Kış geliyor, gribe dikkat

Gribin, özellikle risk altındaki kişilerde hayatı tehdit eden ve ölüme yol açabilen ciddi bir hastalık olduğunu belirten Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Çağrı Büke, günümüze kadar tüm dünyayı etkisi altına alan 31 salgınla karşılaşıldığını söyledi.

Gribin, 'ınfluenza' adı verilen virüs tarafından oluşan bulaşıcı solunum yolu enfeksiyonu olduğuna işaret eden Doç. Dr. Büke, "Hastalık içinde bulunduğumuz kuzey yarımkürede Aralık-Mart ayları arasında görülmektedir. Hastalıklı kişilerin öksürmesi, aksırması, hapşırması sonucunda ortama saçılan solunum yollarındaki damlacıkların duyarlı kişilerin solunum yollarından girmesi ile hastalık bulaşır. Hasta olan kişi ile aradaki temas mesafesi önemlidir. Bu mesafe 1 metre ve daha yakın ise hastalığın duyarlı olan kişilere bulaşma riski artmaktadır. Hasta kişiler hastalığı yakınma ve belirtiler ortaya çıkmadan 1 gün önce bulaştırmaya başlamakta ve

Reklam
Reklam

hastalık iyileştikten 7 gün sonrasına kadar bu durum devam etmektedir. Bu süre çocuklarda daha da uzun olmaktadır" diye konuştu.

Gribe yakalanan kişide ortaya çıkan yakınmaların, özellikle kış aylarında sayıları yüzlerle ifade edilen diğer virüslerin oluşturdukları soğuk algınlığı ve nezle yakınmalarına benzerlik gösterdiğini açıklayan Doç. Dr. Büke, "Gribe yol açan virüsün, A, B ve C olmak üzere 3 tipi bulunmaktadır. En önemli özelliği kompleks yapıda olması ve sürekli yapı değiştirmesidir. Bu durum, kış aylarında salgınların oluşmasına yol açar. Virüsün yapısındaki küçük değişiklikler salgınların daha bölgesel olmasına yol açarken, virüsün tamamen değişmesi ile salgınlar tüm dünyayı etkisi altına alır. Söz konusu son durum kuş, domuz, at gibi hayvanlar ile virüsün teması sonrasında genetik alışverişe bağlı olarak tamamen farklı bir virüsün ortaya çıkması ile izah edilebilmektedir" şeklinde konuştu.

Virüsün bulaşması ile yakınmaların ortaya çıkması arasındaki sürenin 1-4 gün olduğuna değinen Doç. Dr. Büke, "Üşüme, titreme, ateş, boğaz ağrısı, burun akıntısı, baş ve kas ağrısı, bulantı ve kusma başlıca hastalık belirtileridir. Çocuklarda buna ek olarak karın ağrısı, bulantı ve kusma gibi belirtiler de eklenebilir. Ancak 65 yaş üzerindeki kişilerde kronik kalp, akciğer, karaciğer, böbrek hastalığı ve diyabet gibi metabolik hastalığı olanlarda, çocuklarda ve hamilelerde hayatı tehdit eden komplikasyonlar gelişebilmektedir. Bunların en önemlisi bakterilerin oluşturduğu akciğer enfeksiyonu olup ölüme neden olmaktadır" dedi. Gribe karşı korunmada etkili yollardan birisinin aşı olduğunu belirten Doç. Dr. Büke, şöyle konuştu:

Reklam
Reklam

"Grip virüsünün yapısının sürekli olarak değişimi aşının içeriğinin de her yıl yeniden değiştirilmesini ve her yıl uygulanmasını gerekli kılmaktadır. Bu değişimi düzenli olarak izleyebilmek için, 1948 yılında Dünya Sağlık Örgütü Uluslararası İzlem Sistemi kurmuştur. Buraya veriler 82 ülkedeki 110 ulusal Influenza merkezinden hastalardan elde edilen virüsler gelmekte ve ayrıca USA (Atlanta), İngiltere (Londra), Avustralya (Melbourne) ve Japonya (Tokyo) da bulunan Influenza referans ve araştırma laboratuarlarında virüslerin doğrulanma işlemleri yapılmaktadır. Elde edilen tüm bu sonuçlar, her yıl Şubat ve Eylül aylarında gözden geçirilmekte ve bu bilgiler dahilinde aşıda bulundurulması gerekli antijenik yapılar belirlenmektedir. Şubat ayındaki değerlendirmeler sonucunda hazırlanan aşı formülü kuzey yarımkürede uygulanacak aşının içeriğini oluştururken, Eylül ayındaki değerlendirmeler güney yarımküredeki grip sezonu için aşı içeriğinin oluşumuna katkı sağlamaktadır."

