ANKARA(ANKA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan'ın "milliyetçilik" konusundaki sözlerine ilişkin, "Öyle bir laf etti ki nasıl kurtaracak, nasıl kıvıracak onun çabası içinde. Kabahati biliyor, özrünü de biliyor. Aman fazla kıvırma belinde hasar oluşursa kabahatlisi ben de olmayacağım" dedi.
Başbakan'ın bugün partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmanın büyük bir bölümünü "milliyetçilik" konusuna ayırdığına dikkat çeken CHP Genel Başkanı, "Çünkü öyle bir laf etti ki nasıl kurtaracak, nasıl kıvıracak onun çabası içinde. Neredeyse bir saatini buna ayırdı. Kabahati biliyor, özrünü de biliyor. Aman fazla kıvırma belinde hasar oluşursa kabahatlisi ben de olmayacağım" dedi.
Kılıçdaroğlu konuşmasında özetle şöyle dedi:
"Gidin köyün bir kahvehanesinde oturan bir vatandaşa sorun, 'Sen milliyetçilikten ne anlıyorsun?' diye sorun. Şunu söyleyecektir, vatanımı seviyorum, milletimi seviyorum, bayrağımı seviyorum, milliyetçilikten anladığım odur benim. O ne anlıyorsa milliyetçilikten CHP'nin Genel Başkanı olarak ben de aynı şeyleri anlıyorum.
Bir insan renginden utanmaz, inancından utanmaz, ailesinden utanmaz, köyünden utanmaz hele hele milliyetinden hiç utanmaz, niye utansın?
Kimlikler siyaset konusu olmaz ama kimliklere saygı duymamız gerekir.
-FIKRALI GÖNDERME-
AKP'nin şöyle bir özelliği var. Recep Tayyip Erdoğan'ın devirdiği çamları düzeltme görevi. Bir şey söyler, bir sözcü kalkardı, "O onu söylemek istemiyor, aslında şunu demek istiyor', derdi. Ve artık alay konusu olmaya başladı. Geldiğimiz noktada kimse düzeltmiyor artık çünkü öyle bir laf etti ki düzeltecek bir tarafı yok lafın, başı da belli, sonu da belli, neresini düzelteceksiniz, yalan farklı bir kavramdır. Size bir fıkra anlatayım. Adamın birisi yalan konusunda üstat. Müthiş yalancı ama o kadar çok yalan söylemiş ki toplumda itibarı kalmamış, sevilmemeye başlamış, gitmiş toplumdan birisini bulmuş, demiş ki "Ya ben arada konuşuyorum ama dozu kaçırıyorum, sen yanımda olursan benim söylediklerimi akla uygun hale dönüştürürsün'. Gitmişler bir köy kahvehanesinde başlamışlar konuşmaya. "Bir ok attım kebap oldu' demiş. Kahvedekiler "atma' demişler. Hemen düzeltmen devreye girmiş, "Biz beraber ava gittik, bir kuş gördük, arkadaşımız ok attı, ok kuşa değdi, okun ucunda çelik var, kayaya çarpınca kıvılcım çıktı, alev oldu, kuş kebap oldu' demiş. Yine başlamış konuşmaya "Bir ok attım helva oldu' demiş, herkes gözünü çevirmene çevirmiş, o da düşünmüş bir şey diyemiyor, sonunda dönmüş konuşana "At dedik ama bu kadar da desteksiz atma' demiş.
-"ÖZÜR DİLEYECEKSİN"-
Öyle bir laf etti ki düzeltilecek tarafı yok. "Biz her türlü milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık' diyor. Antropoloji ile ilgili dergiler gösteriyor kendisini kurtarmak için, elli dereden su getiriyor. Geçmiş olsun, sen ancak bu milletin önüne çıkıp açık yüreklilikle özür dileyeceksin.
Bırak dergiyi, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi burada, git oraya, bölümü var bu işin. Etnik kimlik üzerinden siyasete hayır. İnanç üzerinden siyasete hayır.
