Koronavirüs: Salgının iklim değişikliğini yavaşlatmaya etkisi ‘sınırlı’ oldu

Bir grup bilim insanı tarafından hazırlanan bir rapor, koronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında alınan önlemlerin iklim değişikliğinin nedenlerini ortadan kaldırma konusunda çok da büyük bir etki yaratmadığını ortaya koydu.

Aralarında Birleşmiş Milletler (BM) ve Dünya Meteoroloji Örgütü'nden (WMO) uzmanların da olduğu bilim insanları tarafından hazırlanan bir rapor, koronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında alınan önlemlerin iklim değişikliğinin nedenlerini ortadan kaldırma konusunda çok da büyük bir etki yaratmadığını ortaya koydu.

Rapora göre, her ne kadar uygulanan kısıtlayıcı önlemlerin karbon emisyonlarının gerilemesine neden olsa da, atmosferde uzun süre kalıcı olan gaz yoğunluğu artmaya devam etti.

2016 ile 2020 arasındaki dönemin, kayıtlara geçen en sıcak beş yıl olmasının beklendiği sonucuna varan araştırmada, iklim değişikliğinin "geri döndürülemez" etkilerinin ise giderek artış gösterdiği belirtildi.

Reklam
Reklam

Rapor, pandemi nedeniyle dünya genelinde alınan kısıtlayıcı önlemlerin sera gazı emisyonları üzerinden hemen ve hızlı bir etki yarattığına dikkat çekerek, Nisan 2020'de tespit edilen günlük düzeylerin geçen yıla kıyasla yüzde 17 düşüş gösterdiğini belirtti.

Ancak bu düşüş kalıcı olmadı. İşyerlerinin yeniden açılması ve kısıtlamaların hafifletilmesiyle birlikte emisyon düzeyleri de tekrar yükselmeye başladı. Haziran ayına gelindiğinde geçen yılki seviyelerle aradaki fark yüzde 5'e kadar düştü.

2020 genelinde, emisyonların yüzde 4 ile 7 arasında düşmesi bekleniyor.

Her ne kadar emisyon düzeyleri, iklim değişikliğinin gidişatı konusunda belli bir fikir verse de, hava sıcaklıklarını esas etkileyen unsur ise bu gazların atmosferdeki yoğunluğu.

Karbonmonoksit yüzyıllar boyunca varlığını sürdürebilen bir gaz. Dolayısıyla havadaki karbonmonoksit miktarı çok az artsa bile, yıllar boyunca biriken bu gaz havayı ısıtma potansiyeline sahip oluyor.

Açıklanan raporda da bu durumun, dünyadaki bazı önemli izleme istasyonlarında tespit edildiği belirtildi.

Reklam
Reklam

ABD'nin Hawaii eyaletinde bulunan Mauna Loa İstasyonu'nda, hava numunelerinde ölçülen karbonmonoksit miktarının Temmuz'da geçen yılın aynı ayına göre 411 ppm'den 414 ppm'ye yükseldiği görüldü.

Benzer şekilde Avustralya'nın Tasmania eyaletinde de karbonmonoksit miktarının 407 ppm'den 410 ppm'ye yükseldiği tespit edildi.

Isıtıcı etki yaratan gazların atmosferdeki yoğunluğunun kesin olarak anlaşılmasının yılın sonlarına doğru olacağı belirtiliyor. Ancak uzmanlar, gidişatın çok net olduğu görüşünde.

WMO Genel Sekreteri Prof. Dr. Petteri Taalas, "Halihazırda 3 milyon yılın en yüksek düzeylerinde olan sera etkisi yaratan gazların yoğunluğu artmaya devam ediyor" dedi ve şu değerlendirmeyi yaptı:

"Bir yanda Sibirya'nın büyük bir bölümünde 2020'nin ilk yarısında uzun süreli, ciddi boyutlarda sıcak hava dalgaları görüldü. Bunun insan kaynaklı bir iklim değişikliği olmadan vuku bulma ihtimali çok düşük.

Diğer yandan da 2016-2020 arasındaki dönemin kayıtlardaki en sıcak beş yıl olacağı görülüyor. Bu rapor, 2020 yılında hayatımızın önemli bir bölümü kesintiye uğramış olsa da iklim değişikliğinin hız kesmeden sürdüğünü ortaya koyuyor."

Reklam
Reklam

Raporda ayrıca, sıcaklığı belirlenen eşiklerin altında tutmak için atılması gereken adımlarla, emisyonların düşürülmesi için gerçek hayatta gösterilen çabalar arasındaki makasın da giderek açıldığı öne sürülüyor.

Dünyanın sanayileşme öncesi düzeylere göre sıcaklık artışının belirlenen 1,5 derecelik eşiğin altında tutulması için sera etkisi yaratan gaz üretiminin de ivedilikle düşürülmesi gerekiyor.

Raporda, 2030 yılına kadar dünyada en fazla karbon üreten ülkelerin toplam emisyonlarını aşağı çekmesi ve her ne kadar imkansız olsa da dünyanın emisyonlarda her yıl pandemi dönemindeki kadar kesinti yapması gerektiği vurgulandı.

Rapora imza atan bilim insanları, belirlenen hedeflere yönelik adımlar gecikirken, iklim değişikliğinin etkilerinin ise giderek arttığını belirtti.

Dünya genelinde deniz suyu seviyeleri, daha önce tespit edilenden daha hızlı şekilde yükseliyor. 2011-15 yılları arasında 4,1 mm olan deniz suyu seviyesindeki artış 2016-20 döneminde ise 4,8 mm olarak gerçekleşti.

Kutup bölgesindeki deniz buzlarının miktarı da her 10 yılda bir yüzde 13 azalıyor.

Reklam
Reklam

Sıcaklıkların artması kuraklık ve sıcak hava dalgalarını da beraberinde getirirken, doğal yaşam üzerinde de risk oluşturuyor.

Raporda, insan kaynaklı iklim değişikliğinin, Sibirya'da Ocak ile haziran ayları arasında görülen sıcak hava dalgasının yaşanma ihtimalini en az 600 kat arttırdığı tespitine yer verildi.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, raporun önsüzündeki değerlendirmesinde, "İklim kriziyle mücadele etmek ve sürdürülebilir kalkınmaya ulaşmak için uzun vadeli, kapsayıcı ve net bir geçişe duyduğumuz ihtiyaç hiç bu kadar net olmamıştı. Pandemi sonrası toparlanma sürecini daha iyi bir gelecek inşa etmek için gerçek bir fırsata dönüştürmek zorundayız. Bilim, dayanışma ve çözümlere ihtiyacımız var" dedi.