Koronavirüs: Dünya Covid-19 salgınıyla savaşı kazanıyor mu?

Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) koronavirüsle ilgili olarak küresel olağanüstü hal ilan etmesinin üzerinden 6 aydan fazla süre geçti. O günden bu yana hayatlarımızda çok büyük değişiklikler oldu. Bugün insanlık koronavirüsle mücadelede hangi noktada? BBC Sağlık ve Bilim Muhabiri James Gallagher'ın haberi.

Dünya Sağlık Örgütü**'nün (WHO) koronavirüsle ilgili olarak küresel olağanüstü hal ilen e**tmesinin üzerinden 6 aydan fazla süre geçti.

Ocak ayının sonundaki o gün, dünya çapında 10 bin koronavirüs vakası belirlenmiş ve 200'den fazla insan ölmüştü. Henüz açıklanan vakaların tümü Çin'de idi.

O günden bu yana hayatlarımızda çok büyük değişiklikler oldu. Altı ayı aşkın süre sonra bugün insanlık koronavirüsle mücadelede hangi noktada?

Gezegeni bütün olarak ele aldığımızda fotoğraf iç açıcı değil.

Reklam
Reklam

Salgının başından bu yana resmi rakamlara göre toplam 19 milyon kişi virüse yakalandı ve 700 bin kişinin koronavirüsten öldüğü kayıtlara geçti.

Salgının başlangıcında toplam sayıya her 100 bin yeni vaka eklenmesi için haftalar geçiyordu şimdi bir kaç saat içinde küresel vaka sayısı bu kadar hızla artabiliyor.

'Hala ciddi bir pandeminin ortasındayız'

BBC'ye konuşan WHO'dan Doktor Margaret Harris, "Hastalık dünyadaki bütün toplumlara yayıldı" diyor.

Evet küresel bir salgın ama hikayesi her yerde farklı. Covid-19'un her ülkedeki etkilerinin farklı olması, başka ülkelerdeki durumu görmemizi engelleyebilir.

Fakat ister Amazon yağmur ormanlarında yaşasınlar ister Singapur gökdelenlerinde, herkesin ortaklaştığı bir şey, virüsün insan temasıyla yayıldığı gerçeği. Ne kadar çok biraraya gelirsek, virüs o kadar hızlı yayılıyor. Bu salgının ortaya çıktığı gün kadar bugün de geçerli.

Bu gerçek, dünyanın neresinde olursak olalım, geleceğimizi de belirliyor.

Salgının şu anda en hızlı yayıldığı merkez haline gelen Latin Amerika'da ya da Hindistan'da vakaların çok yüksek olması bu yüzden. Hong Kong'un insanları özel karantina tesislerinde tutmasının ya da Güney Kore yetkililerinin insanların cep telefonlarının ve banka hesaplarının izini sürmesi de bundan. Avrupa ve avustralya'nın önlemleri gevşetirken salgını kontrol altında tutmakta zorlanmasının sebebi de bu. Tabi eskisi gibi yaşamaya dönemeyip yeni bir "normal" arayışımız da bundan.

Reklam
Reklam

İnsanın en temel özelliği sosyallik

Londra'daki St George's Üniversitesi'nden Dr Elisabetta Groppelli, "Bu bütün gezegeni saran bir virüs ve hepimizi etkiliyor. İnsandan insana geçmesiyle ne kadar birbirimizle bağlantılı olduğumuzu da ortaya koyuyor" diyor ve ekliyor:

"Sadece seyahat etmek değil, buluşmak, birlikte zaman geçirmek ve sohbet etmek, bütün insanların yaptığı bir şey."

Birlikte şarkı söylemek bile virüsün yayılmasına sebep oluyor.

Bunun yanında bir de virüsün izini sürmenin çok zor olduğu da ortaya çıktı. Virüs kimilerinde hiç belirti göstermiyor, kimilerinde hafif belirtilerle ortaya çıkıyor ama bazılarımız açısından öyle ölümcül bir etkisi var ki hastane kapasiteleri yetersiz kalabiliyor.

Dr Harris, "Tam çağımıza uygun bir virüs. Şu anda koronavirüs zamanında yaşıyoruz" diyor.

