanının dışındaki bir konu. Bu kapanmış bir konudur. Şu ana kadar da aslında samimi söylemek gerekirse boşuna tartışıyoruz. Neden? Ben senin giyimine, inancına, kimliğine, yaşam tarzına saygı duyuyorum. Eğer bu değerler üzerinden biri ötekileştiriyorsa gel bana haber ver, beraber yürüyeceğiz." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine "dostlarıyla beraber iktidara geldiklerinde" hiç kimsenin kimliğiyle ve yaşam tarzıyla uğraşmayacaklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Burada hakim, savcı, polis her kurumda bunları görecekler. Başörtülü savcı, polis olamazmış, böyle bir şey var mı? Hangi kuruma hangi şartlarda gelinir bellidir, bunlar çok daha şeyler görecekler?" sözleri sorulan Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın kendi hayal dünyasında yarattığı bir Türkiye olduğunu ve halktan koptuğunu anlattı.
O kadar çok insanın sadece bir kuru ekmeğe muhtaç olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, Türkiye'yi bu noktadan çıkarmaları gerektiğini aktardı.
Bunun birinci yolunun, herkesin can ve mal güvenliğinin sağlanması olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Yani adalet olacak. 2021'in ilk günlerindeyiz, gönlümüzde yatan bu ülkede adalet olsun. Yargının en tepesindeki insan bile adalete olan güvenin yüzde 30'lara indiğini söylüyor. Bir ülkede adalet olmazsa devlet olmaz. Devletin temeli adalettir." dedi.
Ekonomiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'nin bir "Ekonomi Masası" olduğunu, bu masanın üyelerinin illeri gezerek CHP'nin çözüm önerilerini vatandaşlara, iş dünyasına ve esnafa anlattığını söyledi. Türkiye'nin tekrar yatırım ortamına, üretime ortamına dönmesi gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, "Eğer bugün 10 milyonu insan işsizse siyaset kurumunun o işsizliğe odaklanması gerek. İstihdam ortamı yaratması gerek. İktidarın başarı ölçüsü yarattığı istihdamdır, izlediğiniz ekonomi politikaları işsizliği önlüyorsa sizin ekonomik politikanız başarılıdır. Eğer vergileriniz istihdam yaratmayan alanlara gidiyorsa sizin ekonomik politikanız iflas etmiş demektir." ifadesini kullandı.
Pandeminin farklı bir konu olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, diğer tüm ülkelerin pandemi döneminde vatandaşına yardım ederken Türkiye'de iktidarın ise IBAN numarası verdiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, "Bir devlet, borcunun faizini ödemek için borçlanırsa o yönetimin o ülkeye vereceği hiçbir şey yoktur, dert dışında. Bu veriler sarayda görünmüyor, orda herkesin karnı tok. 10 milyonu aşkın işsiz var, esnafın derdi ne biliyorlar mı acaba? Halkın arasına gittiği yok ki, halkı dinlediği yok ki. Erdoğan kimi dinler? Danışmanlar, kurmaylar Erdoğan'a toz pembe bir tablo çiziyorlar." açıklamasında bulundu.
Devletin bir planlama dahilinde ve yasalar çerçevesinde yönetilmesi gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, bu yasal kuralların çerçevesi içinde devlet yönetilirse hiçbir sorun çıkmayacağını belirtti. Vergisini veren halka, vergilerin hesabının da verilmesi gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bir üretim seferberliğine girerek katma değeri yüksek ürün üretme konusunda özel teşvikler getirmesi gerektiğini söyledi.
Yükte hafif, pahada ağır şeylerin üretilmesi gerektiğine vurgu yapan Kılıçdaroğlu, "Üniversiteler bunu yapacak. Üniversiteye özerklik getireceksiniz. Sonra güçlü bir sosyal devlet kurmanız lazım. Bunu kuramazsınız o ülkede huzuru sağlayamazsınız. Biz bunun için aile destekleri sigortası olsun diyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
İktidara geldiklerinde ekonomi alanında atacakları tüm adımların planlamasını şimdiden yaptıklarını bildiren Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin 5 yıl içinde bütün bu sorunlarını aşabileceğini anlattı.
Kılıçdaroğlu, "Ne yaparsak büyük istihdam yaratırız, biz bunun planlamasını yapıyoruz. 5 yıl içinde 2 milyona yakın istihdam yaratacağız. Çok güzel şeyler hazırlıyoruz şu anda. Bu proje afaki olmasın diye çalışıyoruz. Biz halkın önüne böyle çıkacağız. Bu ülkeye temiz siyaseti, ahlaklı siyaseti getireceğiz." diye konuştu.
