Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, genel seçimlerden koalisyon hükümetinin çıkması durumunda ekonomik istikrarın zedeleneceğini ifade ederek, Türkiye'nin koalisyonlarla değil, tek partili iktidarlarla geleceğe kararlılıkla, emin adımlarla yürümesi gerektiğini söyledi.
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası'nda konuşan Başbakan Erdoğan, "Şunu kesinlikle iyi bilmeliyiz: Biz dersimizi iyi çalışıyoruz. Bu iş gevşeyemez. Ekonomik programdan asla taviz veremeyiz, mali disiplinden asla taviz veremeyiz" dedi.
Türkiye'nin AB yol haritasını belirlediğini belirten Erdoğan, "Alsalar da almasalar da umurumuzda değil" diye konuştu. Erdoğan, şunları kaydetti:
"Şu anda bizim AB ile ilgili sürecimiz adeta bir saatin o çalışma hassasiyeti neyse aynı hassasiyet içerisinde çalışıyor. Orada bir ihmal söz konusu değil. Bütün ekiplerimiz görevinin sorumluluğu içerisinde bunu yürütüyor.
Ama zannediyorum ki medyada bunlar yansımadığı için sizler zannediyorsunuz ki, bu iş kenara mı atıldı acaba, bir şeyler yapılmıyor mu? Bu tabii bizim kaderimiz.
Biz de diyoruz ki kaderimizse çekeriz. Yola devam ediyoruz, işimizi de biliyoruz ama gazetelere yansımıyor, ne yapalım? Fakat biz işimizi emin adımlarla, gayet güzel bir şekilde götürüyoruz.
Müzakereler aynı şekilde devam ediyor, edecek. Şunu bilmenizi isteriz ki bu demokratik güven ve istikrar ortamında bizim Avrupalı dostlarımızla müzakerelerimiz sürüyor ama burada bir gerçek var. Bakın Türkiye'de ulusalcı mı dersiniz, şucu mu dersiniz, bucu mu dersiniz bazı gruplar çıkıyor, Avrupa Birliği'ne muhalefet ediyor, karşı çıkıyor. Muhalefet edersin o ayrı mesele. İnanın Avrupa Birliği'nin ne getirip ne götürdüğünün bilincinde değil bunlar. Bunun hesabını hiç yapmış değiller.
İstanbul birinci ihracat ülkesi, Bursa ikinci ihracat ülkesi. Bu ihracatın yüzde kaçını biz Avrupa Birliği ülkelerine yapıyoruz? Yüzde 70'ini biz AB üyesi ülkelere yapıyoruz. Bunlar, zerre kadar bu ülkenin çıkarını düşünse, bu ülke insanının çıkarını düşünse (Ne yapıyoruz biz? Çılgın mıyız ya, nasıl bu işe karşı çıkarız?) der.
Sen AB üyesi ülkelerle bu münasebetleri kestiğin anda bu fabrikaların bacaları ne olacak? Tüter mi o zaman? İstihdam, istihdam, istihdam diyoruz değil mi? O zaman kimi çalıştıracaksın? Bu ürettiklerini nereye satacaksın? Arkadaşlar AB ile münasebetlerimizi, AB üyesi ülkeler ile münasebetlerimizi biz bir kenara atamayız. Onun için yanlışı ile sevabı ile ben Gümrük Birliği olayını önemli bir adım olarak görüyorum. En azından bu ülkedeki yatırımların kendisi için oluşan pazarda yer bulması açısından önemsiyorum."
KKTC
Kıbrıs sorununa da değinen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Kıbrıs asla kaybetmemiştir. Sürekli kazanmaktadır. 4,5 yıl öncesine kadar Kıbrıs'ta yatırım yoktu. İki tane otel dışında hiçbir şey yoktur. Ama şimdi bakın yepyeni oteller yapılmaya başlandı. Sayıları 15'i falan buldu. Dünyanın çeşitli yerlerinden yatırımcılar Kıbrıs'a gelmeye başladı. Altyapı, üstyapı yatırımları devam ediyor. Kişi başına milli gelir biz göreve geldiğimizde 4700 dolar civarındaydı. Şimdi 12 bin dolar durumuna geldi. Bizden ileri konuma geldi.