Başarılı örnekler

Salgınla mücadelenin başarılı olduğu yerlerde, virüsün bir kişiden diğerine geçiş yollarının kapatılmasının etkili olduğu düşünülüyor ve bu konuda en çok dikkat çeken örnek Yeni Zelanda. Ülkede henüz az sayıda vaka varken harekete geçen hükümet hemen sokağa çıkma önlemleri koydu. Şimdi ülkede hemen hiç yeni vaka çıkmıyor ve hayat büyük ölçüde normale döndü.

Reklam
Reklam

Temel önlemleri almak yoksul ülkeler açısından da etkili oldu. Salgının ortaya çıktığı Çin ile en uzun sınırı olan ülke Moğolistan çok kötü etkilenebilirdi. Ama Temmuz ayına kadar yoğun bakım gerektiren hiç bir vaka olmadı. Bütün dönem boyunca sadece 293 vaka tespit edildi ve Covid-19'dan ölen olmadı.

Londra Hijyen ve Tropik Hastalıklar Fakültesi'nden Profesör David Heymann, "Moğolistan sınırlı kaynaklarıyla gerçekten çok başarılı oldu. Vakaların kimlerle teması olduğunu belirleyip bu kişileri izole ettiler" diyor.

Moğolistan yönetimi aynı zamanda okulları kapattı, uluslararası seyahatleri kısıtladı, el yıkama ve maske kullanımını ilk teşvik eden ülkelerden biri oldu.

Siyasetçiler ve uzmanlar arasındaki uyumsuzluk

Buna karşılık Profesör Heymann, "siyasi liderlik boşluğunun" bir çok ülkede salgınla mücadeleyi sekteye uğrattığını birçok ülkede kamu sağlığı uzmanları ile siyasi liderlerin aynı dilden konuşmakta güçlük çektiğini, böyle bir iklimde virüsün çok hızlı yayıldığını söylüyor.

ABD Başkanı Donald Trump ve ülkenin en üst düzeydeki salgın hastalıklar uzmanı Dr Anthony Fauci'nin yaklaşımlarının tamamen olmasa da önemli farklılıklar içerdiği açık. Brezilya'da Devlet Başkanı Jair Bolbonaro önlemlerin kaldırılmasından yana gösterilere katıldı, virüsü bir nevi grip diye tanımladı ve Mart ayında salgının yok olmakta olduğunu söyledi.

Reklam
Reklam

Bugün Brezilya'da Covid-19 tanısı konulanların sayısı 2,8 milyon ve 100 bin kişi bu hastalıktan hayatını kaybetti.

İlk etapta başarılı olmak da yetmiyor

Fakat koronavirüsle mücadelede sıkı ve can yakıcı önlemler sayesinde bir tür kontrol sağlayan ülkeler de, salgının bir türlü yok olmadığını ve önlemler gevşetildiği anda yeniden yayılmaya başladığını, "normalleşmenin" hala hayli uzakta olduğunu görüyorlar.

Dr Groppelli "Virüsle birlikte nasıl yaşanabileceği düşünülmedi" diyor.

Avustralya, sosyal mesafe önlemleri ve sınırlamaları ilk gevşeten ülkelerden biri oldu ama şu anda Victoria eyaletinde salgın "felaket" boyutlarında. Melbourne kentinde Temmuz ayı başlarında yeniden sokağa çıkma önlemleri uygulamaya başladı ama virüsün yayılışı durmayınca daha da sıkı önlemler ilan edildi. Şu anda gece sokağa çıkma yasağı uygulanıyor ve insanlara evlerinin yalnızca 5 kilometrelik çevresinde egzersiz yapmaları söylendi.

Avrupa da önlemleri gevşetmeye başladı fakat İspanya, Fransa ve Yunanistan bir kaç hafta içinde vaka sayılarının artmaya başladığını bildirdi, Almanya üç aydır ilk kez günde 1000'den fazla yeni vaka açıkladı.

Reklam
Reklam

Bir zamanlar tek tük insanın kullandığı yüz maskesi artık Avrupa'da çok yaygın kullanılmaya başlandı. Hatta bazı plajlarda bile maske zorunluluğu uygulanıyor.

Yaşananlar bize salgının başlangıcındaki başarıların sonraki dönemlerde de başarılı olunmasını garantilemediğini de gösterdi. Koronavirüsün ilk dalgasında başarısıyla övgülere mazhar olan Hong Kong bugünlerde yine barları ve spor salonlarını kapatmak zorunda kaldı. Buradaki Disneyland kapılarını ancak bir ay açık tutabildi.