Kamu özel iş birliği projelerine bakışı sorulan ve daha önce yaptığı "Bunları kamulaştıracağız" açıklaması sorulan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Kamu özel iş birliği ile bir proje yapıyorsunuz, 'Vatandaşın cebinden 5 kuruş para çıkmayacak diyorlar.' 5 kuruş çıkmayacaksa kimsenin malını kamulaştırmayacağız. Ama milletin cebinden para çıkıyorsa bu nasıl iş birliği. Mal onun, kar da onun, her şey onun bir de ben onun üstüne para veriyorum. Niye ben para veriyorum? Benim doğmamış torunumu borçlandırıyorlar, böyle bir rezalet olur mu? Ben kamu çıkarını korumak zorundayım. Vatandaşı soyan düzene benim 'Hayır' demem lazım. Vatandaşı soyan düzene ben 'evet' dersem onlardan ne farkım olacak. Bu bir soygun düzenidir, kamulaştıracağım derken sen bunu kaça yaptın, maliyeti, karı nedir, onu da sorarız. Bunu devlete alıyorum ben. Dolar bazında fiyat mı olur? Devletin soyulmasını engelleyeceğiz, bir gruba, belli bir siyasi alanı finanse eden o gruba 'Kardeşim kusura bakmayın' diyeceğiz. Fakir fukarının bu devlete ödediği vergiyi 5 kişiye vermem, bu vergiler 83 milyon kişinin hakkı. Sadece siyaseti değil, havuz medyasını da finanse ediyorlar. O gazeteler aracılığıyla Basın İlan Kurumunu da soyuyorlar. Resmen soyuluyoruz, devletin soyulmasına karşıyız biz. Medya birden fazla araçla kontrol edilmek isteniyor. Bunlardan birisi RTÜK. En büyük şikayeti alan havuz medyasının televizyonuna bir şey yapılmıyor. Burada bir ayrımcılık var. İkincisi Basın İlan Kurumu aracılığıyla yapılıyor. Üçüncüsü medya patronları Maliye Bakanlığı aracılığıyla denetleniyor."
Sayıştay raporlarıyla ilgili bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, Sayıştayın TBMM adına denetim yaptığını belirterek, "Denetlediler. Biz de bu soygun düzenini Sayıştay raporlarından öğrendik. İhaleler kaça verildi, bilmiyoruz. Havaalanını kaça yaptın? Ben de 600 milletvekili de gazeteciler de bilmiyor. O raporlar olmazsa hiç öğrenemeyeceğiz. Sayıştay o açıdan önemlidir. Yolsuzluk var mı, yok mu Sayıştay raporlarından bir şekliyle öğreniyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Kılıçdaroğlu, "CHP'li belediyeler yargıya pek çok yolsuzluk dosyası sevk etti ama herhangi bir ilerleme yok. Açığa çıkarmak yetiyor mu?" sorusu üzerine, yolsuzluk yapanların iktidar tarafından korunduğunu iddia etti.
"Bürokrasi içinden bilgi geliyor mu?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Devletin içinde son derece temiz, dürüst, gidişten büyük rahatsızlık duyan insanlar var. Onlar devletin gözlerinin önünde soyulmasını kabul etmiyorlar, rahatsızlar. Bir şekliyle bu bilgiler bize, medyaya ve diğer yerlere de gidiyor. Bunlar görülüyor zaten. Görmemek mümkün değil." yanıtını verdi.
Tank palet fabrikasıyla ilgili soru üzerine Kılıçdaroğlu, "Tank palet fabrikası özelleştirilmedi, bedava verildi. Bir sent bile alınmadı. Bu 'TSK tank üretmesin' diye yapıldı." iddiasında bulundu.
"Ordunun tank üretmesine niye karşı olunur?" sorusuna Kılıçdaroğlu, şu cevabı verdi:
"Devleti Londra'daki bir avuç tefeciye teslim etmişseniz... Avrupa'nın en büyük entegre tank palet tesisi. Alın teriyle parça parça büyütülen bir yer orası. Ethem Sancak ne üretti bu ülkede? Neden verdiniz ona? Dünyanın teşvikini verdiler yan tarafta bir fabrika kuracaktı Ethem Sancak ama baktı ki 'Bu fabrikayı kuramıyorum ben o zaman tank palete çökeyim' dedi. Çöktüler üstüne. Bunların yatacak yeri yoktur. Kendi ordusu tank üretme noktasına gelmişken özelleştiriyorsunuz, başka bir yere peşkeş çekiyorsunuz bir kuruş almadan. '2018'de ilk tankı üreteceğiz' diyorsunuz, 2021 yılındayız. Nerede bu tank? Yalan söylemede bunlar kadar mahir kimse yoktur, olamaz. Ben utanırım mesela."
