Kılıçdaroğlu yüzme bilmiyor mu?

Haftasonu düzenlenen 15’inci Olağanüstü Kurultayı sonrasında, CHP’nin bundan sonra izleyeceği yol köşe yazarlarının başlıca konusu oldu.

Çarşaf liste- liste mi tartışmaları, Deniz Gezmiş’li Che bereli pankartlar, Kemal Kılıçdaroğlu’nun verdiği sözler, konuşmasında söyledikleri ve söylemedikleri, blok listede üzeri çizilenler…

Hafta sonu CHP, 15’inci Olağanüstü Kurultayı’nı gerçekleştirdi. Yaklaşan seçimler öncesi CHP’nin uygulayacağı stratejinin ipuçlarının yansıdığı kurultay bugün de köşe yazarlarının öncelikli konusu oldu.

Kurultayı umutlu bir başlangıç olarak niteleyenler olduğu gibi, değişen bir şey olmadığı ve Kılıçdaroğlu’nun işinin çok zor olduğunu düşünen köşe yazarları da CHP’nin yeni yolunu yorumladı.

Reklam
Reklam

CHP'NİN HEDEF KİTLESİ: YÜZDE 42
Mehmet Tezkan (Milliyet)

Ne evetçiler, ne de boykotçular altı ay sonra CHP’nin yanına gelir.. Herkes kendi safında kalır..O halde.. CHP’nin hedef kitlesi bellidir.. Yüzde 42..

CHP, yüzde 42’nin yüzde kaçını alırım hesabı yapmalı.. Enerjisinin tümünü buraya vermeli.. Gerisi boşa kürek çekmek olur.. Veya hayalcilik!..

2009 yerel seçimleriyle 2010 referandum haritasını yan yana koyun olağan dışı bir gelişme olmazsa Türkiye’nin uzun vadeli siyasi haritası artık budur..

Kısa vadede.. CHP’ye Hakkari’den de Bitlis’ten de Bayburt’tan da, Düzce’den de tatmin edici oy çıkmaz.. Edirne’nin bir gecede AKP’ye dönmeyeceği gibi. Kabul etmek gerekir ki yaşam biçimlerindeki farklılaşma siyasi haritaya damgasını vurdu.. Bu seçimde de vuracak!

YENİ CHP
Taha Akyol (Milliyet)

Eleştirilerim var ama önce olumlu bulduklarımı yazayım.Olumlu bulduğum her şeyi iki başlık altında toplayabilirim.

Biri, “Yeni CHP” kavramının kendisidir. Kılıçdaroğlu, Genel Başkan seçildiği mayıs ayından bugüne özgüven kazanmış... Bu defa “CHP’nin yeni yönetimi” falan gibi tevillere gitmedi. Açıkça “yeni CHP” dedi. Listesinde yeni isimlere de yer verdi. CHP’nin gerçekten dar ideolojik tabanını aşarak geniş kesimlere açılması, bunun için de Kemalizm’den modern sosyal demokrasiye evrilmesi gerekiyor.

Reklam
Reklam

Beğendiğim ikinci husus, Kılıçdaroğlu’nun mütevazı kişiliğidir. Kesin konuşmayım ama yarın büyük bir kudretle iktidara gelse bile “otoriter kişilik” yönünde değişmeyeceğini, tevazuunun mizacından geldiğini sanıyorum. Temmenni de ediyorum.

Kılıçdaroğlu’nun konuşmalarındaki büyük boşluk, ekonomik program yokluğudur. “Yeni CHP” mutlaka ekonomiden, işten, üretim ve pazarlamadan, rekabetten anlayanlara ciddi bir program hazırlatmalıdır. O olmazsa hepsi laf demektir.

KURULTAYDAN SONRAKİ CHP
Altan Öymen (Radikal)

Bundan sonra artık, altı ay sonraki genel seçim sonuçlanıncaya kadar, kurultay delegelerinin de parti üyelerinin de görevi, genel başkana kendilerinin verdiği yetkiyle oluşan o parti meclisini desteklemektir.

