Uğur Şahin, Türkiye’de doğdu ve Türklerin yoğun yaşadığı küçük bir kasaba olan Homborg’a da 1990’lı yıllarda taşındı.
Kanser tedavisinin ne kadar az seçeneği olduğuna şaşıran iki doktor, hastalığı iyileştirmeyi yaşam hedefi haline getirdiler.
2001 yılında ilk şirketleri olan Ganymed Pharmaceuticals GmbH’i kurup, kanser tedavisi için antikor üretmeye başladılar.
Bu esnada ikilinin arasındaki romantizm sürse de çalışmalarının önüne geçmesine izin vermediler. 2002’de evlendiklerinde laboratuvardan çıkıp yüzüklerini taktılar ve aynı gün geri dönüp çalışmayı sürdürdüler.
2008’de Şahin ve Türeci yeni bir biyoteknoloji şirketi olan ve mRNA adı verilen heyecan verici bir teknolojiye odaklanmayı planlayan BioNTech’i kurdular.
BioNTech denetim kurulu başkanı Helmut Jeggle ikili hakkında “Uğur vizyonerliği ile gideceğimiz yolu gösterir, Özlem de oraya nasıl gideceğimizi söyler” dedi.
Ocak ayında Uğur Şahin Çin’de koronavirüs bulunduğunu ve kısa bir süre içinde pandemiye dönüşeceğini anlatan bir araştırma okudu. O günden sonra kanser için mRNA kullanmak yerine odağını Covid-19 için aşı geliştirmeye çevirdi.
Jeggle, Wall Street Journal’a yaptığı açıklamada “Şaşırmıştık, fazla sermayemiz yoktu ve kanser araştırmalarımıza odaklanmıştık” dedi.
Şahin, Jeggle’a bu virüsün 1968-69 yılları arasında görülen Hong Kong virüsüne benzemesini öngördüğünü söyledi. Bu virüs dört milyon insanın ölümüne neden olmuştu. İki saat sonra Jeggle ikna oldu.
BioNTech çalışmalarını hızlandırarak haftanın yedi günü çalışmaya başladı. Sadece bir ay sonra laboratuvarda mRNA etkileri gözlenmeye başlanmıştı ve “Aşı adayımzın doğduğunu düşünüyorum” notuyla bir fotoğraf paylaşmıştı.
BioNTech, ABD merkezli Pfizer mRNA teknolojisinin kullanıldığı bir grip aşısı üzerinde çalışıyordu, böylece hızlıca koronavirüs aşı çalışmalarına başlanıldı. Nisan ayında ilk insan demeleri başladı ve aşık bir çiftin zekasından doğan aşı Batı’da onay alan en hızlı aşı oldu.
Ancak Şahin ve Türeci’nin çalışmaları henüz bitmedi. İkili hala mRNA kullanarak kanseri tedavi etmeyi planlıyor. Birçok bilim insanı mRNA’nın kanser tedavisinde kullanılmasına şüpheyle yaklaşsa da 11 klinik deney sürüyor.
Şahin ve Türeci’nin kansere çare bulma hayali, tıpkı bir çocuğun dünyayı kurtarma hayali kadar gerçekten uzak görünmüş olabilir. Ancak bu iki bilim insanı aynı hayali paylaşmanın ve bu uğurda çalışmaya kendini adamanın önemini bir kez daha kanıtladı.