Kürsüden Üsküdar'da çekilen bir fotoğrafını gösteren Kılıçdaroğlu, ''Yeni İstanbul’da Fatih’ten daha zeki biri var çünkü otomobili denizde yürütüyor'' dedi.
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları:
Nazım Hikmet’in cenazesi Türkiye’de olmalıdır. Bana soracak olursanız Gezi Parkı’nda olmalıdır. Bir çınar ağacının altında. Gezi’ye gidenler kendilerini bir ağaç gibi tek ve hür yaşamak istiyorlardı. Ve onlar kavgadan kutuplaşmadan değil barıştan uzlaşmadan yanaydılar ve diyorlardı ki bir orman gibi kardeşçe yaşamalıyız. Onun vasiyetini yapabilmeliyiz. Nazım’ı tekrar rahmetle anıyoruz onu her zaman yaşatacağız. Gezi Türkiye’de tarihi değiştiren bir olaydır. Eğer zulme ve baskıya karşı direniyorsanız siz insan olmanın gereğini yapıyorsunuz. Zulme karşı sessiz duran dilsiz şeytandır.
Gezi sırasında bir diktatör bozuntusunun karizması çizildi. Ve bunu içine sindiremedi ve hala içinde bir kin var. Ne kadar çok insan ölürse o kadar zevk alıyor. Kandan şiddetten bu kadar zevk alan bir başka politikacı yoktur herhalde 21. yy’da. Bir iç savaş çıkarmayı bile göze aldı. "Camide içki içiyorlar" dedi. Niye bunu söylüyor insanları birbirine düşürmek için. "Başörtülü bacıma saldırdılar" dedi. Gerçek ortaya çıktı ki böyle bir şey yok. Merak ediyorum iç çatışma olsaydı yüzlerce inan ölseydi ne kazanacaktı acaba.
Hep söyledim söyleyeceğiz yalancıdan başbakan olmaz.
30 – 40 kişi bir kadına saldıracak ve hiç kimse ses çıkarmayacak. Görüntülerini yayınlayacaktı ne oldu yayınladı mı? 76 milyon vatandaşımızın vicdanına sesleniyorum size açıkça yalan söyleyen bir kişinin hala arkasında duracak mısınız? Hala yalanın arkasında duruyor. 14 yaşındaki Berkin Elvan’ı terörist diye miting meydanlarında tanıttı.
Fotoğrafta gördüğünüz Havva Bir, bir Anadolu kadını. Bu Anadolu kadının başına ne geldi onu anlatacağız. Rize İkizdere’de HES yapılıyor. Köy susuz kalıyor. "Bizim suyumuzu kesmeyin" diyorlar. Sen misin yolun kenarında oturan. Bakın ne diyor: “Yapılması planlanan santral için zaten az olan suyumuzu elimizden almak istiyorlar. Karayolunun kenarında bekliyorduk. 20 kadın oturuyorduk. Kalkmamız için hiçbir uyarı yapmadılar. "Komutanın saldırın" dediğini duydum. Sonra copla bize vurmaya başladılar. Ben artık askere de polise de güvenmem.”
Havva Bir, bir Anadolu kadını. Bizim büyüğümüz. Suyuna köyüne sahip çıkmak istiyor. Coplarla üzerine gidilip dövülüyor. "Başörtülü bacımıza saldırdılar" diyordu değil mi. Başörtülü bacımızı ne hale getirdiklerini görüyor mu acaba? Vatandaşlarımız sesleniyorum. Anadolu kadının gördünüz köyünün suyuna sahip çıkmak istiyor. Cop, dayak var mı var. Bunlara karşı çıkmak hepimizin görevi. Bütün Anadolu kadınlarına sesleniyorum. Havva’nın başına gelenler yarın sizin başınıza da gelebilir. Kime karşı bir diktatör bozuntusuna karşı.
Onun için kendisine benzer düşünenler dost diğerleri düşman. Dayağı yiyen sadece Rizeli köylüler mi? Soma’nın devamıdır bu. Özel kalem müdürü gitti tekme attı. Kendisi gitti tokat attı. Özür dilemesi lazım. Dilemiyorsa Başbakanlık koltuğunda oturmaması lazım. Bütün bu haksızlıklara rağmen hep beraber direneceğiz. Umutsuzluğa düşmeyeceğiz. Tipik bir örneği Yalova’da ortaya çıktı.
Soma cumhuriyet tarihimizin en büyük facialarından biriydi. İktidar kader dedi.
Diyanet ne diyecek diye bekledim. Ve nihayet konuştu. Çok güzel bir konuşmaydı.
Diyanet İşleri başkanı Sayın Görmez, “Bu tür faciaların olmaması için her türlü tedbirin alınmasında dini ahlaki vicdani hatırlatmaları yaparak sonuçların felakete dönüşmesini önlemeye çalışmak gerekmektedir. Dini istismar eden yorumlar karşısında hakikati söyleme mecburiyetimiz vardır. Yaratıcının sonsuz kudretini yok saymak ne kadar yanlışsa inanın kusurlarına ilahi mazeret üretmek de o kadar yanlıştır. İlahi adalete gölge düşüren tez ve yorumlardan kaçınmak gerekir” dedi.
