Düzenli sağlık taramalarının yapıldığı toplumlarda ise kolon kanserlerinde ciddi oranda azalma söz konusu. Bu da erken teşhisin önemini bir kez daha gösteriyor. Ameliyat, kolon kanserinin başlıca tedavisini oluşturuyor ve en çok kullanılan metotların başında geliyor.
Acıbadem Hastanesi Kozyatağı Gastroenteroloji Bölüm Şefi Prof. Dr. Nurdan Tözün, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, 50 yaş ve üzerindeki erkek ve kadınların, birinci derece akrabalarında kolon kanseri görülenlerin, kendisinde ve ailesinde meme, yumurtalık kanseri olanların, kalın bağırsağında polip bulunanların yüksek risk taşıdığını belirtiyor.
Kalın bağırsak kanserinin, poliplerin büyümeleri ve kanser içeren dokuya dönüşmeleri ile oluştuğunu vurgulayan Prof. Dr. Tözün, kolon kanserinin, kolay belirti vermediğine ve yavaş büyüdüğüne dikkat çekiyor. Prof. Dr. Nurdan Tözün, kolon kanserinin geç ortaya çıkan belirtilerini de şöyle sıralıyor:
"Kabızlık, ishal, bağırsak alışkanlığının değişmesi, karın ağrısı, dışkıda kan, ağrılı dışkılama, yeterince boşalamama hissi, sebebi bilinmeyen ani kilo kaybı ve demir eksikliği anemisi."
Prof. Dr. Tözün, belirtiler ortaya çıktığında, kanser oldukça ilerlemiş sayıldığı için özellikle risk grubundaki kişilere düzenli kontrollerini aksatmama konusunda uyarılarda bulunuyor.
Yapılan araştırmaların, kolon kanserinin taranabilir ve önlenebilir bir hastalık olduğunu ortaya koyduğunu, erken teşhisle buna bağlı ölüm oranlarının önemli ölçüde azaldığını ifade eden Prof. Dr. Nurdan Tözün, kolon kanserinde kullanılan teşhis metotları hakkında ise şu bilgileri veriyor:
"Dışkıda kan testi: Dışkı, laboratuvardan alınan özel bir kağıda konarak ve laboratuvarda inceleniyor. Bu testle, dışkıda görülmeyecek kadar az miktardaki kanamanın özel bazı testlerle tespit edilmesi amaçlanıyor.
Sigmoidoskopi: Bu incelemede doktor, video görüntüleme cihazına bağlanmış olan bir tüple kalın bağırsağın alt kısmını inceliyor.
Kolonoskopi: Kalın bağırsağın tümünün incelenmesini içeren bir yöntem. Kolonoskopinin de mamografi gibi tarama amaçlı olarak yaptırılması öneriliyor. Doktorlar, 50 yaşın üstündeki kişilerin risk durumuna göre 2-5 yılda bir kolonoskopi yaptırması görüşünde birleşiyorlar. Polip belirlendiğinde işlem sırasında çıkarılıyor ve incelenmek üzere patolojiye gönderiliyor. Bir kez polip alınan kişinin daha sonra kolonoskopi ile izlenmesi gerekiyor.
Sanal Kolonoskopi: Tomografi cihazından elde edilen bilgilerin, özel bilgisayarlarla endoskopik görüntülere dönüştürülmesi şeklinde tarif edilen sanal kolonoskopide barsağın tümü görüntülenebiliyor. Sanal kolonoskopi bir santimetreden daha büyük poliplerin teşhisini kolonoskopi ile benzer doğrulukla yapabiliyor. Ancak, kalın bağırsak iç yüzeyinin hastalıklarının teşhisi, poliplerin çıkarılması ve parça alınması için standart kolonoskopi yine de gerekebiliyor.
Biyopsi: Bağırsaktan bir parça alınarak mikroskop altında inceleniyor."
Acıbadem Hastanesi Kozyatağı Gastroenteroloji Bölüm Şefi Prof. Dr. Nurdan Tözün, ameliyatın, kolon kanserinin başlıca tedavisini oluşturduğunu ve en çok kullanılan metotların başında geldiğini kaydederek, "Operasyonda, görünen tümör dokusunun çıkarıldığı durumlarda bile tümörün bağırsak katmanlarına ve lenf bezlerine yayılımına göre bazı hastaların kemoterapi ve radyoterapiye ihtiyacı olabilir. Kemoterapi ve radyoterapi ile gözden kaçabilecek kanser hücrelerinin de yok edilmesi hedefleniyor" diyor.
Sigaranın, kolon kanseri riskini arttıran etmenlerin başında geldiğini bildiren Prof. Dr. Tözün, "Bu açıdan, riski azaltmak adına sigara içmemek gerekiyor. Günde bin 500 mg kalsiyum alımı, günlük yapılan rutin egzersizler, yağlı gıdalardan kaçınma ve sağlıklı kiloda olmak da bu riski azaltan etkenlerdendir" diye hatırlatmada bulunuyor.