Yaklaşık iki ayı "koronavirüs karantinasında" geçiren İtalya'da, tedbirlerin hafifletilmeye başladığı ilk gün, değişimi ve İtalyanların salgının "ikinci aşamasını" nasıl yaşadığını görmek için dışarı çıkıyorum.
Daha ilk dakikalarda, hem gündelik yaşamın basit zevklerine duyulan özlem, hem bu "yeni normalden" duyulan memnuniyetsizlik hem de ekonomik kaygıların belirtileri göze çarpıyor.
Evimin az ötesindeki pastane-kafeterya, 12 Mart'tan sonra ilk kez kapılarını açmış. Restoran ve kafeler şimdilik yalnızca paket servisi yapabiliyor. İçeriye limitli sayıda müşterinin girmesine izin veriliyor, maske ve güvenli mesafe şartı da zorunlu.
Kafenin önünde birkaç kişi içeri girmek için sıra bekliyor. O sırada kafeden, ellerinde plastik kapaklı bir karton bardakla yaşlıca bir çift çıkıyor. Tedbirlerin hafifletildiği ilk günün sabahında yaptıkları ilk iş kafeye gitmek olduğuna göre belli ki en çok özledikleri şeylerden biri sabah cappuccinosu.
Maskemi takıp birkaç metre öteden selam veriyorum. Haftalardır ilk kez cappuccino içtiklerini söyleyen kadın, "Sonunda bu imkana kavuşmak güzel" diyor ama şikayeti de var. Kafeler eskiden olduğu gibi porselen ya da cam fincanlarda servis yapamıyor. Kahve ritüeline verdikleri önem klişe esprilere varacak şekilde meşhur olan İtalyanların karton bardak ve plastik kapaktan hoşlanmadığı belli. Kadın memnuniyetsiz bir ifadeyle az ilerideki kocasını göstererek "Bunlarla içmeye alışık değiliz. Eşim cappuccino'yu üzerine döktü, üstünü değiştirmesi için eve dönüyoruz" diyor.
Çifte iyi günler dileyip kent merkezine gitmek için bir taksiye biniyorum. Takside ön koltuklarla arka koltuklar arasına şeffaf plastik bir bölme gerilmiş. Bölmenin ortasında kapaklı küçük bir delik var, buradan ödeme yapılıyor. Ben de taksi şoförü de maskeliyiz.
47 yaşındaki taksici Massimo, kendisinin ve meslektaşlarının son 2 ayı nasıl geçirdiklerini anlatıyor:
"Şanslıysanız normalde yaptığınız işin en fazla yarısını yapabiliyorsunuz. Bazense hiç iş olmuyor."
Hükümetin salgın tedbirlerinden etkilenen vatandaşlar için hazırladığı destek paketinden faydalanıp faydalanmadığını soruyorum. O da memnun değil:
"Yalnızca bir kere Mart ayında 600 euro alabildik. Nisan ve Mayıs için de ödeme yapmaları gerekiyor ama henüz ortada birşey yok."
Massimo, hükümetin verdiği paranın uğradıkları zararı karşılamaktan çok uzak olduğunu söylüyor ve araçların hijyeni, güvenlik ekipmanları ve benzin gibi masrafları kendi ceplerinden karşıladıklarını anlatıyor.
Massimo'nun derdinin tekil bir vaka olmadığını anlamak için birkaç kişiyle sohbet etmek ya da gazetelere bakmak yeterli. Bugünkü haberler İtalyanların karşı karşıya kaldığı ekonomik sıkıntının boyutlarını net biçimde gösteriyor.
La Repubblica gazetesinin bugünkü yerel eklerinde, salgın ve tedbirler nedeniyle ülkenin farklı bölgelerindeki yoksulluk artışına ayna tutuluyor. Gazetenin Roma eki "Yoksulların sayısı 3 katına çıktı", Floransa eki "Toskana'da 250 bin yeni yoksul", Cenova eki "Yeni yoksulların sayısı 2 katına çıktı" manşetlerini taşıyor.