Bunları söylemek için bu kadar beklemeye gerek yoktu. Daha erken söylenmeliydi.
23 Temmuz 2004 hızlandırılmış trende 41 kişi öldü. Dava zaman aşımına uğradı. Ölenler öldükleriyle gittiler.
Uludere’de 34 kardeşimiz öldürüldü. Ne oldu? Ailelere para verdiler. Aileler hala bekliyor failler ne zaman çıkacak diye.
9 Eylül 2009 Ayamama deresi taştı 38 kişi hayatını kaybetti. Ne oldu hiçbir şey olmadı.
31 Ocak 2008. Davutpaşa’da ruhsatsız işyerinde onlarca kişi öldü ne oldu hiçbir şey.
Esenyurtt’ta çadır yangınında işçiler öldü.
Afyon’da patlama oldu 25 asker öldü. Aileleri hala adalet arıyor.
Tüm bunlardan sonra Diyanet bu açıklamayı yapıyor.
Çok merak ettim. Bu açıklamadan sonra Erdoğan cübbeni çıkar siyasete gir diyecek mi diye ama herhangi bir ses çıkmadı.
Fatih Sultan Mehmet 29 Mayıs 1453’te İstanbul’u fethetti. O aynı zamanda bilime sanata büyük önem bir devlet adamıydı.
500’ün üzerinde mimari esere imza attı. Müthiş yaratıcı zekaya sahipti. Bir devleti imparatorluğu dönüştürdü.
İlk üniversitelerin kuruluşuna da imza attı.
Şimdiki İstanbul’a bakalım. Yeni İstanbul’da Fatih’ten daha zeki biri var çünkü otomobili denizde yürütüyor.
Biliyorsunuz yürütme konusunda çok başarılı. 17 ve 25 aralıkta devlet hazinesinin nasıl yürütüldüğünü hep beraber gördük.
30 yıldır İstanbul’u yönetiyorlar. İşte gelinen nokta.
Fatih, Haliç’in çevresinde koyun otlatmayı bile yasaklamıştı İstanbul’un güzelliğine halel gelmesin diye.
Ayamama Deresi oldu, ders almadınız.
Erdoğan bir mucit. Neydi Erdoğan, jinekolog, Merkez Bankası Başkanı, vantrolog şimdi de bir mucit.
Deniz üzerinde giden dolmuş. Onun mucidi.
Yalova’ya gittim. Her tarafta Erdoğan’ın posterleri. Belediye başkan adayı yok. Recep Tayyip Erdoğan’a karşı bir yarış vardı orada.
Ama Yalovalılar dik durdular onurlu durdular ve oylarına sahip çıktılar teşekkür ediyorum onlara.
Yalovalılar rüşvete teslim olmadılar. İnandığımız bir şey var başkana güveniyoruz dediler.
Erdoğan geldi miting yaptı Yalovalılar orada vizyonsuzluk gördüler.
Üstü kapalı pazar yeri vaat etti. Vizyonsuzluğa bakın. Adamın ufku bu kadar.
İnatla dirençle durabilirsek çalışırsak başarıyı elde edebiliriz. Hepimiz çalıştık hepimiz çaba harcadık. Güzel şeyler anlatıldı. Tek tek evlere gittik.
Ama buna karşın onlar her türlü karalamayı yaptılar.
Yalancıdan başbakan olmaz. Yalan bir değil iki değil üç değil.
Bizim arkadaşlarımız Soma faciasından önce bir araştırma önergesi vermişti. Çıktı dedi ki içinde Soma sözcüğü yok. Okumamış. Oku kardeşim. Orada Soma sözcüğünün geçtiğini göreceksiniz.
Ama yalan söylüyor. Bu kadar kolay yalan nasıl söyler anlamakta zorlanıyorum. İnsanda biraz Allah korkusu olur.
Balyoz raporumuzu eleştirmiş. Ama onu da okumamış. Yalan söylüyor.
Diktatörlerin iki özelliği vardır. Birincisi korkak olurlar ikincisi yalan söylerler.
Efendim bizi neden suçluyorsunuz diyor. İyi de ülkeyi sen mi, yönetiyorsun başkaları mı yönetiyor.
Yalancıdan Başbakan olmaz elbette yalancıdan cumhurbaşkanı hiç olmaz. Hırsızdan devleti soyandan başbakan da cumhurbaşkanı da olmaz.
Erdoğan’ın en tipik özelliği korkak ve yalancı olması.
Yalova seçiminden sonra şuna da bir bakın, mor rengin pek çok tonu vardır.
Mor rengin tonlarını görmek istiyorsanız Yalova seçimlerinin ardından Erdoğan’ın yüzüne bakacaksınız.