Psikolog Kübra Bozkurt, kaygı ile baş etmek için yapılabilecek nefes egzersizleri olduğunu belirtti ve egzersizler hakkında da bilgi verdi.
Dünyada ve ülkemizde yayılmaya devam eden koronavirüs (covid-19) salgınının yol açtığı korku, endişe ve paniğin bireyin ve toplumun ruh sağlığı açısından da risk oluşturduğunu söyleyen Psikolog Kübra Bozkurt, "Kaygı karar verme, kararı eyleme dökme sürecinde bizi tetikte tutan bir duygudur. Alacağımız kararın sonuçlarını değerlendirmek ve ikincil kararları verebilmek adına ve olası durumun bize zarar verip vermeyeceğini hesap edebilmemiz için kaygı hissine ihtiyacımız var. Aksi takdirde bizim için önem arz etmesi gereken konulara yeterli dikkati veremeyiz ve sağlıklı bir sonuca varamayız. Ama patolojik kaygı psikiyatrik bir bozukluk olarak tanımlanır çünkü kontrolü elimizde tutmayı sağlayan bir işlevi yoktur ve bizi paniğe sevk eder. Koronavirüs (covid-19) salgınında birçok insanın yaşadığı kaygı budur. Bu pandemik olayda bireylere düşen görev, uzmanlarca anlatılan önlemleri almak ve doğru bilgiyi takip etmektir. Ama yaşadığımız bu afette hissedilen kaygı bunun önüne geçiyor. Kaygıyla baş edemeyen bireyler, alınması gereken önlemlerin yanı sıra, kulaktan dolma yöntemleri uygulamaya çalışarak kendilerine ve topluma daha fazla zarar veriyorlar” dedi.
Psikolog Kübra Bozkurt bu kaygıyla baş edebilmek için yapılabilecek belli başlı adımlar hakkında şöyle bilgi verdi:
"Öncelikle hissettiğiniz bu kaygının hayatınızı daha fazla zorlaştırdığını ve size zarar verdiğini kabul edin. Kaygının yükselmesi demek stresin yükselmesi demektir. Bu da bağışıklık sisteminizin zayıflaması anlamına gelir. Stres ve bağışıklık sistemi arasında güçlü bir ilişki olduğunu gösteren bir çok çalışma vardır. Bağışıklık sisteminizin zayıflaması demek hastalıkla daha zor mücadele edebileceğiniz anlamına gelir.
Kaygınızın patolojik bir duruma geldiğini kabul ettikten sonra vücudunuzu gevşetmek adına bir takım egzersizler yapabilirsiniz. Bunlardan biri nefes egzersizidir.
Burundan yavaşça alınan ve ağızdan yavaşça verilen nefes egzersizleri sizi kısa sürede rahatlatacaktır. Bunu yaparken dikkat edilmesi gereken birkaç nokta vardır. Nefes alırken diyaframınız şişmeli, nefes verirken de göğsünüz inmelidir. Bir elinizi karnınıza, bir elinizi göğsünüze koyarak bunu deneyebilirsiniz. Temiz hava alabileceğiniz bir yerde bu egzersizi yapmak sizi daha çabuk rahatlatacaktır. Balkonda ya da açık camın önünde yapmak bunun için uygundur. Gözlerinizi kapatmak ve sizi rahatlatacak bir şeyleri hayalinizde canlandırmak da buna katkı sağlayacaktır. Bu nefes egzersizini birkaç dakika yapmak yeterli olacaktır. Fazlası hiperventilasyona ve hafif bir baş dönmesine neden olur. Bu egzersizi günde birkaç defa düzenli tekrar ederek kaygıyla daha kolay baş edebilirsiniz. Ilık bir duş almak, gevşetici bir bitki çayı içmek, komedi filmi veya dizisi izlemek bizi rahatlatacak diğer eylemlerdir.
Evde uzun süre kalmamızı gerektiren bu süreçte, yeni meşguliyetler edinmek, evde yapılabilecek yeni hobiler deneyimlemek, yine kaygıyla baş etmemize yardımcı olur. Sosyal medyada uzun süre geçirmemek, yalnızca yetkili kişiler tarafından yapılan bilgilendirmeleri takip etmek, güvenli bilgi akışını sağlamak ve kaygı üzerinde kontrol sahibi olmak için oldukça işlevsel olacaktır."
Evde vakit geçirirken aile ilişkilerinin de etkilenebileceğini belirten Bozkurt, şunları söyledi:
“Ebeveynler çalışıyor, çocuklar okula gidiyor ve bu koşturmaca içinde birbirlerini görmeye ve birlikte vakit geçirmeye fırsat bulamıyorlar. Salgından korunmak için evde kalma ve sokağa sınırlı koşullarda çıkma politikasıyla aileler daha fazla zaman geçiriyor artık. Aile bireyleri daha çok sohbet edebilir, birbirlerinin hayatı hakkında daha çok şey paylaşabilirler. Yemek saatlerinde herkes bir araya gelebilir, ev işleri ortaklaşa halledilebilir. Ailecek oynanabilecek kutu oyunlarıyla veya beraber izlenecek filmlerle eğlenceli vakit geçirilebilir. Bu süreçte hissedilen kaygıyı paylaşmak ve aileden destek almak da bireyleri çok rahatlacaktır.”
Bireysel önlemlerle salgınla mücadele edilebileceğini belirten Bozkurt, obsesif kompulsif bozukluk hastalığına dikkat çekti.
Bozkurt, "Koronavirüs pandemik salgını hem bizim kontrolümüzde olan bir salgın hem değil. Bireysel alınması gereken önlemleri uygulayıp, çevremizi de bu konuda uyarırsak bu salgını kısa sürede kontrol altına alabiliriz. Kontrol altına alınan bir durum doğal olarak bizi daha fazla tedirgin edemez ve psikolojik olarak etkilemez. Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) halk arasında takıntı hastalığı olarak bilinen psikiyatrik bir hastalıktır. Çeşitli tipleri vardır ancak en yaygın olarak bilineni kir, pislik bulaşma korkusuna karşın yapılan temizliktir." dedi ve ekledi: "Bu temizlik aşırı boyuttadır, kişinin günlük yaşantısını alt üst eder, kişiyle beraber ailesinin yaşantısı da etkilenmeye başlar. Bozukluk olarak tanımlanmasının nedeni olarak şu örnek verilebilir; kişinin elinde kir olmamasına rağmen, eli kirliymiş gibi hissetmesinden kurtulamadığı için elini sürekli yıkamak ister. Ama el yıkama defalarca tekrarlanır. İleri vakalarda gün aşırı sabun tüketimi artar, el üzerinde yaralar oluşur. Bu salgında uygulamamız gereken en büyük önlem, dışarıdayken veya dışarıdan eve geldiğimizde elimizi yıkamadan yüzümüze, ağzımıza sürmememiz gerektiğidir. Uzmanlar bu konuda 20 saniyenin yeterli olduğunu ve elimizin her bir noktasını ovalamamız gerektiğini söylüyor. Yani ikinci kez yıkamamıza gerek yok ya da elimiz kirlenmediyse yarım saat sonra tekrar yıkamamıza gerek yok. Yıkama sıklığını arttırmak OKB ihtimalini arttıracaktır. Bunun yerine belirli bir rutinde el yıkama yapılabilir. Yemek öncesi ve sonrası, tuvaletten çıktıktan sonra, dışarıdan gelince el yıkamak yeterli olacaktır.”