Maske takmayanlar u**yarılıyor**
Kent merkezine varınca gördüğüm en büyük değişiklik sokakların şantiyeye dönmüş olması. Sokakların boş olmasını fırsat bilen belediye, yol ve altyapı çalışmalarına başlamış. Roma'nın 2 ay öncesine kadar en canlı mahallelerinden olan Trastevere'de kaldırım taşlarını yenileyen bir grup işçi kendi aralarında, maskeyle sohbet ediyor. İyi günler diyerek yanlarından geçiyorum, onlar da 2. aşamada sokakların kalabalıklaşması ve işlerinin zorlaşması ihtimalinden şikayetçi:
"Şimdi insanlar kendilerini dışarı atacak!"
Bugün itibariyle açılan işletmeler arasında Roma'nın meşhur dondurmacıları da var. Kimisi haftalar sonra ilk kez kepenk kaldırmış, kimisi hala hijyen çalışması yapıyor, kimisinde ise henüz bir geri açma belirtisi yok. Açık olan dondurmacılardan birinin çalışanıyla, yine maske ve mesafeye dikkat ederek sohbet ediyorum. O da taksici gibi 2 aydır yalnızca bir kez 600 euro destek alabildiğini anlatıyor.
Sabah saatlerinde açtığı dükkana, öğlene doğru konuştuğumuzda henüz hiç müşteri girmemiş. Hem saat erken olduğu için bunun normal olduğunu, hem de insanların henüz kendilerini tamamen özgür hissetmediğini düşündüğünü söylüyor.
İnsanlar maske ve mesafe kuralına epey alışmış gibi. Açık havada maske takmak zorunlu olmasa da, yolda sohbet eden iki kişiyi gören bir adam, aralarında mesafe olmasına rağmen maske takmaları uyarısı yapıyor.
Trastevere'den, Roma'yı ikiye bölen Tiber Nehri'ne doğru yol alıyorum. Nehrin kenarındaki koşu ve bisiklet yolları da, parklar gibi haftalardır kapalı kaldıktan sonra bugün yeniden spor yapmak isteyenlere açıldı. Birkaç bisikletli ve koşucu, Mart ayında bu hat kapandığında yapraksız olan şimdiyse yemyeşil ağaçların gölgesinde spor yapıyor.
Kentin birkaç ay öncesine kadar turist dolu meydanları ise ağırlıkla çocuklara kalmış. Okulların Eylül'e kadar açılmaması birçok çocuğun dersleri, arkadaşları ve alıştıkları atmosferden uzak kalmaları anlamına gelse de Roma'nın görkemli meydanlarında bisikletleriyle turlayan çocuklar hallerinden memnun görünüyor.
Normalde turistlerle dolu kafelerin-restoranların bulunduğu meydanlar, turist yokluğu nedeniyle bugün hala boş. Roma'nın turistler arasında en popüler olan meydanlarından Piazza Navona'daki restoranlar bu öğlen saatlerinde hala kapalı. Meydanda eskiden dip dibe dizili olan sokak sanatçıları da henüz ortada yok.
Meydanı kaplayan taşların arasından, muhtemelen son haftalarda ayaklar altında ezilmedikleri için çimenler fışkırmaya başlamış. Meydanın ortasındaki Bernini'nin Dört Nehir Çeşmesi'nin etrafında bisikletli çocuklar dönüp duruyor.
Santa Maria in Trastevere Meydanı'nda da, tarihi 4. yüzyıla dayanan bazilika saat 12.00'yi vurduğunda çanlarını sanki ikinci aşamaya geçişi kutlar gibi coşkulu bir melodiyle çalıyor. Neredeyse bomboş meydandan geçen birkaç kişi dönüp hem bazilikaya hem de çan sesinde dans eden bir çocuğa bakıyor.
COVID-19 VE GERÇEKLER - Koronavirüs hakkında inanmamanız gereken hurafeler