-"SEVSİNLER SENİN YENİ MİLLİYETÇİLİK ANLAYIŞINI"-
Ama 'Ben her türlü milliyetçiliği ayaklarımın altına alıyorum' diyorsan, orada dur, bakalım, sen onu söyleyemezsin. Diyeceksiniz ki bunun milliyetçilik anlayışı da bu... Ama bugün kıvırmaya çalıştı. Düştüğü kuyudan çıkmaya çalışıyor. Neymiş kapsayıcı milliyetçilikten söz ediyor, sevsinler senin yeni milliyetçilik anlayışını. Hangi kapsayıcı milliyetçilik? 'Git Rize'de bunu söyle' dedim. Konuşabiliyor musun sen? 'Rize'de aynı şeyleri söyleyeceğim' demiş, 'Bakalım o zaman Kılıçdaroğlu ne diyecek?' Sen Rize'de eğilip bükülmeden kıvırmadan şu lafı edeceksin, "Ey Rizeliler ben her türlü milliyetçiliği ayaklarımın altına aldım çiğnedim' diyeceksin. Kim sana ne söyleyecek. O takdir Rizelilerin, benim değil. Seni dinlerler, kararı verirler.
Bir şeyi unutmamız gerekiyor ya göründüğümüz gibi olacağız ya olduğumuz gibi görüneceğiz. Bu işin kuralı budur.
-"MİLLETEN ÖZÜR DİLİYORUM DİYECEK"-
Geldiği nokta içinden çıkılamaz bir nokta, ettiği laf yutulacak bir laf değil. Ancak ve ancak çıkacak milletten açıkça özür dileyecek, bir laf ettim kusura bakmayın diyecek, milleten özür diliyorum diyecek, bunu yapacak.
Hatırlarsanız Türkiye Cumhuriyeti topraklarını NATO toprağı olarak da tanımlamıştı. Bunu yapan kişi milliyetçiliği de böyle tanımlayacaktır. Sen kendi ülkenin toprağını şehitlerin yattığı bu toprağı sen nasıl NATO toprağı olarak dillendirirsin.
-"YALANCIDAN BAŞBAKAN OLMAZ"-
BDP heyeti Sinop'a sonra Samsun'a gitti. Sinop'ta olaylar çıktı. Grup toplantısına geliyor, ilk yaptığı iş CHP'li belediye başkanını suçlamak oluyor. Yalancıdan başbakan olmaz. Yalan söyleyen adamdan başbakan olmaz. Yalan söyleyen adamdan bu ülkeye hayır gelmez. Bizim belediye başkanımız Sinop'ta değil belediye başkanımızı suçluyorsun. Bir başbakana yakışır mı? Belediye başkanımız Samsun'da Sinop'ta çıkan olay dolayısıyla CHP'yi sorumlu tutuyor. Bunu yapan adama herhangi bir demokratik ülkede başbakan denilemeyeceğini önce bu kişinin öğrenmesi lazım.
-"SENİN CHP'DEN İKİ KEZ ÖZÜR DİLEMENİ BEKLİYORUM"-
Hatırlarsınız bir suçlama daha yapmıştı. "CHP'li belediyeler yaptıkları ihalelerde PKK'ya para aktarıyor' diye. Senin CHP'den iki kez özür dilemeni bekliyorum. Bir Sinop olayı dolayısıyla iki, 'CHP'li belediyeler yaptıkları ihalelerle PKK'ya para aktarıyor' dediğin için. Bu iki konuda açıkça özür bekliyorum senden. Özür dilemek erdem işidir. Özür dilemek yaptığı hatadan dolayı özür dilemek şerefli insanların işidir. Bakın BDP'li milletvekili çıktı bizim belediye başkandan özür diledi, olgunluk gösterdi, sen başbakansın, çık aynı olgunluğu göster, belediye başkanından açıkça özür dile.
-"SAYIN BAŞBAKAN AÇIKÇA SORUYORUM, TÜRKİYE CUMHURİYETİ HAPİSHANELERİNDE TUTSAKLAR VAR MI, YOK MU?"-
Bugün grup toplantısında Sayın Başbakan'ı dikkatle arkadaşlarım dinlemişler. Bir konuyu merak ettim acaba değinecek mi diye. BDP'li milletvekilleri Abdullah Öcalan ile görüştüler. Dönüşlerinde bir açıklama yaptılar. Dediler ki "PKK'nın elinde tutsaklar var, devletin de elinde tutsaklar var'. Çok önemli bir cümle. Sayın Başbakan açıkça soruyorum, Türkiye Cumhuriyeti hapishanelerinde tutsaklar var mı, yok mu? Kim bunlar?
Sen başbakansın, hiçbir başbakan kendi ülkesini aşağılamaz.
Ben soru soruyorum, elli dereden su getiriyorsun, ister elli dere, ister yüzeli dere, ağzından çıkan sözün artık sen esirisin, ya özür dileyeceksin ya o sözler senin yakana yapışmıştır."
ANKA