AŞI, HASTALIKTAN KORUYOR

Reklam
Reklam

Grip virüsüne bağlı hastalık ve ölümlerin çoğunun her sene yapılan aşı ile önlenebileceğini açıklayan Doç. Dr. Büke, "Buna göre aşılanma için gribe bağlı komplikasyon gelişme riski yüksek olan 50 yaş ve üzerindeki tüm kişiler, kronik kalp, akciğer, karaciğer ya da böbrek hastalığı olanlar, şeker hastalığı, bağışık sistemi yetersiz olanlar, kansızlık problemi yaşayanlar ile hastalığın bulaşma riski yüksek olan sağlık personeli, bakım evleri çalışanları ve bunlar ile birlikte aynı ortamı paylaşan kişiler sayılmaktadır" ifadelerinde bulundu.

Aşının etkinliğinin yıldan yıla değişebildiğini belirten Doç. Dr. Büke, "Aşı virüsü 9-10 ay daha önce seçilme zorunda olduğundan ve hastalığa yol açan virüs zaman içerisinde değişime uğrayabildiğinden aşıdaki virüs ile hastalık etkeni virüsün yakınlık derecesi azalabilmekte bu da aşının etkinliğini azaltabilmektedir. Aşının etkinliği kişiden kişiye göre de farklılık gösterebilmektedir. Sağlıklı genç erişkinlerde yapılan çalışmalarda grip aşısının hastalıktan yüzde 70-90 oranında koruyabildiğini ortaya koymuştur. Bu oran yaşlı ve kronik hastalığı olanlarda daha da düşmektedir. Bununla birlikte aşının hastalığa karşı korumadan çok hastalığın şiddetini azalttığı ve ciddi komplikasyon ve ölüm oranını belirgin olarak düşürdüğü bir gerçektir. Çalışmalar, aşılanan yaşlı kişilerde hastaneye yatma oranının yüzde 70, ölüm oranının yüzde 85 oranında azaldığını ortaya koymaktadır" diye konuştu. Grip mevsiminin Türkiye'nin de yer aldığı kuzey yarımküre için Kasım ile Nisan ayları arasında olduğuna değinen Doç. Dr. Büke, şöyle devam etti:

Reklam
Reklam

"En çok görüldüğü aylar ise Aralık sonu ile Mart başlarıdır. Bu nedenle risk altındaki kişilere Ekim ayı ile Kasım ortaları arasındaki sürede aşıları yapılmalıdır. Aşı sonrası antikor gelişimi 1-2 haftayı bulmaktadır. Grip aşısı kas içerisine yapılır. Erişkin ve büyük çocuklarda koldaki kasa, küçük çocuklarda bacak ön yüzeyine yapılır. Hastalıktan korunmada bir diğer yol, gribe etkili antiviral ilaçların kullanılmasıdır. Ancak bunların özelliği yalnızca gribe karşı etkili olmaları, buna karşın benzer yakınmalar oluşturan nezle ve soğuk algınlığına etkilerinin bulunmayışıdır. Etkili olabilmeleri için hastalık belirtileri ortaya çıktıktan sonraki 24-48 saat içerisinde ilaçların alınması gerekmektedir. Gribe karşı korunmada alınabilecek diğer önlemler ise şöyle sıralanabilir: Aksıran, öksüren ya da hapşıran kişiler ağız ve burunlarını mendil ile kapatmalılar, bu kişiler ile temas söz konusu olduğunda eller hiçbir yere temas etmeden ve özellikle ağız, burun ve göze dokunmadan hemen yıkanmalıdır. Özellikle sabun ile el yıkama, pek çok enfeksiyon hastalığına karşı hem kendimizi korumada ve hem de karşımızdaki kişiyi korumada çok önemlidir."

Reklam
Reklam

İZMİR (İHA)

Anahtar Kelimeler: