STRASBOURG (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin, AB yetkililerinin sessiz bir devrim olarak nitelediği ilerlemeler sağladığını belirterek, "Koşullu evet söz konusu değil" dedi.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin (AKPM) resmi davetlisi olarak dün akşam Strasbourg'a gelen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AB Komisyonu'nun, Türkiye ile ilgili İlerleme Raporu'nu onaylamasıyla ilgili basın toplantısı düzenledi. AB Komisyonunun, bugün Türkiye ile ilgili 3 adet önemli belge yayınladığını belirten Erdoğan, "Tavsiye belgesi, Türkiye'nin Kopehnag Kriterleri'ni müzakerelerin açılması için açık ve net bir öneri sunmuştur. İlerleme Raporu 1999'dan bu yana ülkemizce hem siyasi, hem ekonomik başlıklarında kaydedilen gelişmeleri ve eksiklikleri analiz etmektedir. Etki değerlendirmesi ise, Türkiye AB'ye tam üye olduğunda yapacağı katkıları ve üyelikte doğacak sonuçları kapsamaktadır" dedi.
Yapıcı yaklaşım için tüm komisyon üyelerine teşekkür eden Erdoğan, Türkiye'nin AB sürecini bir bayrak yarışına benzetti. Erdoğan, "Türkiye, 1999'dan bu yana çok değişti, çok gelişti. Bu değişimin çok önemli bir bölümü de hükümetimizin işbaşına geldiği günden bu yana sağlanmış olan gelişmelerdir. Müzakerelerin açılması konusunda net ve tereddütsüz bir öneride bulunabilmesi için komisyona gerekli verileri sağlamak üzere kararlılığımızı hiç yitirmedik. AB yetkililerinin sessiz bir devrim olarak nitelediği ilerlemeler sağladık. Bunları bir çok şeye rağmen yaptık ve başardık. Hedeflediğimiz ilk noktaya ulaştık. Müzakerelere başlama hususunda komisyondan bu konuda ilk yeşil ışığı aldık. Bayrak yarışımızın ilk etabını başarıyla geçtik. 17 Aralık'ta aslında siyasi irade gerçekleşecek ve böylece müzakere süreci başlayacaktır" diye konuştu.
Komisyon tavsiyesinde net bir perspektifin yer almasının öneminin altını çizen Erdoğan, "Türkiye 1999 aralığındaki Helsinki Zirvesi'nde ülkemizi, AB'ye katılmasıyla ilgili bir aday ülke olarak ilan edilmiş ve tescil edilmiştir. Bunun ardından Aralık 2004'te yine AB'nin bu defa Kopenhag Zirvesi'nde ise Türkiye'nin Kopenhag Siyasi Kriterleri'ni yerine getirdiğine karar verildiği takdirde katılım müzakerelerinin gecikmeksizin başlatılacağı karara bağlanmıştı. Bunların hepsi artık kayıtlara girmiş olan ifadelerdir. Bu kararı müteakip AB zirvelerinde de teyit edildiği vurgulanmıştır" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Türkiye'nin titiz bir çalışma içinde tüm kriterleri yerine getirdiğini belirterek, şunları söyledi:
"Bundan sonra Komisyonun önerisinin üye ülkelerce de benimsenmesi için hep birlikte girişimlerimizi sürdüreceğiz. Tavsiye olumlu olduğuna göre müzakerelerin gecikmeksizin açılacağı ve bu adım atılacaktır diye inanıyoruz. Arzumuz görüşmelerin 2005'in ilk bir kaç ayında resmen başlatılmasıdır. Uyum yönündeki çalışmalarımıza uygulama boyutu başta olmak üzere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Müzakerelere uygulanacak esaslar açısından bakmak istiyoruz. Bu, Türkiye için bir ayırımcılık mı? Türkiye bir ayırımcılık istiyor mu? Hayır, bizim istediğimiz bugüne kadar 25 artı 2 ülkeye ne uygulandıysa, Türkiye de hakkaniyetin gereği, adaletin gereği olanı talep etmektedir. Bu, özellikle demokrasinin de insan haklarının da hukukun üstünlüğünün de gereğidir. Bunun dışında herhangi bir şey istemiyoruz. Bu karar eğer bu şekilde verilirse, özellikle medeniyetler arası uzlaşmada AB işte adres burasıdır diyebilecektir. Bunu başarmak inanıyorum ki AB'nin güçlü oluşumuna katkı veren 25 ülke için de çok önemli bir sınav olacaktır. Bizler tabii komisyonun esas kaygılarını anlıyoruz ama komisyonun artık görevi bitmiş bulunuyor."
