CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kamu işçisinin toplu iş sözleşmesi sürecine ilişkin "Elektriğe yapılan zam kadar bari bir zam versinler. Bıraktık diğerlerini. Hani soğanı, biberi, başka bir şeyi almadık. Elektriğe zammı kim yapıyor? Devletin kendisi yapıyor. O zaman bu zam kadar bari hiç değilse işçiye zam ver." dedi.
Kılıçdaroğlu, beraberindeki Genel Başkan yardımcıları Faik Öztrak ve Yıldırım Kaya ile Türk-İş'in kuruluşunun 67'nci yıl dönümü dolayısıyla Konfederasyon Genel Merkezi'nde Genel Başkan Ergün Atalay'ı ziyaret etti.
Kılıçdaroğlu, baş başa gerçekleşen görüşmenin ardından yaptığı konuşmada, Türk-İş'in 67 yıl bütün çilelere, sıkıntılara rağmen Türk işçi hareketinin lideri olarak varlığını hep koruduğunu söyledi.
Konfederasyonun zaman zaman sıkıntılar yaşamasına rağmen bütün bunları aşmasını bildiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Biz, Türk-İş'in varlığını, Türkiye'de demokrasinin varlığı gibi görüyoruz. Eğer bir yerde demokrasi varsa, işçilerin hakları olmalı. Eğer işçiler hak aramakta zorlanıyorsa, hak arama talepleri sınırlanıyorsa veya yasaklanıyorsa, işçilerin örgütlenmesinin önüne barajlar konuyorsa bunu doğru bulmuyoruz." diye konuştu.
Türk-İş çatısı altında 1 milyonun üzerinde işçinin bulunmasının, konfederasyonun gücünü gösterdiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, 12 Eylül darbesinden sonra sendikalaşmanın zorlaştığını, darbe hukukundan Türkiye'nin arınması gerektiğini vurguladı.
Kılıçdaroğlu, örgütlenmenin önündeki bütün engellerin kaldırılması gerektiğine yürekten inandıklarının altını çizerek, "Bunu da yapacağız. Bu konuda kararlıyız. Rahmetli Bülent Ecevit nasıl işçi hareketinin öncüsü olmuşsa, biz de işçi hareketinin öncüsü olmayı sürdüreceğiz. Bu konuda hiç kimsenin en ufak bir endişesi olmasın." dedi.
Bütün işçilerin istediği gibi örgütlenebileceğini, bundan sadece mutlu olacaklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, çalışan işçinin hakkını savunan sendikacılık anlayışının yerleşmesinin önemine işaret etti.
- "Türkiye'nin gerçekleri bilinerek davranılmalı"
Ücret sendikacılığına karşı olduklarının altını çizen Kılıçdaroğlu, "Elbette ki Türkiye'nin gerçekleri de bilinerek bu paralelde davranılmalı. Sayın Başkan zaten buna büyük özen gösteriyor. Türkiye'nin içinde bulunduğu koşulları da gayet iyi biliyorum." şeklinde konuştu.
Toplu sözleşme görüşmelerinin devam ettiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Toplu sözleşmede ücret sendikacılığı yapılmasın ama şunun da göz ardı edilmemesi lazım. Yaşanan ekonomik krizin faturası işçinin sırtına yıkılmasın. Kalkıyorlar Parlamentodan yasa çıkarıyorlar bir avuç şirketin borcunu ödemek için 400 milyar lira para ayırıyorlar, işçinin ücretine gelince 'Efendim ekonomik sıkıntı var.' Ne için? Bu kişi çalışıyor, üretiyor, alın teri döküyor, helal para kazanıyor ve bu kişi evine ekmek götürüyor. Batan şirketi kurtarmak için 400 milyar lira para ayıracaksın, işçiye gelince 'Efendim dururumuz malum, paramız yok, veremiyoruz.' Bunu doğru bulmuyoruz. Elbette ki astronomik rakamlar istenmiyor, makul rakamlar isteniyor. Piyasa, ekonomi, işçinin aldığı ücret, asgari ücret, yapılan zamlar belli. Elektriğe yapılan zam kadar bari bir zam versinler. Bıraktık diğerlerini. Hani soğanı, biberi, başka bir şeyi almadık. Elektriğe zammı kim yapıyor? Devletin kendisi yapıyor. O zaman bu zam kadar bari hiç değilse işçiye zam ver."
