Koronovirüs salgını giderek daha geniş bir alanı etkisi altına alırken ülkeler bir hafta öncesine göre daha koordine bir şekilde önlem paketlerini açıklamaya başladılar.
ABD merkez bankası Fed, geçtiğimiz onbeş gün içinde politika faizini sıfır alt sınırına çekti. Zorunlu karşılıkları sıfırladı. Bankaların doğrudan borçlanma faizini 150 baz puan düşürdü. Üzerine de 700 milyar dolarlık varlık alım programı başlattı.
Fed'den haftasonu gelen bu ağır bombardıman artık "global düşman" olarak görülen koronavirüsün ekonomide yaratması beklenen hasar konusunda önemli ipuçları veriyordu.
Maliye politikası bacağında da Fed'le uyum içinde çalışmak isteyen (hatta Fed'i de daha gevşek para politikasına çağıran ve bunu yaparken de Fed kredibilitesine zarar veren) bir ABD hükümeti var. Maliye politikası hantal bir bürokratik yapıya sahip olduğundan kararlar daha geç alınabiliyor.
Demokratlar ve Cumhuriyetçiler henüz üzerinde çalıştıkları koronovirüs acil önlem paketini çıkaramadılar. Paketin bir an önce açıklanması ve bu iki politikanın uyum içinde çalışması ekonominin ihtiyacı olan desteğin daha hızlı bir şekilde kana karışmasında yardımcı olacaktır.
Avrupa Merkez Bankası (ECB) virüse karşı uygulayabileceği genişlemeci politikalar konusunda Fed kadar avantajlı bir konumda değil. Çünkü daha hala 2007-2009 krizi sonrası uyguladığı genişlemeci politikayı devam ettiriyor.
Euro bölgesinde pandemiden önce bile politika faizi -50 baz puandı ve ECB aylık 20 milyar Euroluk varlık alımlarını devam ettiriyordu.
Geçtiğimiz hafta toplanan ECB politika faizini daha negatif bir seviyeye çekmekten kaçındı. Zira negatif faiz bir yandan bankaları kredi vermeye teşvik etse de öbür taraftan kar marjlarını daraltıyor.
Belli bir noktadan sonra getirisinin götürüsünden az olmasından endişe ediliyor. Bunun yerine ECB 120 milyar euro ilave tahvil alımı yapacağını açıklarken bankalara verdiği uzun vadeli kredileri artırıp sermaye yükümlülüklerini gevşetti.
Avrupa'da uzun zamandır süregelen problem para ve maliye politikalarının koordinasyon içerisinde çalışmamaları. Her ne kadar ECB tek elden Euro bölgesi ülkelerini para politikasını belirlese de maliye politikasında bir uyum sözkonusu değil. Zaten bu yüzden 2009 krizinin üzerinden 10 yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen Avrupa halen ekonomik olarak toparlanamadı.
ECB başkanı Lagarde 2008 benzeri bir finansal krizden kaçınabilmek için Euro bölgesi siyasetçilerini beraber karar almaya ve ekonomiyi desteklemeye çağırdı. Almanya, İtalya, İspanya ve Fransa tarafından açıklanan paketler vergi indirimlerinden işsiz kalan vatandaşların desteklenmesine, kredi garanti fonlarından iflasın eşiğindeki şirketlerin kurtarılmasına, zordaki sektörlerin desteklenmesine kadar varan geniş bir yelpazeyi kapsıyor.
Görünen o ki koronovirüs gibi büyük bir ortak düşman Euro bölgesi hükümetlerini ortak bir çatı altında toplamayı başarıp daha önce görülmemiş bir koordinasyonun kapılarını aralıyor. Avrupa'nın ABD'den daha hızlı bir şekilde mali destek programlarını açıkladığına şahit oluyoruz.
TCMB, 2019'un ikinci yarısında başladığı faiz indirim sürecine 17 Mart tarihindeki toplantıyla devam etti. Politika faizi 100 puan daha düşürülerek yüzde 9.75'e çekilirken, bankalara reel sektöre kredi vermelerini teşvik etme amaçlı likidite imkanı sağlandı. Reel kredi koşullarını sağlayan bankalar için yabancı para zounlu karşılıklar 500 baz puan düşürüldü.
Global bir resesyon elbette bizi de vuracak ve TCMB'nin de buna karşı önlem alıp ekonomiyi canlandırmak istemesi de son derece anlaşılır. Öte yandan enflasyonun yüzde 12 olduğu bir ülkede politika faizindeki her ilave düşüş kırılganlıkları daha da artırır. Hele de global risk iştahının iyice düştüğü bir ortamda kurda yaşanacak yükseliş faiz indiriminin yaratacağı genişlemeci etkiyi fazlasıyla geri alabilir.
İşte tam da bu sebeplerden ötürü uzunca bir zamandır TCMB'nin faiz indirimlerinde ihtiyatlı davranmasını, enflasyon görünümü iyileşmeden gelen faiz indirimlerinin ileriye yönelik riskleri artırıp politika alanımızı daraltacağını ifade ediyorum. Son sekiz aylık dönemde bir taraftan agresif faiz indirimlerine gidilirken bir taraftan bu indirimlerin döviz kurunu olumsuz etkilememesi için TCMB rezervlerinin kullanılması bu kötü günlere geldiğimizde elimizdeki araçları oldukça sınırlıyor.
Mevcut konjonktürde kanımca en uygun olan politika TCMB'nin politika faizine dokunmayıp zorunlu karşılıkları düşürmek sureti ile ekonomiyi desteklemesi olur. Çarşamba günü gelen kararın en olumlu kısmı bu oldu.
Koordinasyonu iki boyutta görüyoruz. Bunlardan ilki uluslararası koordinasyon. İşin bu boyutu çok kritik çünkü salgının son bulabilmesi için tek bir ülkenin çabası yetmiyor. Senkronize ve dayanışma içinde hareket etmek çok önemli. Tıbbi tecrübelerin paylaşılması, izolasyon politikalarının elbirliğiyle uygulamaya konulması hem arkadan gelen ülkelere örnek oluyor hem de küresel bir farkındalık yaratıyor. Bu şekilde halkın bu tür özgürlük kısıtlayıcı önlemleri daha kolay benimseyip uygulamasına imkan sağlıyor.
Bu noktada bir dünya vatandaşı olarak hepimize görev düşüyor. İzolasyon politikalarının ciddiyetini idrak etmek ve etrafımızdakilere örnek olmak sureti ile bizler de koordinasyon içinde hareket edip salgının en kısa sürede son bulmasına katkı vermek zorundayız.
Pandemiye karşı tıbbi önlemler alınmaya devam ederken bir taraftan da bu çapta bir şokun yeni bir finansal kriz yaratmaması için ekonomik politikalar geliştiriliyor. Tıpkı tıbbi önlemler gibi ekonomik politikaların etkinliği de koordinasyon içinde sunuldukları zaman artıyor.
Salgın, hem izolasyon politikaları nedeni ile kapanan işyerleri, hem de finansal panik ile varlık fiyatlarının düşmesi sonucu ekonomiyi yavaşlatıyor. Bu nedenle büyük küçük pek çok merkez bankasının destekleyici para politikası adımları açıkladıklarını gözemliyoruz. Bu politikalara destekleyici maliye politikası tedbirleri de eşlik ediyor.
PANDEMİ NEDİR? - Pandemi nedir, ülkeleri nasıl etkiler?