Son söz olarak da şunu belirteyim: Bence CHP, son kurultayda belirginleşen sosyal demokrat çizgisiyle, çok olumlu bir gelişme içindedir. Bu gelişmenin, partinin yeni yetkili kurullarının göreve başlamasından sonra daha da hızlanarak devam edeceğini tahmin ediyorum. Sonucun tüm halkımız için hayırlı olmasını diliyorum.

Reklam
Reklam

BAŞLAMAYAN ATILIM
Tarhan Erdem (Radikal)

Kurultayda ne yapılmalıydı?

Kurultayda iki görev yapılmalıydı: 1. Devletimizin anayasası, özellikle insan hakları ve demokrasi, yönetim sistemi, yeni sosyal parasal düzen, Kürt sorunu tanımı ve politikaları, dinleyenlerin nelerin nasıl değişeceği hakkında soruları, başka bir soruya meydan vermeyecek biçimde açıklanmalıydı. 2. Çarşaf liste uygulanmalı ve önümüzdeki seçimlerde adayların, kontenjanla gölgelenmeyecek biçimde önseçimle belirleneceği açıkça taahhüt edilmeliydi.

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını okuyanlar, burada yazdıklarımın çoğuna değinildiğini göreceklerdir. O söyleyiş tarzı ve içeriğiyle söylenenlerin hemen hiçbiri yapılamaz...

…Neyse, yine de umudumuzu yitirmeyelim; yeni yönetimin seçim beyannamesi hazırlıklarını bekleyelim; belki heyecanla AK Parti karşısında yükselen, gerçekçi ve açık konuşan bir partiyi selamlamak olanağı buluruz.

AKP İLE CHP KIYASLANABİLİR Mİ?
İsmail Küçükkaya (Akşam)

Siyaset, 'iktidar olmak hedefiyle' yapıldığına göre CHP Kurultayı'nı bu mercekten incelemeli.

Reklam
Reklam

Çok çeşitli analizler okumuş, dinlemiş olmalısınız. Ben bugün AKP-CHP rekabetine bakıp, kıyaslama yaparak farklı bir pencere açmaya çalışacağım.

Referandum kampanyasında ilk kez bir muhalefet liderinin, Başbakan Erdoğan kadar çalıştığını, hatta ondan daha fazla miting düzenlediğini gördük. Çalışkanlık her zaman önemlidir, sonuç verir.

Ama referandumda Kılıçdaroğlu 'yalnız adam'dı. Lider, 'taşıyıcıdır' ancak onun 'ekipten destek alması' gerekir. Kurultay, Kılıçdaroğlu'na bu şansı şimdi verdi. Bundan sonrası artık onların uyum içinde gösterecekleri performansa bakar.

Liderin söylemini yüksek siyaset katında tartıştırmak için genel başkan yardımcılıklarındaki tercihler belirleyici olacak. Oradan il-ilçe teşkilatlarına, taşraya o mesajları taşıyacak, ev ev gidip ilişki ve iletişim kuracak inanmış bir taban...

Kılıçdaroğlu'nun en büyük handikabı burada. Seçime altı ay kalmış olması fark etmez; kurultay rüzgarı teşkilatı harekete geçirmek için şans olabilir.

Bilimsel bakış açısıyla incelenmesi, sonuçları gündelik siyasete taşıyacak formüllerin üretilmesi şart. CHP'nin yeni parti meclisinin ve bilim kurulunun ivedilikle buna eğilmesi gerekmez mi?

Reklam
Reklam

Haziran 2011 rekabeti dün itibarıyla başlamıştır.

KURULTAY'A DAMGASINI VURAN İKİ MESAJ
Okay Gönensin (Vatan)

Oylar sayıldığındaysa ortaya iki mesaj çıktı. CHP kurultay delegelerinin önemli bir kesimi iki ismin üzerini çizmişti.

Gürsel Tekin, yerel seçimden itibaren Kılıçdaroğlu’nun en yakın çalışma arkadaşıydı ve Genel Başkan onun yönetimde en etkili konumlardan birinde bulunmasını, örgütten sorumlu genel başkan yardımcısı olmasını istiyordu. Bu konum ikinci adamlık sayılabilir.