- "Her gün 5 işçi hayatını kaybediyor"
Kıdem tazminatı konusunda, üç konfederasyonun anlaşması durumunda CHP açısından hiçbir sorunun olmayacağının altını çizen Kılıçdaroğlu, sendikalara rağmen, Parlamentoya kıdem tazminatıyla ilgili bir düzenleme gelirse buna karşı çıkacaklarını vurguladı.
Türkiye'nin iş kazaları konusunda Avrupa'da birinci, dünyada üçüncü olduğuna dikkati çeken Kılıçdaroğlu, her gün 5 işçinin hayatını kaybettiğini, terörden daha fazla işçi kaybı yaşandığını söyledi.
Kılıçdaroğlu, iş kazalarıyla ilgili herkesin oturup düşünmesi gerektiğine işaret ederek, bu kazalarda hayatlarını kaybedenlerin önemli bir kısmının sigortasız çalıştırıldığını kaydetti.
Kamu işçilerinin toplu sözleşme sürecinin 7 aydır sonuçlanmadığına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, bunun bir an önce sonuçlanmasını istediklerini ifade etti.
Türk-İş'in Türkiye ve bölgesi açısından çok önemli olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, konfederasyonun sadece Türkiye'de değil, bölgedeki, Avrupa'daki işçi hareketlerini temsil eden önemli bir kurum olduğuna değindi.
- CHP'yi beyaz kağıda benzetti
CHP olarak Türk-İş'in yayınlarını, yıllık raporlarını büyük bir dikkatle takip ettiklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, "67 yıldır Türk-İş var. İyi ki Türk-İş var." dedi.
Çalışanın, üretenin, üreten Türkiye'nin yanında olduklarının altını çizen Kılıçdaroğlu, açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
"Yerel seçimler sonrasında bazı CHP'li belediyelerde akrabaların yönetici konumunda işe alındığı" iddialarının sorulduğu Kılıçdaroğlu, "Bunların hepsi düzelecek. Belediye başkanlarının akrabalarının yönetici pozisyonuna getirilmelerini doğru bulmuyoruz. Arkadaşlarımız gerekli girişimlerde bulundular. Bildiğim kadarıyla büyük bir kısmı çözüldü. Burada sorun şu, yönetici yakınları acaba sadece CHP'li belediyelerde mi var? Bakın biz, üstümüze düşeni süratle yapıyoruz ve uyarıyoruz." yanıtını verdi.
CHP'yi eline aldığı "beyaz kağıda" benzeten Kılıçdaroğlu, "Üzerinde siyah bir nokta olunca derhal fark edersiniz ama simsiyah olsaydı veya ağırlıklı olarak siyah olsaydı, siz yeni bir siyahı fark edemezdiniz bile. O nedenle biz, bu sorunun kökten ve kalıcı çözülmesini istiyoruz. Nasıl? Parlamentoya gelsin, siyasi ahlak kanununu çıkaralım. Bu kadar basit." dedi.
Avukatın, doktorun, esnafın, işçinin, hayatın her alanının etik, ahlaki kurullarının olduğuna dikkati çeken Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Siyasetçinin niye etik kuralları yok? Hangi gerekçeyle yok? Sayın Davutoğlu getirdi ama geri çektiler. Biz getirdik, uygulamaya koymadılar. Buradan bütün medyanın önünde TBMM Başkanı'na açık ve net çağrı yapıyorum. Toplum kayırmacılıktan rahatsız. O zaman siyasi ahlak yasasını çıkaralım, siyasi ahlak yasasında kurallar belli olsun. Her belediye başkanının, her milletvekilinin, her belediye meclis üyesinin, kim seçimle geliyorsa bir yere herkesin kuralları olmalı ve o kuralların dışına çıkmamalı. Bu da TBMM'nin bu yasama döneminde topluma bir armağanı olsun. Huzurunuzda ben, TBMM Başkanı'ndan cevap bekliyorum. Getirsin."
