Geçen hafta Japonya’daki günlük vaka sayısı, salgının başından bu yana en yüksek seviyeye ulaştı ve sayılar arka arkaya beş gün boyunca 2.000’i geçti.
Güney Kore’de günlük vaka sayısı Eylül ve Ekim aylarındaki görece durgunluğun ardından Ağustos sonundan bu yana en yüksek seviye olan 300’ü aştı.
Hong Kong bu arada koronavirüs enfeksiyonunda ‘dördüncü dalga’ yaşandığını ilan etti. Uzun süredir tek haneli olan enfeksiyon sayılarında geçtiğimiz hafta patlama yaşandı ve günlük vaka sayısı geçtiğimiz Salı 80’e ulaştı.
Koronavirüse karşı ‘sıfır tolerans’ yaklaşımıyla bilinen Çin’de bile finans merkezi Şangay’dan liman kenti Tianjin’e birçok şehirde vakalar ortaya çıkıyor.
Virüsün yayılımının yeniden canlanması moral bozucu olsa da, Asya’da kaydedilen artış ABD ve Avrupa’yla kıyaslandığında o kadar da büyük bir dalga değil.
Geçtiğimiz Cumartesi ABD’deki vaka sayısı 12 milyonu aştı. Avrupa’daki vaka sayısı Kasım ayından bu yana düşüşte; ancak yine de sayılar hala 100.000’in üzerinde.
Bu açıdan bakıldığında 10 milyona yakın nüfüsuyla Güney Kore’nin başkenti Seul’de, Salı günü 382 yeni vaka kaydedildi. Bu ensada Los Angeles’ta kaydedilen vaka sayısı ise 3.692. Yani Seul’un neredeyse 10 katı.
Enfeksiyon sayılarındaki küçük artışlara rağmen Asya ülkeleri salgını durdurma çalışmalarını şansa bırakmıyor. Özellikle Çin’de salgına verilen yanıt hızlı ve sert. Pazar gecesi Şangay Pudong Uluslararası Havaalanı’ndaki kargo görevlileri arasında görülen bir avuç vakanın ardından, 17.000’den fazla personel hızlıca test edildi.
Tianjin’de yetkililer, raporlanan beş bölgesel bulaşı vakasının ardından üç gün içinde 2.6 milyon kişiye test yaptı.
Moğolistan’da özellikle de Rusya ile sınır bölgelerde bölgesel olarak karantina uygulandı ve bölgedeki herkes test edildi.
Hong Kong’daki vaka artışının sonucunda merakla beklenen “Hong Kong – Singapur hava yolculuğu balonu” lansmandan yaklaşık 24 saat önce ertelendi. Bu yolculuk, Asya’nın iki merkezi arasında karantinasız bir sehayati mümkün kılarak iş seyahatleri ve turizmi artırmayı amaçlıyordu.
Pazartesi günü Güney Kore, yılın sonuna dek Seul’ün acil durum dönemine geçtiğini duyurdu. Toplu taşıma kapasitesi %20 oranında düşürüldü ve akşam saat 22:00’den sonra insanların toplanması yasaklandı. Şehir, aynı zamanda 40.000 çalışanın yardımıyla düzenli olarak koronavirüs testleri yapıyor.
Pazar günü Seul’de ayrıca kapalı alanlarda maske takımı zorunlu hale gelirken, gece kulübü gibi eğlence mekanları da kapatıldı. Restoranlar yalnızca paket servis yapabilecek, toplantılar ise 100 kişi ile sınırlandırıldı, okullar üçte bir kapasiteyle faaliyet göstermeye başladı.
Japonya Başbakanı Yoshihide Suga geçen hafta rekor sayıda günlük enfeksiyon rakamlarının ardından ülkenin ‘maksimum alarm’ durumuna geçtiğini duyurdu.
Ülkedeki enfeksiyon yayılımını engellemek için koronavirüsün sıcak olduğu noktalara sehayat ve tanıtım programları durduruldu.
Avrupa ve ABD’de vaka sayıları on binleri bulurken temas takibi yapmak mümkün görünmemekle birlikte aynı zamanda nafile bir çaba olarak değerlendiriliyor. Virüs öylesine yayılmış durumda ki, hükümetlerin elinde kalan tek araç karantinayı yeniden yürürlüğe koymak; ancak bu seçenek halk arasında tepki ve protesto ile karşılanıyor.
Asya’nın koronavirüsü kontrol altına almadaki başarısı, aylar süren tutarlı politikaların, kapsamlı uygulamaların ve halkla işbirliğinin bir sonucu.
Yaz sezonunda enfeksiyon sayılarının görece düşük olmasına rağmen Asya ülkeleri sınırlarını kapalı tutmayı sürdürdü, halk ise birçok yerde maske takmaya ve sosyal mesafeyi korumaya devam etti.
Aylarca karantina altında olan Avrupa’da kısıtlamaların hafifletilmesiyle yaz aylarında turist akını yaşandı. Bu dönemde turistik ziyarette bulunanlar Yunanistan ve Hırvatistan gibi ülkelerdeki vaka artışlarının sorumlusu olmakla ve kendi ülkelerine virüs götürmekle suçlanıyor.
Reuters’a göre, Dünya Sağlık Örgütü’nün Covid-19 temsilcisi David Nabarro İsviçre gazetesinde verdiği bir röportajda Avrupa’nın aksine Asya’da kısıtlamaların hafiletilmesinde erken davranılmadığını söyleyerek “İnsanlar konuya tamamen angaje. Davranışlarıyla virüsün yayılmasının önüne geçiyorlar. Mesafelerini koruyor, maske takıyor ve hasta olduklarında kendilerini izole ediyor, ellerini ve yüzeyleri sık sık temizliyor. Tehlike altındaki grupları korumayı sürdürüyorlar” dedi.
Nabarro ayrıca “Vaka sayıları düşene kadar beklemeli ve sayıları düşük tutmayı sürdürmelisiniz” dedi ve Avrupa’nın tepkisini “eksik” olarak nitelendirdi.
Nabarro ayrıca Avrupa’da hükümetler salgını önleme konusunda başarısız olursa, 2021’in başlarında üçüncü bir dalganın yaşanacağı konusunda uyarıda bulunarak “İlk dalgayı kontrol altına aldıktan sonra, gerekli altyapıyı inşa etmek için yaz aylarını değerlendiremediler. Şu an ikinci dalga yaşanıyor. Eğer altyapıyı hazırlamayı başaramazlarsa gelecek yılın başlarında üçüncü dalga yaşanacak” dedi.