Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Veteriner Fakültesi Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Aksoy, koronavirüs pandemisiyle gündemde yer tutan bilimsel araştırma ve aşı çalışmalarına ilişkin açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin koronavirüs aşısı geliştirmede kullandığı ACE-2 reseptörlü transgenik deney hayvanlarını yurt dışından temin ettiğini dile getiren Abdurrahman Aksoy, bunun dışında birçok hastalığın tedavi çalışmalarında ve ilaç/aşı geliştirilme aşamalarında laboratuvar hayvanlarında dışa bağımlılığın hakim olduğunu kaydetti. Deney hayvanlarının uluslararası bilimsel alanda yadsınamaz bir pazara ve araştırmalar için bir gereklilik olduğunu dile getiren Prof. Dr. Aksoy araştırma çalışmalarının daha ucuz ve kolay yapılabilmesi, deney hayvanı üretim ve temini ile ihracatına yönelik olarak ulusal bir üretim merkezi kurulmasının gerekli olduğunu ifade etti.
Koronavirüs için yapılan aşı geliştirme çalışmalarında 2 tür fare kullanıldığını dile getiren Aksoy, bu farelerin bir tanesi için 1000 ile 1200 dolar arasında yani yaklaşık 10 bin TL ödemek gerektiğini belirtti. Bir araştırma için 20 hayvan kullanıldığı düşünüldüğünde ortaya büyük bir maliyet çıktığına ve dışa bağımlılık sorunu ile karşı karşıya kalındığına dikkat çeken Prof. Dr. Abdurrahman Aksoy, “İlaç ve aşı araştırmalarında faz-0 çalışmaları dediğimiz preklinik çalışmalar yani insan çalışmasına başlamadan önce yapılacak bilimsel araştırmaların mutlaka deney hayvanları üzerinde yapılması gerekiyor. Deney hayvanları olarak da daha çok laboratuvar hayvanlarından kullanılıyor. Laboratuvar hayvanlarından kastımız sıçan, fare gibi laboratuvarda üretilip tüm yaşam öyküsünü laboratuvarda geçiren hayvanlardır. Yalnız bu pandemi dönemi bize şunu gösterdi: Kovid-19 virüsü verilen hayvanlarda insanlardaki akciğer rahatsızlıklarına benzer belirtiler görülmediğinden dolayı mutlaka transgenik dediğimiz yani insan geni, ACE-2 reseptör aktarılmış olan hayvanlar kullanılması gerçeği ortaya çıkmıştır. Bunlarda Türkiye’de üretilmediğinden ötürü yurt dışına bağımlı hale geliyoruz” dedi.
Prof. Dr. Abdurrahman Aksoy, “Türkiye’de bu hayvanları üretmek için gerek veteriner fakültelerinde gerekse diğer alanlarda yeterli bilgi birikimi olduğuna inanıyorum. Ulusal anlamda stratejik önemi olan bir merkez olacağını düşünüyorum. Medikal cihaz, ilaç ve aşı geliştirilmesi için yapılacak araştırmaların yanında ayrıca toksisite deneyleri ve dışa bağımlılığı ortadan kaldırmak ve anılan sektör ve üniversitelerin araştırma altyapısı için ülkemizde bu hayvanların üretilmesi, sadece ülkemizin ihtiyacı için değil aynı zamanda dünyaya da ihraç edilebilir bir teknoloji olduğuna inanıyorum” diye konuştu.
Transgenik hayvanlar kendi genomunda başka bir organizmaya ait rekombinant bir geni taşıyan hayvanlar olup, ilk transgenik fare üretimi 1980 yılında gerçekleştirildi. İlk fare üretiminden sonra transgenik sıçan, tavşan, koyun, domuz ve inek, balık gibi bir çok hayvan türü üretildi. Transgenik hayvanlar başlangıçtan günümüze daha çok hayvan/insan hastalık modelleri için yaygın bir şekilde kullanılmış olmasına rağmen, hayvansal üretim içinde geliştirilen transgenik hayvanlar olup araştırmalar yoğun olarak devam ediyor.
Kısaca tanımlanacak olursa; belirli bir geni çıkarılmış veya işlevi engellenmiş hayvan anlamına geliyor.
(İHA)