CHP delegelerinin çizdiği ikinci isim ise, Diyarbakır Barosu’nun eski başkanlarından Sezgin Tanrıkulu oldu. Tanrıkulu’nun ismini çizen CHP’liler “bir şey” söylemek istiyor olmalılar.

Yüzlerce çiziğin bu iki ismin üzerine atılması, tepkinin “organize” olduğunu gösteriyor. Yeni yönetime Baykal ve Sav’a yakın siyasetçileri de almış olan Kılıçdaroğlu’na “her istediğin olmaz” deniliyor.

Tanrıkulu’nun isminin yine “organize” bir şekilde çizilmesi de, CHP’nin bir “Kürt açılımı” yapmasına açık bir direniştir.

KILIÇDAROĞLU YÜZME BİLİYOR MU?
Fatih Altaylı (Haber Türk)

Reklam
Reklam

Evet baştaki rüzgârı kaybetti ama hızla toparlıyor. Elbette karşısında güçlü, Türkiye'nin demokratik döneminde gördüğü en güçlü lider var. Üstelik başarısız denilemeyecek bir lider.Ama Kılıçdaroğlu buna rağmen başarılı. Bunu rakiplerinin ona gösterdiği tepkiden, tavırdan bile anlamak mümkün.

Ama bazıları "beğenmiyor". Bence Kılıçdaroğlu bunlara aldırmamalı.Bu tipler malumdur. Denizi yürüyerek geçene "Yüzme bilmiyormuş" derler.Ve yine bence Kılıçdaroğlu'nun bugünkü durumu, o rüzgârı yakalayıp mantık dışı hızla yükseldiği dönemden daha iyi. Çünkü şimdi kendi rüzgârını kendi yaratıyor.

KILIÇDAROĞLU'NUN İŞİ HÂLÂ ÇOK ZOR
Kürşat Bumin (Yeni şafak)

Kılıçdaroğlu'nun kurultaya kadarki işi zordu. Baykal-Sav engelini geçmesi gerekiyordu. Sonuç olarak -ben de bu yolu önermiştim- "blok"ta karar kılarak bu engeli aşmış bulunuyor.

Şimdi sıra geldi "ikinci engel"e. Bu engel de, tahmin ettiğiniz gibi, oranı yüzde 20'lerde seyreden CHP seçmeninden kaynaklanıyor. Kılıçdaroğlu'nun önümüzdeki seçimlerde hem bu seçmen topluluğunu koruyabilmesi, hem de bunun üzerine -yolunun açık olabilmesi için- hiç değilse 10 puanlık bir artış kaydedebilmesi gerekiyor. Bu iş o kadar kolay olmayacak; çünkü mevcut seçmen topluluğu partinin yeni yönetiminin seçmen tabanını genişleşmek amacıyla gerçekleştireceği -gerçekleştirmek zorunda olduğu- atılımlardan "ürkebilir" . Bence (de) Kılıçdaroğlu'nun bundan böyle başını ağrıtacak asıl sorun budur.

Reklam
Reklam

DEĞİŞİME KARŞI OMUZ OMUZA
Mustafa Karaalioğlu (Star)

CHP Kurultayı’nın listeyi nasıl oyladığıyla ilgili değilim. Blok da olsa, çarşaf da olsa fark etmez. Ne çarşaf liste bir partiyi demokrat yapar, ne de blok liste tek başına demokrasiden uzaklaştırır. Kemal bey, daha önce “çarşaf” deyip şimdi bu sözünde durmamış; bunun da önemi yok. Tutmadığı tek söz bu olsun...

Kılıçdaroğlu CHP’nin bir değişime ihtiyacı olduğunu, kendisinin de bu değişimi gerçekleştiremezse yükseldiği hızla aşağı gideceğini fark ediyor. Nasıl yapacağını bilemiyor.

Evet, bir değişime ihtiyaç var ama can acıtan, meşakkatli bir değişime...

Kılıçdarıoğlu, “CHP medyası”nın dünkü manşetlerine aldanıp, halkçı, değişimci ve yeni bir parti yarattığı rüyasına dalmasın. Yarattığı sadece kendi adamlarının CHP’sidir, gerisi koskoca bir statüko anıtı olarak dimdik ayaktadır.