- "Havuz medyasına teşekkür ediyorum"
"Akrabaların yönetici konumuna getirilmesiyle ilgili ne yaptınız?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "Arkadaşların önemli bir kısmı ayrıldı, bazıları da ayrılacak." yanıtını verdi.
Bazı belediyelerle ilgili verilen bilgilerin doğru olmadığına, Selçuk Belediye Başkanının yakınının çok önceden beri orada çalıştığına işaret eden Kılıçdaroğlu, hepsine dikkat edip, bu çerçevede değerlendirdiklerini söyledi.
Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"CHP'li belediye başkanlarıyla ilgili bunlar söyleniyor. Havuz medyası dediğimiz medya da bunları yazıyor. Çok memnunuz, havuz medyasına da teşekkür ederiz ama aynı şeyi AK Partili belediyeler yaptığı zaman niye yazmıyorsunuz? Onu da yazın. Bakın ben, havuz medyasına teşekkür ediyorum. Diyorum ki bunu yazdınız, biz de bunu gördük ve hemen düzelttik ama siz gerçekten gazetecilik yapıyorsanız, gerçekten halkın beklentilerine tercüman oluyorsanız, diğer belediyelerin yaptıklarını da yazın. Hatta daha da öteye gidin, Türkiye Varlık Fonu'nun başkanlığında kayınpeder, yönetiminde damat var. Niye bunun üzerinde durmuyorsunuz? Devleti teslim etmişsiniz buraya. Bu etik mi? Bu da etik, ahlaki değil."
Kılıçdaroğlu, objektif, herkes için uygulanan kurulların olması gerektiğinin altını çizdi.
Bu sırada söz alan Ergün Atalay, etik kurallara ilişkin yasal düzenlemeye sendika ve kitle örgütlerinin de eklenmesini istedi.
Kılıçdaroğlu da bunun yapılabileceğini söyledi.
- "4-5 yerden aylık alanlar var"
"Bakanlıklarda bürokrat olarak çalışıp, yönetim şirketlerinden de maaş alanları nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "Doğru değil. Bu kadar işsizin olduğu bir yerde bürokratlardan sadece 2-3 yerden değil, 4-5 yerden aylık alanlar var. Buradaki temel sorun şu, bir bürokrat bakanlığa bağlı bir şirkette görev alıyor ve o şirketin denetiminden de aynı zamanda sorumlu. Hem yönetici hem denetçi nasıl olur? Garabet burada başlıyor." cevabını verdi.
"Milli Güvenlik Kurulu bildirisinde 'barış koridoru' ifadesi yer aldı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki soruyu da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, "Öteden beri biz Orta Doğu'da barışı hep savunduk, savunmaya da devam ediyoruz. Türkiye, Orta Doğu politikasında kendi güvenliğini sağlamak zorundadır. Bu bağlamda barış koridoru da olabilir, özel bir bölge de olabilir. Dolayısıyla Türkiye, içinde bulunduğu coğrafyada kendi güvenliğini sağlayacak bütün adımları atmak zorundadır. Öyle bakıyoruz." ifadelerini kullandı.
"Eylül ayında düzenleyeceğiniz Suriye Çalıştayı'nda Esad'a yakın isimlerin katılacağı söyleniyor. Katılımcılar belli oldu mu?" sorusuna karşılık Kılıçdaroğlu, isimlerin henüz belirlenmediğini, Suriye sorununu, Türkiye'de bütün tarafların olduğu masaya yatırmak istediklerini söyledi.
Kemal Kılıçdaroğlu, sorunu samimi bir şekilde ele alıp, bütün kesimleri dinlemek istediklerini sözlerine ekledi.