Ekonomik bazı verilere değinen Kılıçdaroğlu, rakamların doğru açıklanmadığını ileri sürdü.
Kılıçdaroğlu, "Enflasyon yüzde 10, 15, bunların hepsi hikaye. biz vatandaşın nabzını tutuyoruz. Şu anda siyasi anlayış uluslararası sermaye çevreleri tarafından teslim alınan bir anlayıştır. 'Faizi düşüreceğiz' dediler, dolar gelecekti. Geldi mi? Gelmedi ve 'Yükselteceksiniz' dediler. Tefecilerin taleplerini yerine getirdiler." değerlendirmesinde bulundu.
"2021'i erken seçim yılı olarak görüyor musunuz? Böyle bir baskınız olacak mı?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Yok, bir özel baskımız olmayacak. Toplumun talebini siyasetçilerin dinlemesi lazım. Toplum ağır bir sürecin içine girerse elbette bir çıkış arayacaktır. Demokrasilerde o çıkışın yolu da sandığı ortaya koyup, vatandaşın tercihini beyan etmesini sağlamaktır. Demokrasinin özünde yatan da zaten seçimdir. Dolayısıyla vatandaşın oyuna arzu ettiğiniz zaman başvurabilirsiniz. Türkiye iyi yönetilmiyorsa ve bunun faturası doğrudan halka çıkıyorsa ve halk bir bunalım içindeyse bir çıkış yolu bulmak gerekir. Bu çıkışın yolu da demokrasilerde seçimdir. Getirir sandığı koyarlar, bir daha vatandaş seçerse zaten yollarına devam ederler."
Ekonomik ve Sosyal Konseyin toplanmadığına işaret eden Kılıçdaroğlu, "Çiftçiye, işçiye, sanayice soramıyorlar. Sarayda oturmuşlar kendi kendilerine plan, program yapıyorlar. Türkiye'de hiç dert yok. Tek dert var Kılıçdaroğlu. O zaman biz bunun sesini nasıl keselim? Kesemezsin kardeşim. Yeri gelir sokak sokak gezerim Türkiye'yi. Ben doğruları söylüyorum. Esnafın, berberin sorununu dile getiriyorum rahatsız oluyor. Çünkü ona göre çok pembe bir tablo var niye bu Kılıçdaroğlu böyle konuşuyor?" dedi.
Erken seçimle ilgili bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, "Erdoğan tekrar seçileceğine inansa gider. Seçim yapılsa kazanamayacağını bildiği için biz bunu nasıl uzatırız. Uzatıyor. Fatura garibana, sokaktaki insana çıkıyor." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "yerli ve milli muhalefeti de biz tesis edeceğiz" sözlerinin anımsatılması üzerine Kılıçdaroğlu, "Etsin" dedi.
"Bu daha fazla baskı getirebilir mi?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Anadolu'da güzel bir söz vardır, zalimin erken gitmesi için dua ederler 'Zulmün artsın' diye. Zaten yaptıkları zulüm. 'Nereden, nasıl acaba biz Kılıçdaroğlu'nu CHP'yi sıkıştırıp atabiliriz' diye. Atamazsın kardeşim. Yedi sülalemizi araştırdın boğazımızdan aşağıya haram lokma inmedi, inmeyecek Allah nasip etmesin." karşılığını verdi.
Kılıçdaroğlu, "Millet İttifakı'nın içine farklı seçenekler düşünülüyor mu?" sorusu üzerine, şunları söyledi:
"Daha çok erken. Nedeni de şu, önümüzdeki seçimler bir siyasi parti seçimi değil, demokrasiden yana olanlarla demokrasiye karşı olanların seçimi olacaktır. Demokrasiden yana olanları Millet İttifakı temsil edecek. Otoriter, tek adam rejiminden yana olanları da Cumhur İttifakı temsil edecek. Bugün Cumhur İttifakı'nda hiçbir tartışma var mı? Yok. Bir kişi var orada, o ne derse oluyor."