Dr Harris, "Sınırlamaların kaldırılması, eskisi gibi yaşamak anlamına gelmiyor. Bu yeni bir normal olmak zorunda. İnsanlar henüz bu mesajı algılamadı" diyor.

Afrika'nın durumu belirsiz

Afrika'nın koronavirüs salgınının neresinde olduğu da cevabı belirsiz sorulardan. Toplam vaka sayısı 1 milyonu geçerken, başarılı bir başlangıç yapan Güney Afrika'da durumun kötüleştiği ve şu an kıtada salgının en çok yayıldığı ülke olduğu anlaşılıyor. Fakat Afrika ülkelerinde koronavirüs testinin çok sınırlı yapılması gerçek tabloyu görmeyi çok zorlaştırıyor.

Reklam
Reklam

Bir başka olgu ise Afrika'da vaka sayısına göre ölüm oranlarının dünyanın diğer yerlerine göre daha düşük olması. Bunun muhtemel sebepleri arasında şunlar sayılıyor:

  • Nüfus çok daha genç. Afrika'da medyan yaş 19 ve Covid'in gençlerde daha az öldürücü olduğu biliniyor
  • Kıtada başka koronavirüs türleri daha yaygın olabilir ve bu bir tür koruma sağlamış olabilir
  • Zengin ülkelerde daha yaygın olan ve koronavirüsten ölüm riskini artırdığı düşünülen obezite ve Tip 2 diabet Afrika'da daha nadir görülüyor

Ülkeler salgınla mücadelede kendilerine has yöntemler de geliştiriyorlar. Ruanda'da hastanelere İHA'larla (insansız hava aracı) malzeme gönderiliyor yine bu araçlardan salgınla mücadele yayınları yapılıyor. Hatta kuralları ihlal edenler de bu yolla yakalanabiliyor.

Reklam
Reklam

Fakat Hindistan'ın bazı bölgelerinde olduğu gibi güney doğu Asya ve ötesinde bir çok bölgede temiz su ve sağlıklı atık sistemi yokluğu, salgınla mücadelede temel önemdeki el yıkama önlemlerini uygulanamaz hale getiriyor.

Dr Groppelli "Ellerini yıkayacak suya erişebilenler ve erişemeyenler var" diyor. "Bu çok büyük bir fark ve dünyayı buna göre ikiye ayırabiliriz. Bu durumda salgını aşı dışında nasıl kontrol edebilecekleri meçhul."

Salgın n**e zaman bitecek?**

Şimdiden bazı tedaviler geliştirildi. Ucuz bir kortizonlu ilaç olan Deksametazon en ağır hastalarda işe yarıyor gibi görünüyor. Fakat bu Covid-19 ölümlerini önlemeye ve kısıtlamaları kaldırma kararı almaya yeterli değil.

Önümüzdeki aylarda İsveç'in durumunu yakından izleyerek, takip ettikleri daha esnek politikanın uzun vadede işe yarayıp yaramadığını görmek mümkün. İsveç çok sıkı karantina önlemleri almadı fakat özellikle de yaşlı bakım evlerindeki ölümler nedeniyle komşularının tümünden kayda değer ölçüde daha fazla can kaybı yaşadı.

Reklam
Reklam

Genel olarak dünyanın normalleşme konusundaki umutları aşıya bağlanmış görünüyor. İnsanların bağışıklık sahibi olmasıyla salgının yayılmasının engellenebileceği öngörülüyor.

Hollywood filmlerindeki gibi olmuyor

Şu anda altı adet aşının klinik denemelerinde üçüncü aşamaya geçildi. Bu aşama, aşıların gerçekten de işe yarayıp yaramayacağını belirleyecek en kritik dönem. Son sorun ise zamanlama. Sağlık uzmanları vurgunun aşının bulunup bulunmayacağı değil ne zaman erişime sunulabileceği olduğuna dikkat çekiyorlar.

WHO'dan Margaret Harris, "İnsanlar aşıyla ilgili olarak Hollywoodvari bir umut içindeler. Bilim insanları bu işi çözecek diye düşünüyorlar. İki saatlik bir filmde bu sona hızlıca geliniyor ama bilim insanları aşı örneğini kendisine enjekte edip 'Bu hepimizi kurtaracak' diyen birer Brad Pitt değiller" diyor.

Koronavirüs salgınında ölü sayısının 100 bini aştığı Brezilya bu hale nasıl geldi?