Başbakan Erdoğan, bundan sonraki sürecin konseye ait olduğunu söyledi. AB'nin zengin geleceğine yönelik ortak adımları beraber atmayı hedeflediklerini belirten Erdoğan, "Bizler inanıyoruz ki 17 Aralık'ta bunun neticesini dostlarımızla birlikte müzakere ederek göreceğiz. Adaylık sürecine yeni başlamış bir ülke için belki bazı fantaziler olabilir. Türkiye böyle bir fantazi arayışı içinde değildir, şu ana kadar da olmamıştır. Siyasi kriter olarak önümüze ne konulduysa bunları tam anlamıyla yerine getirdik. Bazı konularda tam üye olan ülkeleri bile geçtik. Çalışma öncelikle Türkiye'nin AB için taşıdığı stratejik önemi ortaya koymaktadır. Türkiye bu süreci 41 yıldır yaşıyor ve 41 yıldır yaşadığı bu süreçte son 2 yılda biz hep şunu muhhattaplarımıza söyledik. 'Eksik olan nedir, lütfen bize bunu söyleyin. Eksiklerimiz varsa biz bunları gidermekte iktidarıyla, muhalefetiyle kararlıyız' dedik. Türkiye'nin AB açısından doğuracağı mali yüke ilişkin olarak yer verilen rakamlara gelince, bunların ne derece geçerli olduğu konusunda tereddütlerimiz var. 17 Aralık'ta olumsuz bir sonuç beklemiyorum" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin objektif eleştiriye her zaman açık olduğunu söyledi. Erdoğan, "Eleştiriye açığız ancak, Türkiye'yi bugünkü haliyle değil, üyelik için gerekli tüm öncelikleri karşıladığı noktada tahayyür edin. Türkiye, gerekli adımları hızla atacak güce sahip" diye konuştu.
Basın mensuplarının sorularını da cevaplayan Erdoğan, Kıbrıs konusunda, "Kuzey Kıbrıs 'Ben Güney Kıbrıs'taki Rum haklıyla bir arada bu arada yaşamaya hazırım' demiştir. 'Çünkü biz artık barışın küreselleşmesinden yanayız' demiştir ama KKTC yine ekonomik izolasyona tabidir, yine kültürel izolasyona tabidir. Sorunların bitmiş olması ilkesi vardır ama Rum kesimi buna rağmen AB'ye alınmıştır. Ben buradaki durumu, standardı anlamakta zorlanıyorum. Bundan sonra önümüze geldiğinde bizlere yine uluslararası diplomasi noktasında ulusal bakışımızı aynen buraya yansıtırız. AB üyelerinin tümü de Kıbrıs sorununun bir kriter olmadığını bilen ülkelerdir. 24 Nisan referandumu öncesinde de bize bütün üye ülkeler hep bunu söylemişlerdir. Kıbrıs sorunu bir siyasi kriter değildir. Bunun halledilmesi konusunda sizden destek istiyoruz demişlerdir. Bizler de gerekli desteği vermek üzere KKTC'teki soydaşlarımız 'evet' oyu vererek olumlu yaklaşımlarını ortaya koymuşlardır. Kıbrıs sorununu çözmeyen Güney Kıbrıs'tır" şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan, bir soru üzerine, "Koşullu evet söz konusu değil. Herhalde yanlış bir iletişiminiz var" ifadelerini kullandı.
AB'ye üye olmada kriterlerin belli olduğunu belirten Erdoğan, "Bu kriterler AB'ye üye olma sürecindeki ülkeler için farklılık göstermiyor. Bunların hepsini bir tarafa alır da burada 'hayır biz bu işi askıya alacağız' gibi bir yaklaşımda bulunurlarsa, bu demokratikleşme sürecini hızlandırmış bir ülkenin o demokratikleşme sürecine saygısızlık olur ve bu bir geriye dönüştür. AB burada kendi koyduğu ilkeleriyle çatışmaya girmiş olur. Askıya almak dediğiniz olay bir ülkede ihtilal olur, orada bunlar askıya alınır. Böyle bir şeyin olmadığı, demokrasinin bütün özellikleriyle ayakta olduğu bir ülke için böyle bir şeyin konuşulması, tartışılması söz konusu olamaz" dedi.
Başbakan, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
"Biz bir Hristiyan kulübüne girmiyoruz, eğer AB kendisini Hristiyan kulübü olarak ilan ediyorsa onu da bilelim. Onu da ne tarihe, ne geleceğe anlatabilir. Bizler bir medeniyetler çatışmasını savunan ülkenin temsilcileri olarak burada bulunmuyoruz. Dünyayı eğer bir küresel barışa taşıyacaksak, dünyada terörün ortadan kaldırılmasını sağlayacaksak, o zaman medeniyetler arası uzlaşmayı başarmamız lazım. Bu uzlaşmada en önemli zenginlik, en önemli etki Türkiye'nin buraya girmesiyle olacaktır. Türkiye buraya girdiği anda AB bu açığı kapayacaktır."
Son olarak yöneticilik konusuna değinen Başbakan, "Devlet ve devlet adamlığı ciddiyet işi. Bizler, verdiğimiz sözlerin arkasında kalmalıyız. Hiçbir siyasi lider bulunduğu makamda ölene kadar kalıcı değil. Geliriz bir dönem kalırız, başarılı olursak halk devam ettirir, başarılı olmazsanız çeker alır" dedi.