"Sayın Bahçeli'nin dediği şeyler de oluyor" ifadesi üzerine Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmede bulundu:
"Arada bir 'Bunu yapma' dediği zaman o da 'Yapmam olur' diyor. Ama son söz yine Erdoğan'ın. Orada bir tartışma, demokrasi zemini yok ve tam bir otoriter yapı var. Bahçeli de otoriter bakıldığı zaman. Millet İttifakı'nda demokratik bir yapı var. İktidara geldiğimizde ülkeyi nasıl yöneteceğiz, önceliklerimiz neler olacak oturup bunları konuşacağız. Bugünden 'Millet İttifakı'nın bileşenleri ne olacak, öbür tarafın bileşenleri ne olacak' diye bir tartışma zemini daha çok erken. Millet İttifakı'nın demokrasiden yana olan tavrının vatandaş tarafından da benimseneceğine inanıyorum. Çünkü vatandaşımız demokrasiyi seviyor."
"Bahçeli'nin bir noktaya getirip Sayın Erdoğan'ın elini bırakacağını düşünür müsünüz?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "Bilmiyorum bırakır mı, bırakmaz mı? Beraber yürürler mi, yürümezler mi bilmiyorum. Çok da fazla ilgilenmiyorum. Vatandaşın derdiyle bizim ilgilenmemiz lazım. Onların Türkiye'yi getirdiği yer burası. Beraber getirdiler buraya. Aralarında barış mı olur, kavga mı olur. Bahçeli destek mi verir, desteğini çeker mi onlarla ilgilenmiyoruz." yanıtını verdi.
"Bu yapı bozulduğu zaman politikanın gidişinin değişeceği" yönündeki ifade üzerine Kılıçdaroğlu, "Doğru ikili yapı bozulduğu zaman belki daha farklı dengeler veya erken seçim gündeme gelebilir. Bu çağrıyı kim yapar, kim yapmaz onu bilmiyorum. Ama Türkiye'yi erken seçime götürecek 2 aktörün Bahçeli ve Erdoğan olduğunu biliyoruz." dedi.
Parlamenter sistem çalışmalarıyla ilgili bir soru üzerine de Kılıçdaroğlu, "Güçlendirilmiş parlamenter sistem eski sisteme dönüş anlamına gelmiyor. Eski sistem geçmişte darbeler yaşayan bir Türkiye'de şöyle veya böyle darbe hukukunu oluşturan bir belge, bir beyanname aslında. Biz darbe hukukundan tamamen arındırmak istiyoruz." diye konuştu.
"Barajın düşürülmesi var mı?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Sayın Davutoğlu ekibiyle beraber bir çalışma yaptı, diğer siyasi partiler de güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili düşünceler oluşturuyorlar. Kendi ekiplerini onlar da kurdular, çalışıyorlar. Bu çalışmalar gider. Önce her parti kendi çalışmasını belli bir olgunluğa ulaştırdıktan sonra da belli bir zaman dilimi içinde belki bir araya gelinebilir, oturulup konuşulabilir. Bizim göremediğimiz bir eksikliği bir başka parti görmüş olabilir. Dolayısıyla onu daha olgun, mükemmel hale getirmek mümkün olacak. Biz bunları yapacağız."
Kılıçdaroğlu, Türkiye'de birçok işsiz vatandaş olduğunu, okulu bitiren ve KPSS'den 90-95 puan alan bir mühendis işsizken 60 puan alan bir kişinin "torpil" olduğu için işe alındığını iddia etti. Gençlerin "torpili" asla kabul etmediğini belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bütün emeklerinin siyaset kurumu tarafından nasıl çalındığını, hak etmeyen kişiye belli makamların nasıl tahsis edildiğini görüyorlar. O kadar bozulduk ki, sahte diploma Türkiye Büyük Millet Meclisinde savunuldu ya. Akıl alacak şey değil, sahte diploma. Kendisi söylüyor, 'Sahte diplomayı bu bana verdi' diye. Sahte diplomayı alan kişinin hakkını yani o sahte diplomayı, Meclisin kürsüsüne çıkıp aynı partili bir başka kişi savunuyor ya. Hayatımda söyleseler, 'Ya bu olmaz' derdim."
Kılıçdaroğlu, yayıncının "İttifaklarla buradan çıkış arıyorsunuz?" sözleri üzerine, ahlaklı insanlarla çıkış aradıklarını, demokrasiyi, fakirin, fukaranın ve garibanın hakkını savunan ahlaklı bir siyaset anlayışıyla Türkiye'yi buradan çıkarmak istediklerini söyledi.