Neyle? Anavatan gerekli desteği veriyor. Bununla oluyor bu iş. Kaybettin. Neyi kaybettin? Kaybettikleri ne? Çıkın bir tane somut bir şey söyleyin. Bunu söyleyemiyorlar.
4,5 yıl öncesine kadar dünyada hiçbir siyasi itibarı olmayan bir Kıbrıs vardı ama şu anda cumhurbaşkanından başbakanına, bakanlara kadar siyasi davetlerle itibar gören bir Kuzey Kıbrıs var. Dünyanın çeşitli ülkelerinde ofislerini açan bir Kıbrıs var. Ticaret heyetlerinin geldiği ve oradan da çeşitli ülkelere davet edildiği bir Kuzey Kıbrıs var. İtibarı şimdi kazanıyor Kuzey Kıbrıs. Daha önce niye kazanamadı bu itibarı?"
Koalisyon
Başbakan Erdoğan, konuşmasının ardından Bursa Sanayi ve Ticaret Odası üyelerinin sorularını da yanıtladı.
"Koalisyon olursa ekonomik istikrar zedelenir mi?" sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, "Açık, net söylüyorum... Evet, koalisyon olursa ekonomik istikrar zedelenir" dedi.
Geleceği görerek değil, geçmişte yaşananlara göre konuştuğunun altını çizen Erdoğan, şunları söyledi:
"Türkiye'de çok partili siyasal hayata geçtikten sonra, koalisyon hükümetlerinin olduğu dönemlerde, Türkiye kan kaybetmiştir. Ne zaman ki, tek partili iktidarlar olmuştur, Türkiye kendine gelmeye başlamıştır. Onun için Türkiye'nin koalisyonlarla değil, tek partili iktidarlarla geleceğe kararlılıkla, emin adımlarla yürümesi lazım."
"İnanç milliyetçiliği"
Toplumun çeşitli kesimlerinde "fanatikleşme eğilimleri" görüldüğünü, "özellikle milliyetçilik ve yabancı ülke düşmanlığının" kendini gösterdiğini belirten bir üyenin, Malatya olayını da anımsatarak, "Bu konuda hangi etkin önlemler düşünülmektedir?" sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, bunun Hrant Dink olayı öncesinde başlayan bir süreç olduğunu ifade etti.
Milliyetçiliği; vatanperverlik ve milliyetperverlik olarak gördüğünü, "kafatası milliyetçiliğini" kabul etmediğini anlatan Erdoğan, "Ülkemizde 36 etnik unsur var. Bir defa bunlar alt kimliktir. Ama (üst kimlik nedir?) diye sorulursa; üst kimlik Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır. Bunu herkesin istisnasız kabul etmesi gerekir. Bu bizim Anayasa'daki ifadesiyle de anayasal vatandaşlıktaki ifadesiyle de ne ile noktalanıyor? Türklükle... Oradaki Türklük, bir etnik kimlik değil. Oradaki bir Anayasal kimliktir. Bir yurttaşlık ifadesi olarak kimliktir" diye konuştu.
Bundan gocunmamak, seve seve kabullenmek gerektiğini kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aynı şeyi inanca getiriyorum. İnanç milliyetçiliği de sakat bir şey. Malatya'daki görüntüye bakılırsa orada sanki böyle bir hava da var. Mesela bizim kırmızı çizgilerimizden bir tanesi -parti olarak söylüyorum- biz inanç milliyetçiliğine, dinsel milliyetçiliğe de karşıyız. Neden? Benim ülkemde sadece Müslümanlar yaşamıyor. Müslüman olmayanlar da var.Biz, hükümet olarak, laikliğin de gereğini yapıyoruz. Hükümet olarak her inanç sahibinin inancına aynı mesafedeyiz. Onları da güvence altına almak bizim için bir görevdir.Bu konuda hiç rahatsız olmaya gerek yok. İnancına güvenen, inanç hürriyetinden korkmaz. Düşüncesine güvenen düşünce hürriyetinden korkmaz. Korkmamalıdır. Biz Türkiye Cumhuriyeti hükümeti olarak bu konuda rahatız. Biz öfke ve kin üzerine dayalı bir Türkiye istemiyoruz. Bu bakımdan Malatya'daki olay, gerçekten bizim aynı zamanda uluslararası itibarımıza gölge düşürmenin de adımlarından bir tanesi olmuştur. Hafife alınacak bir olay da değildir."
AA