Peki neden bu kadar sık bu kelimeyi kullanıyoruz daha önce hiç düşündünüz mü?
Kendi hayatlarımıza dönüp baktığımızda hep yetiştirmemiz gereken işler var. Ebeveynler olarak hep bir acele hep bir telaş içindeyiz. Yapılması gereken yemekler, toplanması gereken odalar, yıkanması gereken çamaşırlar derken işler yetiştirme kaygısıyla daha sabırsız bireylere dönüşüyoruz.
Bizden daha yavaş biri ile karşılaştığımızda başlıyor “Hadi” ler hava da uçuşmaya. Özellikle çocuklarımıza karşı daha sabırsız oluyoruz. Onların da bizim gibi hızlı olmalarını ve daha hızlı hareket etmelerini bekliyoruz. Oyalanmadan yemek yemelerini, giyinmelerini bekliyoruz. Oysaki onların hayatlarının bir ritmi, bir düzeni var. Yeni yeni öğrenmeye, yapmaya başladıkları şeylerde ne kadar hızlı olabilirler ki.
“Hadi ayakkabını giy”, “hadi kalk”, “hadi elini yıka”, “hadi odanı topla” ve bitmeyen “Hadi” “Hadi” “Hadi”ler...
Peki “hadi” demek yapılmasını istediğimiz davranışı gerçekten hızlandırıyor mu? İtiraf edelim ki hayır. Aksine gün içinde sayısız “Hadi”ler savurarak hem kendimize hemde çocuklarımıza zarar veriyoruz.
Geçen gün okuduğum bir blogta bir araştırmadan bahsediliyordu.
“Çocukların acele etmeye zorlanmaması gerekir. Ebeveynler günlük hayatın akışını çocuklar için yavaşlatmalı. Çocukların, hayal kurmak, düşünmek, hissetmek, dünyayı ve kendilerini anlayabilmek için zamana ihtiyaçları var” oysaki biz ebeveynler çocuklarımızı durmadan uyararak ve hızlandırmaya çalışarak onların “ben hiç bir şeyi zamanında düzgün yapamıyorum” hissi yaratmakta ve özgüvenlerinin zedelenmesine neden olmaktadır.
Bu konuyu araştırmaya başladığımda Uzman Psikolog Fatma Torun Reid’in “Unutkan Erkekler, ‘Hadi’leyen Anneler” adlı kitabı ile karşılaştım. Kitap der ki;
Yetişkinlerin tüm davranışlarında, çocukluk yıllarının izlerine rastlamak mümkün. Bugünün işini yarına bırakan erkeklerin geçmişinde de ”hadi”leyen anneler var.
Sadece erkek çocuklar için değil, kız çocuklar için de bu sözcüğün olumsuz etkisi söz konusu. Çocuklara çok sık ”hadi” sözcüğü kullanıldığında, ileride ya telaşlı, her an için treni, vapuru kaçıracakmış gibi koşturan, aceleci yetişkinler ya da bu günün işini yarına bırakan ”unutkan büyükler” oluyorlar.
Tembellik ya da sorumsuzluk diye adlandırılan birçok davranışın arkasında belki de bu sözcük var… Öyle ise ebevenynler olarak biraz daha sabırlı olmalı ve çocuklarımıza hayatı keşfetme fırsatı tanımalıyız.
Sevgilerle
Ebeveyn Koçu, Canay Bahşi Ilgın