Dış politikayla ilgili değerlendirmeler de yapan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Dış politikayı Türkiye'nin aleyhine kullanıyorlar. Bakın bu kadar açık ve net söylüyorum. Herkes bize düşman oldu. Mısır, bizim ortak tarihimizin olduğu, ortak kültürü yaşadığımız bir devlet. Biz Mısır'la niye düşman olduk? Hangi gerekçeyle düşman olduk? Bizim bütün bunları düşünmemiz lazım.
Doğu Akdeniz'de hakkımız olan şeyleri, kimsenin hakkını yemek istemem yani Doğu Akdeniz'e sahip çıkanların hepsi haklı, yani bizden. Hepimiz haklıyız yani. Burası bizim, Doğu Akdeniz'de çıkacak olan doğalgazıydı, petrolüydü bunların tamamının Türkiye üzerinden geçmesi lazım, Avrupa'ya öyle gitmesi lazım. Türkiye'nin de çıkarı böyle, Avrupa'nın da çıkarı böyle ve biz orada yalnız kaldık ya. Niye biz yalnız kalıyoruz? Bizim hakkımız var orada. Oturdular, oradaki devletler hep beraber bir anlaşma imzaladılar, Türkiye yok içinde. Niye yok içinde kardeşim ya?"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir danışmanının Osman Öcalan ile görüştüğü yönündeki iddiaların sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, yerel seçimlerden önce de TRT'nin bir görüşme yaptığını, şu anda da yeni arayışların olduğunu ileri sürdü.
Kılıçdaroğlu, ne görüşüldüğünü bilmediğini belirterek, şöyle devam etti:
"Erdoğan istemese böyle bir görüşme zaten olmaz. Erdoğan'ın telkiniyle veya talebiyle yapılmış olabilir. Geçmişte yerel yönetimlerde de Erdoğan'ın telkini ve talebi olmasaydı yine bu görüşmeler olmazdı. O dönemde de buna benzer görüşmeler yapıldı. Erdoğan benim anladığım kadarıyla bir çıkış arıyor. Bu sorunun muhatabı aslında Sayın Bahçeli'dir. Sayın Bahçeli'ye sorulması lazım bu sorunun. Bahçeli'nin bilgisi dahilindedir büyük bir ihtimalle bu tür görüşmeler. Madem bunlar birlikte bir ittifak içindeler herhalde Sayın Bahçeli de bu konuda bir şeyler söyleme ihtiyacı duyacaktır."
Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş kararlarına ilişkin,"Siyaset kurumu, kişileri yargıdan bağımsız olarak düşman olarak bellemişse ve bunları düşmanlaştırmışsa, yargıyı da öç alma kurumu haline dönüştürmüşse siyaset ya da siyasetçi, öç almak için yargıyı da kullanır hale gelmişse Türkiye'de buna benzer olaylar olur." değerlendirmesini yaptı.
Kanun Hükmünde Kararname ile üniversitelerden atılan akademisyenler, hakimler, devlet memurları gibi Türkiye'de haksızlığa uğrayan milyonlarca kişi olduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, bu kişilerin hak istediğini, hak aradığını söyledi.
CHP'li milletvekilinin, Pınar Gültekin'in babasına "Davadan vazgeç" dediği iddialarıyla ilgili, babanın ortaya bir kanıt koyup koyamadığının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, milletvekilinin HTS kayıtlarını istediğini, geldiği zaman bütün gerçeklerin ortaya çıkacağını ifade etti. Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Zaten 1-1,5 dakika konuşmuş, başsağlığı dilemiş. Defin işlemi gerçekleşmiş, ertesi gün arayıp, başsağlığı dilemiş, söylediği o. 'Eğer kanıtlarlarsa öyle bir görüşmeyi, bırakın CHP'den ben milletvekilliğinden de istifa ederim' dedi. Bu kadar açık ve net. HTS kayıtları gelir, bakılır, edilir. Hatta mahkeme de isteyebilir bu kayıtları, görüşmelerin kayıtlarını da isteyebilirler, hepsi istenebilir yani. Biz de büyük bir dikkatle takip ediyoruz."
2020'ye ilişkin değerlendirmelerinin ve yılın olayının ne olduğunun sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, salgını yılın olayı olarak gördüğünü ifade etti.
Kılıçdaroğlu, salgın nedeniyle birçok insanın hayatını kaybettiğini belirterek, bu kişilere Allah'tan rahmet diledi. Bu yılın kahramanlarının da sağlık çalışanları olduğuna dikkati çeken Kılıçdaroğlu, hepsinin olağanüstü bir çaba harcadığını vurguladı.
(AA)